Kiraz Mevsimi: Binbir Gece Masalları - Beklenen Kral

6 Ekim 2014 Pazartesi

Kiraz Mevsimi: Binbir Gece Masalları


Saflıkla salaklık arasındaki ince çizgide sürünmek nedir bilir misiniz?.. Yok, eğer bilmiyorsanız; haftaya mutlaka Fox TV'de Kiraz Mevsimi'ni izleyin. Orada da Öykü ve Mete karakterlerine odaklanın iyice bir. Zaten çok da odaklanmak gerektirmez, birkaç sahne sonra ayarsınız duruma... Dünya üzerinde aklı başındaki hiçbir insan, arkasından bu kadar kuyu kazıldığı anbeyan ortadayken, hala Pollyanna'cılık oynayamaz bana göre... Yine dünya üzerindeki aklı başında hiçbir insan, sevgilisinin beş para etmez olduğu gözüne gözüne sokuluyorken, görmemek için bu kadar direnmez... Öykü ve Mete'nin durumu tamamen bu... Anlatılan, gösterilen iki zeka parıltısı taşıyan insan ama salaklıkları da tam bir nirvana...

Şeyma'nın bir bölüm şeytan, üç bölüm yılan olmasına artık biz alıştık ve karakterini çok iyi tanıdık ama Öykü ve Mete hala tanıyamadılar onu iyice. Ya da ne bileyim anladılar da, insan yerine koyulmamak işlerine mi geliyor bilinmez... Aslında, hiçbir şey yazmazdım bu bölümle ilgili ama en azından bölümün sonuna doğru iyi şeyler olması, vazgeçirdi beni bu durumdan...

Bir an olsun bırakalım Şeyma'yı ve biraz Öykü ve Ayaz'ın sevgili olma durumundan bahsedelim... Nasılsa ona da sıra gelecek...

On üçüncü bölüm

Öykü ve Ayaz malum geçtiğimiz bölümde artık birbirlerine kavuştular. Öykü'nün hazırladığı, gerçekten şahane olan sürpriz karşısında da bir araya gelmeselerdi herhalde; daha da gelmezlerdi yan yana iki sevgili olarak... Bölüm de iki sevgilinin "saf aşık" modunda açıldı bu sefer... Evet evet, ilk defa Öykü yatağında uyurken ya da uyanmış yine yatağında bir şeyler düşünürken başlamamıştı bölüm. Bu bile bir yerde radikal değişimdir bana göre... Ama değişmesi gereken daha çok nokta olduğu da apaçık ortada, yine bana göre... Neyse, heyecandan ne yapacaklarını bilemez haldeki Öykü ve Ayaz ikilisi, buluştular bir parkta... İlk defa iki sevgili olarak karşımızdalardı ama biraz sonra, senaristler "keşke sevgili olmasalardı" dedirtmeyi başarmıştı... Birbirleriyle sürekli didişen ve yine birbirleriyle sürekli çelişen ikilimizin, birden aşk parıltısı saçması beklenen  ve istenen bir değişimdi ancak o kadar abartılı ve ironik yaşıyorlardı ki bunu, "bunlar sevgili olmasa da hep didişse" dedirtti kesinlikle... Zaten bir yerden sonra kendileri de katlanamadılar, kendilerine... Tamam uzun süre didişmeden sonra sevgili olmaları, birbirlerine nasıl davranacakları noktasında bocalattı onları ama bu kadarı da çok fazlaydı... 


Evren ve Önem defile için  görüşürlerken, ünlü televizyon yıldızı ve eski manken olan Setenay'ın defilenin başmankeni olmasını istediğini söyler Evren ve kadını da oraya çağırmıştır zaten. Bu sahnelerde Önem'in oldukça çömez gibi gösterilmesinden hoşlanmadım bu arada. Evren başarılı ve her ince noktayı düşünebiliyor da, Önem armut mu topluyor acaba?.. Olcay'ın önceki bölümlerden birinde, "aslında hiçbir şeyden anlamıyor" demesi geldi aklıma bu sahnelerde. Kadına bu kadar da haksızlık etmeyin bence... Yeniden neyse, Setenay gelir moda evine ancak kabul etmez yapılan teklifi kendisine. Zira, oldukça haşarı, ele avuca sığmaz bir çocuğu vardır ve bu çocuğun defteri o kadar kabarıktır ki, tüm dadılar arkasına bakmadan ondan kaçmaktadır. Hem oğlunu, hem de televizyondaki işlerini bahane eden Setenay'ı ikna edebilecek isimler de zaten bellidir... 


