Aramızda Kalsın: Kim sevmez ki aşkı? - Beklenen Kral

26 Aralık 2014 Cuma

Aramızda Kalsın: Kim sevmez ki aşkı?


Finaline az bir zaman kalmışken, Aramızda Kalsın yazmamak elbette olmaz... Bu yazımda, dizide yaşanan aşklara bakacağız... Ama öncesinde belirtmem gereken birkaç nokta var. Önce onlara değineyim, daha sonra da aşklara göz kırparız...

Dün akşam dizinin 49. bölümü yayınlandı ve açıkçası ben çok sevemedim bu bölümü. Daha akıcı ve daha ilgi çeken bir bölüm izlemek isterdim ama kısır döngü konulardan beslenen bir bölüm izledik. Ev, para, dükkan ekseriyetinden bir türlü çıkamadı bu sezon dizi. İlerleyebilecek konu bir türlü bulunamıyor. Sıkışıldığı anda ya ev elden gidiyor ya da dükkan... Zaten dizinin sonunu getiren de bu kısır döngü olmadı mı?.. Bugüne kadar, "Aramızda Kalsın'ı biz 52 bölüm olarak planladık" diye bir açıklama duymuş muydunuz?.. Eğer dizi önünü açacak genele dair konular bulabilse ya da istenen reytingleri alsaydı, 52. bölüm kesinlikle final olmazdı. Ama madem başka konu bulunamıyor, en doğrusu da bitirmek olur. Anlaşılan dizi için böylesi daha hayırlısı... Artık, "bitiyor" diye sızlanmamak da benim için en doğrusu olur. Aramızda Kalsın'ı iyi hatırlamak istiyorsak, gereken sanırım bu... 

Tabi öyle bir kalemde silip atmak da yersiz bir girişim olur. Kısır bir döngü içerisinde de olsa, ferah fersah ilerleyen ve gerçekten izlemesi keyif veren başka birçok konu yaşandı, yaşanıyor dizide. Mesela aşklar... 


Civan ve Yadigar aşkı... Çocukluklarından beri birbirlerine deli gibi aşık olan ikili, araya hem mesafe hem de zaman girmesiyle bambaşka hayatları yaşamak zorunda kalmışlardı. Yıllar sonra tekrar birbirlerini buldukları andan itibarense, o yarım kalan aşk resmen harıl harıl yeniden yanmaya başlamıştı. İlk zamanlar özellikle Yadigar kendisini geri çekmeye çalışsa ve Civan'a arzuladığı halde istediği karşılığı veremese de, zamanla karakterin kendi ayakları üzerinde durmasının verdiği güven ve Civan'a olan aşkının belirli dinamikler üzerinden şiddetlendirilmesi sonrası, artık birbirlerinin gözlerine aşkla bakan bir çift olmuşlardı. Herkesten gizlenen bu aşkı ilk öğrenen Arife'ydi. Kimseye, Ceylan'a bile bahsetmedi. Aşkı ikinci öğrenen isim Elmas olmuştu ve o da bir sır gibi son ana kadar sakladı. Artık ailenin geri kalanının öğrenmesinin zamanı gelmişti ama Yadigar bir türlü cesaret edemiyordu. Özellikle, Hüsne'nin sürekli Civan'la kardeş olduklarını vurgulaması ve ona gelin adayı arayışında olması, haklı olarak ortada cesaret bırakmıyordu. Günün sonunda aile bu aşkı öğrendiğindeyse, boşuna çekindiğini anlaması uzun sürmedi Yadigar'ın... Hüsne, Yadigar'ı yakıştırmıyor değildi Civan'a; sadece böylesi aklına gelmezdi...

Şimdi evliliğe kadar uzanan bir aşkı yaşıyorlar. Kendi restoranları ve üzerinde de yarattıkları evleri var... Çocuklara gelirsek, Yunus halinden oldukça memnun. Yaren ise bu sezon kendisine biçilen babacı rolünü geride bırakmış gibi duruyor. Verilen mesaj, onun da bu mutluluğa karşı olmadığı yönünde... Zaten öyle de olmalı. Annesinin uslanmaz babasının elinden neler çektiğini, aklı başında bir çocuk olarak en yakından gören oydu zira...


Tabi platonik aşklar da vardı dizide... Bir türlü açılınamayan, saklanan ve korka korka yaşanan... Mesela, Ali'nin aşkı... Ceylan'ı çocukluğundan beri deliler gibi seviyordu. Onun için şiirler, hatta senaryolar bile yazmıştı. Ama Ceylan tüm bunlardan haberi olmadığı gibi, bambaşka dünyalarda gösteriliyordu. Zenginlik ve şaşaya düşkün bir karakter olarak tanıdık biz Ceylan'ı. Evlenmek üzere olduğu Taylan da oldukça varlıklı bir çocuktu ama bazı sebepler ikiliyi bir araya getirmedi. Ceylan'ın haklı olduğu bu sebeplerin sonrasında, gözü yavaş yavaş açılmaya başladı. Artık Ali'yi görüyordu ama bu sefer de onun geçtiği yoldan Ali geçiyordu. Sırf Ceylan, başkasıyla mutlu olduğunu görsün diye Mahir'in ayarladığı bir kızla önce zaman öldürmeye başladılar, ardından kızın kendisine aşık olmasıyla da iş evlilik boyutuna kadar ilerledi. 

