Muhteşem Yüzyıl'ın İki Farklı Hürrem Sultan'ı - Beklenen Kral

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Muhteşem Yüzyıl'ın İki Farklı Hürrem Sultan'ı


Muhteşem Yüzyıl yayın hayatına başladığında, yer yerinden oynamıştı. Bu yerinden oynamalarsa beğenilerden daha çok, muhafazakar kesimin "tarihi katletmek" olarak adlandırdığı; harem sahnelerinin çokluğu, padişahın sefere çıkmak yerine sadece kimle yatacağının savaşının verilmesi ve özellikle de kıyafetlerin açıklığı ve daha çok Roma Dönemi'ni andırması üzerine yoğunlaşmıştı. Dizinin rahmetli senaristi Meral Okay, üzerine basa basa anlatılanların bir 'kurgu'dan ibaret olduğunu dile getirmekteydi her zaman ama yine de diziye olan bu yaklaşımı özellikle ilk sezonda asla değiştiremediler.

Herkesin hem fikir beğenisini kazanan tek isim ise Hürrem Sultan rolünü canlandıran, Türkiye'nin ilk defa tanıdığı Meryem Uzerli'ydi. Yarım yamalak Türkçesi ve sürekli etrafına gülücükler saçan portresiyle sadece dizinin bölümlerine sıkışmamış, Türk halkı tarafından da çok sevilen ve ekranlarda sürekli görülmek istenen birisi halini almıştı.

Entrikaları hiçbir zaman bitmeyen Hürrem Sultan'ı öyle samimi, içten ve sevecen oynamıştı ki; herkesin nefret etmesi gereken bu karakter, dizinin en çok sevilen karakteri oluvermişti.

İlk başlardaki tek amacı, Kanuni Sultan Süleyman'ı tavlayıp, öldürülen annesinin babasının ve (öldürüldüğünü sandığı) sevgilisinin intikamını almak yani onu öldürmekken, daha sonra Hürrem için durumlar değişivermişti. Bu gayesinden gün be gün uzaklaşan Hürrem Sultan, Sultan Süleyman'a aşık olmuştu. Ama bu onu çevireceği entrikalardan uzaklaştırmamıştı. İlk gayesi baş hanım olmaktı. Mahidevran Sultan'ı, Süleyman'ın gözünden düşürerek ve kendisine nikah kıydırtarak bunu başarmıştı. İkinci gayesi ise, Şehzade Mustafa'yı yok etmek ve yerine oğullarından birini geçirmekti. Bunun için harıl harıl çalışan, bu uğurda ilk oğlu Şehzade Mehmet'i Mahidevran Sultan'ın öldürtmesiyle daha da kamçılanan Hürrem Sultan'ı öyle güzel, başarılı ve "lanet olsun!" diyecek kadar sevilesi, hak verilesi oynuyordu ki; bir gün gazetelerde Meryem Uzerli'nin bunalıma girdiğini ve Türkiye'yi terkederek Almanya'ya döndüğünü okuduk. Geçirdiği bu bunalım da, daha sonra Türk ünlü literatürüne giren, hepsine "ben de, ben de" nidaları attıran, "Tükenmişlik Sendromu" idi. Tabi kimse inanamamış ve haberlerin yalan olduğunu düşünmek istiyordu ancak, olan olmuştu dizi sezonun bitmesine birkaç hafta kala Hürrem Sultan'sız, daha doğrusu Meryem Uzerli'siz kalmıştı...

Tabi olaylar olaylar daha sonra... Yok yapımcı bunu dedi, yok dizi oyuncuları "böyle yapılmaz, olmaz, olamaz" dedi, yok kamera arkasında çalışanlar "ekmeğimizle oynadı" dedi dedi dedi, derken; "Meryem Uzerli'nin Almanya'da girdiği bu bunalımdan ötürü tedavi gördüğü ve bir süre Almanya'da kalması gerektiği, Hürrem Sultan karakterinin afişlerini dahi görmek istemediği, bu rolün üzerine yapışmasından bunalıma girdiği" söyleniyordu röportajlarında sevgilisi Can Ateş tarafından. Anlatılanlarsa bir yere kadar doğru çıkmıştı. Evet, Meryem Uzerli bunalıma girmişti ama sebebi Hürrem Sultan ya da karakterin üzerine yapışması değildi. Bu bunalımın sebebi, kalabalıklar içerisinde yalnız kalmak ve sevdiği adam Can Ateş'in, onu hiçbir zaman sevmediği gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalmasıydı. Bunu ortaya çıkaransa Almanya'ya Meryem Uzerli ile röportaj yapmaya giden Ayşe Arman'dı. İşin boyutu da o zaman değişmişti zaten. Meryem Uzerli'yi suçlayan yapımcı dahil herkes, ona hak vermişti. Bir de yine Can Ateş'ten bir çocuk beklediğini öğrenmişti herkes. Ve o çocuğu Can Ateş'le birlikte asla büyütmek istemediğini...


Sezon finaline birkaç bölüm kalmışken, dizi de ise Hürrem Sultan'sız bölümler yayınlanmak zorunda kalınmıştı ve hikaye gereği bir köşke gönderilmişti Hürrem karakteri. Göründüğü sahnelerde de hep arkası dönük gösteriliyordu. Ta ki 3. sezon finalinde, yeni Hürrem Sultan Vahide Perçin kameralar karşısına geçene kadar...


Final bölümünde, daha görüneceği son sahnesi gelmeden kıyametler kopmuştu sosyal medyada; onun Hürrem Sultan olamayacağı, bu role yakışmadığı ve çok yaşlı göründüğünden şikayet ediyordu herkes. Ve 3. sezon finalinde Hürrem Sultan görünmüştü. Birkaç bölümdür Hürrem Sultan diye sürekli sırt çeken yönetmenin, bir Hürrem Sultan bulunmayısla heyecanlanıp yüzünü çok yakın plana alması sebebiyle(!) "yaşlı o, yaşlı olmaz"cıların ekmeğine de yağ sürülmüştü. Kimse mükemmel oyunculuğunu konuşmuyor, sanki yolda çevrilmiş "Gel Hürrem ol" denmiş gibi davranıyordu Perçin'e. Kadını öyle bunalıma sokmuşlardı ki, sezon arasında diyete bile girmişti!.. 

4. sezon başladığındaysa, o kendisine yapılan eleştirileri bir bir yutturmaya başlamıştı izleyicisine, "asıl Hürrem Sultan işte böyle olur" dercesine-ki hakikaten böyle olmalıydı-. Şirret, fettan, anaç ama aynı zamanda düşman, aşık ama aynı zamanda gözleri aşktan kör olmayan. Yani olması gereken Hürrem Sultan... Büyük bir çoğunluk halen, Meryem Uzerli'nin bu role daha çok uyduğunu düşünmekteydi. Çünkü bu Hürrem Sultan sevilesi değildi, hak verilemiyordu. Kadın cidden şirret birşeydi ve nefret edilesiydi. Yani Vahide Perçin, döktürmekteydi... 

Nitekim mükemmel oyunculuğuyla, diziyi takip eden izleyicisine Hürrem Sultan'ın gerçek yüzüyle yaklaşmaktaydı Perçin. Yeri geldiğinde ise, yine şefkat hissini aşılarcasına da Hürrem'i yumuşatmaktaydı. Ve Kanuni Sultan Süleyman'ın kollarında ölürken de, oyunculuğuyla göz doldurmuştu.

Tabi sosyal medyada İbrahim Paşa ve Şehzade Mustafa'nın ölümü kadar yankı bulmamıştı bu ölüm. Bu da dedim ya, Vahide Perçin'in nefret edilesi Hürrem Sultan karakterini tam olarak izleyiciye yansıtmasındandı. Yani kendisine verilen görevi layıkıyla yerine getirmiş ve Hürrem Sultan'ın ölümüyle bir devrin sonu da gelmişti...

Meryem Uzerli'nin mükemmel oyunculuğuyla pasladığı top, Vahide Perçin'in mükemmel oyunculuğuyla gol olmuştu. Aslında belki de, en başta oyuncuların değişmesi planlanmalıydı. Böylece genç ve orta yaşlı Hürrem'i farklı bakış açılarıyla değerlendirmiş olduk ne güzel.

Sonuç olarak, Muhteşem Yüzyıl dizisi iki farklı Hürrem'i yaşamış, birinin yaptıkları sevimli gelirken, diğerinin acımasızlığı nefret ettirmişti kendinden. Bu da iki oyuncunun gerçekten ne kadar farklı ama bir o kadar başarılı olduğunu göztermez mi bizlere?..

Sevgilerimle...
Beklenen Kral

twitter.com/BeklenenKral

BeklenenKral@gmail.com

3 yorum :