Verilen bu işten hiç memnun olmasalar bile, Öykü ve Ayaz defilenin mahvolmaması için yapmak zorunda kalırlar Önem ve Evren ikilisinin istediklerini ve kanala Setenay ile görüşmeye giderler... İşte bu sahnelerde de o haşarı çocuğu görürüz karşımızda... Aramızda Kalsın'da ki Yunus bile yanında yunmuş yıkanmış kalıyor diyeyim, çocuğun nasıl bir haşarı olduğunu varın siz düşünün... Argo konuşan, büyüklerine saygısı olmayan ve annesinin sözünü dinlemeyen bir çocuk yaratmışlar ve Öykü ve Ayaz'a kakalamışlar işte bölüm boyu mutlu olamasınlar da uğraşsınlar onunla diye... Önce Setenay kovar onları ama daha sonra bir oyuncakla geri dönen ikilimiz, çocuğun radarına girmiştir çoktan... İkilimizin, her istenileni yapacak tipler olduğunu sezen afacan, onlarla geçirmek ister gününü... Annesi de tabi dünden razı, bu istek karşısında bakmalarını ister onlardan... 


Bölümün maceraları da bundan sonra başladı zaten... Çocuğu top oynasın diye götürdükleri Öykü'lerin mahallesindeki halı saha sahnesi çok iyiydi... Çocuk resmen hem diğer çocuklara hem de Öykü, Ayaz, Burcu ve Emre dörtlüsüne sahayı dar etti. Tüm bu haşarılığına rağmen hiçbir antipati besleyemediğim -normal şartlarda ohoo!- bu miniğin aslında, tek derdinin annesizlik olduğunu anlamak etkiledi beni... Evet, annesi vardı ama aslında yok gibiydi. O hariç her şeye zaman ayıran annesinin onu serbest bırakışı da bu tabloyu resmetmişti... Aslında bu, ekran karşısında aynı şekilde çocuk yetiştirmeye çalışan ailelere de birer ders niteliğindeydi. Sonraki sahnelerde, bir alışveriş merkezinin içerisindeki oyun alanında istediği gibi oynayan ve belki de ilk defa, böylesine eğlenen Emirhan durulmuştu günün sonunda... Bu sevgi çemberinin getirisi olarak da, o gece bizimkilerle kalmak istediğini söyledi annesine. O da bu isteği kıramadı ve bölümün hem iyilikleri hem de şeytanlıkları resmedeceği sahnelerine ramak kalmıştı...




Çocuk uyumadan önce bizimkilerden bir masal anlatmasını istedi... Tabi önce reddettiler bu teklifi ama daha önce annesinin masal anlatmadığını söyleyen bu masum bakışlı küçük şeytana hayır diyemezlerdi ki... Öykü ve Ayaz ikilisinden bahsediyoruz sonuçta... Ayaz ise başlamıştı masalı anlatmaya... Bir kuş kafesi içerisinde hapsolmuş, kurtarılmayı bekleyen Öykürella'nın hikayesidir anlattığı... Nikolay Rimsky Korsakov'un dört bölümlük şahane Scheherazade -Şehrazat- eserinin eşliğinde bu sahneler gerçekten etkileyiciydi... Hikayenin sonunda ise beyaz atlı Prens Ayaz, Öykürella'yı hapsolduğu kuş kafesinden, kalbinin anahtarıyla kurtardı... Hikaye sona erdiğinde ise minik çoktan uykuya dalmıştı... Bizimkiler de tabi ona eşlik ettiler, hemen sonrasında...

Masal sahnesini aşağıdan ya da doğrudan tıklayarak video kanalı üzerinden izleyebilirsiniz.



Şimdi aynı gün içerisinde, Şeyma ile ilgili olanlara değinelim biraz... Öykü'den Şeyma'nın babası, taşındıkları yeni evin adresini ister ve barışacakları umudunu taşıyan -saf/salak- Öykü adresi hemencecik verir ona... Bu sırada Mete'nin yaşadığı hüzün sonrası göze girmeye çalışan Şeyma ile gittikleri Bülent'leri yeni evlerine çağırmış ve onlar da oradadır... Tam bu sırada da elinde bir düdüklü tencere Şeyma'nın babası kapıdaydı... İşte bu sahnelerde, aslında Şeyma'nın çocukluğundan beri nasıl bir karakter olduğunu babası o kadar güzel özetledi ki, bunlardan karakter analizi yapamayan Mete'ye buradan kocaman bir YUH! çekiyorum... Öykü'nün iyilik severliğini çocukluğundan beri Şeyma'nın onu nasıl kullandığını, nasıl çıkarcı ve çift kişilikli bir insan olduğunu adam takılıyor edasında bir güzel anlatmıştı... Hatta bu anlatılanlar sonrası da, Burcu pek keyiflendi ama tabi Mete bey sevgilisine laf söyletmez ancak Şeyma'nın babası da Bülent'e benzemez... Şeyma anlattıkları sonrası kovmuşken onu evden, o da çok güzel posta koyar her birine... Ve daha sonra Mete'yi söğüşleyeceğinin de sinyalini verir bizlere-nitekim söğüşlerde-... Ona adresi verenin Öykü olduğunu öğrendiğinde, Şeyma'nın yılan damarının nasıl kabardığından bahsetmeme gerek yok zannediyorum?.