Ali'nin canının yandığı gibi, Ceylan'ın canı yanıyordu şimdi. Aynı acıyı, göz yaşlarını o döküyordu ve sonunda açılmayı başardı. Ali kızdan ayrıldı ve Ceylan ile çocukluğundan beri hayalini kurduğu aşkı yaşamaya başladı. Tabi hiçbir şey güllük gülistanlık değildi, kocaman bir gölge peşlerindeydi... O gölge ise tahmin edeceğiniz üzere Behiye'den başkası değil. Ceylan'ın lükse şaşaya düşkünlüğünü en iyi bilenlerden birisiydi ve Ali ile birlikte olması durumunda, aralarında bu yüzden sorunlar çıkacağını düşünmekte bence çok haklıydı ama değişebileceğine de inanması gerekirdi. İnanmadı, inanmadıkça deşti, deştikçe Ali ve Ceylan ikilisine herkesten gizli evlenmekten başka çare kalmamış gözüküyordu. Bence saçmasapan bir karardı ama uyguladılar; evlendiler ve kaçmaya karar verdiler. Behiye sayesinde, kaçacaklarını bizimkiler öğrendiğindeyse kaynar sular... Bahattin otogora gidip de karşısına dikildiğinde Ceylan gidemezdi. Gitmedi de ama Ali onu anlamadı. Hak vermedi, biraz sonra köşeden babası çıktığında aynı Ceylan gibi kala kalmıştı ama kendisi üzerinden Ceylan'ın neler hissettiğini tahlil edemeyecek kadar gözleri kararmıştı.

Yersiz bir sürü inat, karşı karşıya gelmemek için verilen mücadele derken, iş sonunda yüzükleri çıkartmaya kadar gelmişti. Ceylan, Ali haksız olduğu halde kendisini affetsin diye çok direndi. Arife ve Mahir de keza ama olmadı. Sonunda her şey bitecekmiş gibi göründüğünde ise yeniden barıştılar. Aile birlikte olduklarını biliyor ama evli olduklarını bilen tek kişi var o da Arife... O konunun nasıl işleneceği ise şimdilik muamma... 


Bir başka platonik aşk... Arife, erkek gibi büyümüş bir kız. Arzuları, istekleri ve hayattan beklentileri bir kızınki gibi olmamış hiçbir zaman. Üzerinde eşofmanı, babasının yanında olmuş dönerci ustası... Bir gün Ali'nin arkadaşı Mahir'le karşı karşıya geldiğindeyse, yelkenler fora... Aynı kendisi gibi eşofmandan başka bir şey giymeyen Mahir'e tutulması çok da uzun sürmedi Arife'nin. Mahir'in başlarda onda pek de gözü yoktu. Ama Arife onun yaklaşımlarını yanlış yorumladıkça daha çok aşık oluyor, Mahir onun bu aşkını hissetmeye başladığı andan itibarense diken üstünde yaşıyordu. Ama o da sonunda köşe bucak kaçtığı bu aşkın esiri oldu. Eve gelen görücülerin Arife'ye talip olduklarını düşündükçe, aşkı depreşen Mahir istenen kıvama artık gelmişti.

Bu aşkı ise en başından beri Ceylan biliyor. Daha sonra Yadigar ve Hatçik öğrendi. En sonsa Hüsne... Tabi Hüsne hiç memnun olmadı bu aşktan ve pek de hoşlanmadığı Mahir'in, Arife ile birlikte olma fikrine hâla alışabilmiş değil. Tabi ikilinin bir araya gelmemesi için mücadele vermeyişi, bu aşka saygı duyduğunu gösteriyor. Onların aşkı ailenin geri kalanı tarafından henüz bilinmiyor ve Bahattin'in öğrendiğinde karşı çıkmasa da, "torik kafa" dediği Mahir'i damadı olarak görmekten hoşlanacağını pek sanmıyorum... 


Aşkın en sulu ve sevimli halini yaşayan ikilimiz ise Hatçik ve Battal... Aileye Eğin'den bir ahbapları hayırlı iş için geleceklerini haber verdiğinde, hemen Ceylan'a kısmet çıktığını düşünmüşlerdi. Arife erkek gibi olduğundan ona kısmet çıkmayacağından eminlerdi. Arife'nin de zaten çok umurunda değildi. O Mahir'e yanıktı nasılsa. Ateş hattındaki Ceylan ise babasından aldığı, "geliyorlar diye verecek değiliz" sözüyle rahattı ama Eğin'den gelen misafirlerin ne Ceylan ne de Arife'de gözü vardı... Onların oğluna almak istediği kişi, evin öz olmasa da öz gibi görülen ve sevilen kızı Hatçik'ti... Hatçik elbette bunu duyduğunda delirdi... Evde kaldım diye kendi kendini yiyen Hatçik'in mutluluğu resmen görülmeye değerdi ama onu isteyen Battal, gerçekten sorunlu bir tipti. Diziye dahil olduktan sonra tam bir fenomen halini alan Battal ile Hatçik'in aşkları evlilik yolunda önemli sınavlar verdi. Hatçik evden ayrılıp Eğin'e taşınma fikrine hiç alışamadı ve evliliklerine kısa süre kala, geri döndü. Battal bir süre ona trip attı ve ikili birbirlerinden habersiz çektikleri aşk acılarının sonunda yeniden bir araya geldiler... Hep de mutlu olsunlar...


Dizinin en büyük aşkı ise şüphesiz Hüsne ve Bahattin'e ait... Evleneli yıllar geçmiş olmasına karşın, hâla birbirlerinin gözüne ilk günkü gibi bakabilen kaç çift tanıyoruz ki?.. Her mücadeleyi omuz omuza vererek aşmayı âdet edinmiş ikilimizin, en başından beri sakladıkları emanet meselesinde dahi verdikleri mücadele görülmeye değerdi. Her ne kadar bu mücadele yanlış temeller üzerine otursa da, ikilimizin melek gibi olan kalbi her zorluğun üstesinden birer birer gelmelerini sağladı. Şimdi önlerinde evleri için verdikleri mücadele var. Her ne kadar dün akşam ki bölümün sonunda Mahir yüzünden bu plan yatmış gibi gözüküyorduysa da, finale son birkaç bölüm kala evin ellerinden gitmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalacaklarını sanmam. O çanta ya beklenmedik bir yerden çıkacak ya da son anda, pizza dürüm sattıkları milli piyangocudan aldıkları bilete vole vuracak. Nasıl olur bilinmez de, o ev meselesi mümkünse bir dahaki bölüm çözülsün...

Aramızda Kalsın, bambaşka duyguların dizisi olmayı her zaman başardı. Her ne kadar şikayet ediyor olsam da genelinden, içerisindeki bu -aşk- ve benzeri dinamik noktalarıyla seyirciyi ayrıca yakalamayı başarıyor. Ama bunların hiçbirisi, senaryonun bazı konularda sürekli kendisini tekrarladığı gerçeğini değiştirmiyor. Umalım da son üç bölümde, gerçekten hafızalarımıza kazınacak sahneler izleyebilelim. Yine umarım, güzel bir sonla diziye veda edelim...

Beklenen Kral

2 yorum :

  1. Söylenenlere göre Star, Nisan'a kadar yayınlamak için 13 bölüm daha sipariş edip 60. bölüme kadar tamamlamak (47. bölüm yayınlandığı zaman) istemiş, ama senarist bunu kabul etmemiş. Bu dedikodu, gerçekten de planlamış olabileceği ihtimalini akıllara getirmiyor değil...

    Yorumlarınıza katılıyorum, ama son bölümlerin de keyfini çıkarmak lazım bence. Konu çok tekrar etti, ama o kadarına da göz yummak zorundayız sevenleri olarak. Yazınız da çok güzel olmuş, elinize sağlık. Bu arada gelecek hafta da yılbaşı nedeniyle yok dizi. Reytingler yine yükselmişken ara vermenin kötü etkileyip etkilemeyeceğini göreceğiz. Gelecek haftalar için de yazı bekleriz artık. Ayrıca final yapacak olan Urfalıyam Ezelden için de bir veda yazısı isteriz... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konu yok ki yazabileceği artık, tıkandı. :) Devam etseydi, bu konular üzerinden ilerleyecekti belli ki. Hani ben özellikle dün akşam ki bölümün sonunda, yazmaya dair tüm şevkimi kaybettim. O paraların kucaklara, koyunlara, sağa sola doldurulması kadar saçma bir durum olamazdı herhalde. Mahir'e bence kimsenin kızmaya hakkı yok. Yok mu evde doğru dürüst bir çanta yani?.. Neyse sakinim. :) Son bölümler diye tölerans göstermek istiyorum ama olmuyor yani, bu kadar da göze sokulmaz..

      Dizi artık bir hafta var, bir hafta yok resmen. İki haftada bir izler olduk. Kanalın ne yapmaya çalıştığını anlayan beri gelsin... Pazar günü Urfalıyam Ezelden'e bir final yazısı yazacağım. Aramızda Kalsın da zaten yazmamak olmaz.

      Beğeninize teşekkürler, sevgiler... :)

      Sil