Sabah olup Öykü ve Ayaz uyandığında ise ortalarda afacan yoktur... Kendisinden beklendiği üzere kaçmıştır oradan ve bir taksiye binip, dün bizimkilerin götürdüğü halı sahaya gitmiştir... "Bugün hangi taksici, tek başına bir çocuğu taksisine alır da istediği yere bırakır"ı deşmeyeceğim. Çünkü cümle zaten her şeyi yeterince özetliyor!.. Tabi çocuk ortada yok bizimkiler telaşlanmıştır... Herkese haber vermişler ve tam aramak için aşağıya indiklerinde, ufaklığı halı sahaya götüren taksici para için gelmiş ve bu sayede -en son- nerede olduğunu biliyorlardır en azından artık ve Öykü, Ayaz, Burcu, Emre, Sibel, İlker, Şeyma ve Olcay halı sahaya geldiklerinde gitmişti afacan oradan da... Şeyma için de bu tam biçilmiş bir kaftandı, Öykü'den intikam almak için ve günün sonunda şansa(!) çocuğu da onlar bulmuştu... Şansa bakar mısınız?..  Hepsi evde toplanmış, annesi eve geldiğinde ne diyeceklerini düşünürken, kadın gelmiştir ve sorgulamaktadır oğlunun yokluğunu... Tam bu sırada da Şeyma ve Olcay gelir eve. Tabi Şeyma inada, çocuğun kaybolduğunu, sabahtan beri bulamadıklarını; kısaca her şeyi anlatır herkes kaş göz işareti yaparken ona... Kadın bunu duyduğunda Öykü ve Ayaz'ı bir güzel haşlayıp gider evden oğluyla... 

Şeyma'ya oklar çevrildiğinde ise Mete onu kanatlarının altına alır, her zamanki gibi... Herkes onlara sırt dönmüş üzülürken, kötülük yapmanın şehveti her taraflarını sarmış olan Şeyma ve Olcay ikilisi ise -açık açık yazıyorum- göt olmak üzereydi... Kapı yeniden çalmıştı ve Setenay gelmişti... Oğlu, onlardan özür dilemesini bin bir tehditle isteyince kıramamıştı... Hem özür dilemiş, hem de defilede yer alacağını söylemişti... Tabi bu sırada zaferleri kısa süren Şeyma ve Olcay ikilisi eblek eblek kaderlerine üzülmekle meşguldü... Beter olun!.. 


Her şey bittiğinde ise Ayaz, Öykü'yü eve bırakıyordu... Bu sefer arabada da değil, el ele tutuşmuş bir vaziyette ve yürüyerek... Dün birbirlerine nasıl davranacaklarını bilemediklerinden bir ara -yalandan-sevgili değilmiş gibi davranan ve kendilerini bulan ikilimiz, bu durumu sorguluyorlardı... Artık ne sevgili ne de arkadaşlardı... Her ikisinin de biraz içerisinde olduğu bir duyguyu yaşayacaklardı ve biz de onların bu itici sevgi pıtırcığı sahnelerinden kurtulmuş olduk böylece... Malum her şeyin fazlası zarar... Tabi bu konuşma bittiğinde ise birkaç bölümdür Meral'in gereksiz bir şekilde Öykü'den sakladığı ev kirası meselesi patlak vermişti ve ev sahibi kadın onları kapı dışarı etmiş, apartmanın önünde bavullarıyla oturmaktaydılar... Öykü ve Ayaz onları bavullarla apartmanın önünde oturuyor olarak görmenin şokunu yaşarken de bölüm sona ermişti aniden...

Hakikaten Şeyma ve Mete ikilisinden çok ama çok sıkıldım. Onlardan sıkıldım ama bir konuda artık fikir değiştirmeye başladım... Başından beri dizi ile ilgili yazılarımı takip edenler, Dağhan Külegeç'in bu role hiç gitmediğini defalarca kez dile getirdiğimi okumuştur... İşte fikir değişimim de tam bu sırada başlıyor... Gözüm mü alıştı, yoksa o karakteri artık çok mu iyi giyiyor bilinmez ama artık Mete karakterine onu yakıştırıyorum... Kiraz Mevsimi, hem yeni bölümü hem de özetiyle ilk ikiyi parselledi reyting listelerinde cumartesi gecesi... Bu oldukça büyük bir başarı ama rica ediyorum artık, saflıkları salaklık mertebesine erişen Öykü ve Mete ikilisini akıllandırın ey senaristler!.. Bu analiz de böyle biter...

Sevgilerimle...
Beklenen Kral

twitter.com/BeklenenKral
BeklenenKral@gmail.com

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder