Ütopya: Bu hoş değil mi dedin? - Beklenen Kral

30 Ocak 2015 Cuma

Ütopya: Bu hoş değil mi dedin?


Stratejiler, kışkırtmalar, doldurmalar, galeyana getirmeler, tahrik etmeler vs. Ütopya denildiğinde, artık benim aklıma gelen sadece bunlar... Sürekli birbirinin üzerine oynayan insanlar ve her birine destek çıkan, haklıyken de haksızken de görmekten uzak olan sevenler... Bir insanı sevmek, çoğu zaman onu yanlışlarıyla dahi kabul etmek demektir; tamam. Ama bu yanlışları görmezden gelmek de nesi?.. Göz var nizam var... İnsan önce aynayı kendine doğrultmalı ki, başkasına tuttuğunda elinde sırıtmasın...

Malum iki yeni yarışmacı adayı dahil oldu Ütopya'ya; Barış ve Furkan. İkisi de birbirinin oldukça zıttı karakterler. Şu ana kadar görülen ortak tek noktaları, orada kalmak için verdikleri mücadeleler... Barış'ın verdiği mücadele daha masum Furkan'a göre. İçinde ne var bilemiyorum ama en azından diğer yarışmacılardan farklı bir yerde değil. Onun şu sıra iki büyük derdi var; birisi elenmemek, diğeri de göğsüne yaptırdığı dövmeyi göstermek. Sanıyorum kısa süre önce yaptırdığı bir dövme o ve henüz tam olarak hevesini alamamış. Hadi yakası açık şeyler giymesini anlarım da, adam t-shirt yakalarını bile yırtmış yahu. Sanırım orada kaldığı süreçte de, o döşe alışmamız gerekecek... 

Orada kalmak için verdiği mücadele ise Furkan'ın üzerine oynamasını gerektiriyordu ve o da elindeki kartı açtı. O elindeki kart ise Furkan'ın giriş amacının anahtarıydı... Furkan'ın oraya girmesinin de, orada kalmak istemesinin de amacı çok çok farklı. Tanıtım VTR'sinde bu niyetini açığa vurduğunda da yadırgamadım dersem yalan olur... Furkan'ın orada bulunmak istemesinin asıl amacı Kurretülayn, dediğine göre. Bizim göremediğimiz neyi gördü de, vuruldu ona bilmem ama bu sağlıklı bir düşünce ve geliş amacı değil kesinlikle. Her şeyin başında, böyle kafa yapısıyla girmek isteyen birine yapım nasıl müsaade etti bilemiyorum... Barış'ın yaptığı da bu niyeti açığa vurmak oldu. Oldukça başarılı bir hamleydi ve Semih üzerinde hemen etkisini gösterdi. Tabi avaneleri üzerinde de... Kimsenin beklemediği bir tavır olunca bu, elbette birçok plan suya düştü. Barış bu niyeti açıklamasaydı, Semihlerin eleme potasında destek verecekleri isim Furkan olacaktı. Zira Furkan da strateji konusunda Semih'ten aşağı kalır değil ve her iki grubunda bir köşesinden tutuyordu. Bu durumda da Semihler de, Serkanlar da orada kalması gereken isim olarak daha çok Furkan'ı görüyordu. Her şey bu strateji üzerinden rayında sorunsuz bir şekilde ilerlerken, kendisi için tehlike çanlarının çaldığını anlayan Barış'ın hamlesi Furkan için resmen şok etkisi yarattı. Kenara çekilip hesap sorulduğunda, neye uğradığını şaşırmış olduğu cümlelerine dahi yansımıştı. Planının deşifre olmasının verdiği şokla önce geri adım atmaya çalıştı ama baktı bu sefer de karizma çiziliyor, diklenmeye başladı. Açıkçası kendisi hakkında ne desem boş... Sporcuymuş ve "sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" derler normalde. Sağlam bir kafa yapısıyla dahil olsaydı keşke yarışın içerisine... 

Tabi bu durumu Semih'ciler en başından beri biliyorlar ve Furkan'ın orada kalmaması için büyük bir mücadele verecekleri kesin. Ama atladıkları bir şey var; o da Semih'in yarışın en başında ondan farklı bir şey yapmadığı gerçeği... Tamam Semih'i seviyorlar da, o da Kurretülayn'ı sevgilisinden ayırmadı mı?.. Sosyal medyada görüyorum, "Kurretülayn girmeden önce ayrılmıştı" diyenler var. Sanırım ya yarışın ortasından izlemeye başladılar ya da öyle bir algı oluşturmaya çalışıyorlar, bilemiyorum. Bildiğim bir şey varsa, o da Kurretülayn'ın yarışın en başında Semih'in hal ve hareketlerinden rahatsız olup ağlayacak kadar yoğun tepkiler vermesiydi. Ayrıca Mert adındaki sevgilisi ile ilgili konuşmalar, ondan mektup gelmedi diye ağlamalar ve son olarak ondan gelen mektupla biten ilişkisi... En başından beri yarışı takip edenlerin hepsi bu süreci izledi... Bugün Furkan'a -haklı olarak- oldukça yoğun bir tepki verenler, geçmişte Semih'e de aynı tepkilerin verildiğini unutmasın. Yarışmanın başlarında, onunla ilgili olumlu bir tweet bulmak neredeyse imkansızdı. Çünkü yaptıkları gerçekten sinir bozucuydu... Mert denen çocuğun mektup göndermediğini bile saklıyordu Kurretülayn ondan... Böyle süreçlerden bugüne geldi o ilişki... Ne zaman ki Çağdaş, Semih'e vurdu ve o da bunun üzerinden mağdur oldu; işte o zaman Kurretülayn tüm rahatsızlıklarını bir kenara bıraktı. Bugün bunların unutulmasının sebebi de zaten o. Kurretülayn en baştaki o çizgisini hala koruyor olsaydı, bugün belki elenmiş olurdu ama en azından iyi anılan taraf olurdu. Malum ki şuan birliktelikleri, sadece Kurretülayn'ın elenmemek için verdiği mücadelenin bir resmi... Elimden geldiğince tarafsız bakıyorum ve ne yazık ki benim gördüğüm tablo tamamen bu...

Elenme sürecine gelirsek, Semihler Furkan'ın elenmesini isteyecektir. Yaşananlardan sonra, ona destek vermeleri imkansız. Bu durumda da gerçek geliş amacını bildikleri halde Serkanların da Furkan'a destek olacağını düşünüyorum. Günün sonunda kim mi kalır?.. Ben Furkan olacağına inanmaktayım... Yapım onu böyle bir durumla karşı karşıya geleceğini bildiği halde oraya soktuysa, bir çırpıda gitmesine müsaade etmeyecektir. Çünkü bu sürecin gerilimi, reyting olarak yansıyor yarışmaya ve son birkaç gündür hiç almadığı reytingleri almaya başladı Ütopya. Barış'a şimdiden güle güle diyebiliriz yani. Olur da gitmezse, oraya giden misafirler rica ediyorum döşünü kapatmasını söylesin. Yazık bronşit falan olacak yoksa!..

İçerisinde Semih'in olduğu bir olay varsa o gündem oluyor malumunuz. Geçenlerde de bu olayların en şiddetlilerinden birisi yaşandı. Hatta Semih'in Çağdaş'dan yediği tokadın zeminini hazırlayan süreçten sonra ki en büyük olay diyebiliriz. Serkanların kafesindeki duvarda yazılı "Çağdaş" isminden başladı mesele ve yine Semih'in başrolde olduğu ve kışkırttığı bir süreci izledik hep birlikte... Tabi tek suçlu Semih de değil ve bu durumda, yeniden haklı kimse yok bana göre... Barınağın duvarlarını boyamaya çıkan yarışmacılar, cırtlak bir renge boyamaya başladığında büyük bir olayın vuku bulacağını kimse beklemiyordu. Ta ki, Semih'in yeni parodisi başlayana kadar... 

Kendisine vuran ve diskalifiye olan Çağdaş'ın, ardından kalan tek hatıra olan "Çağdaş" yazını silmek istemesi belki ilk etapta oldukça masum bir sinir çıkartma girişimiydi ama beslendiği nokta oldukça tehlikeliydi. Zira Semih, duvarı boyamayı başaramadığı an kışkırtmaya başladı. Geçmişte Çağdaş'a yaptığı şeyi, şimdi Tuncay'a yapıyordu ve o zaman olduğu gibi tüm bunların ateşleyicilerinden birisi İnci'ydi... Barınağı çeşitli bölümlere ayırdılar malum ve ortak yaşam alanları dışında, kendi bölümleri dışında bulunmuyor pek yarışmacılar. Serkanların tarafında olan bu yazıyı silmeye çıkan Semih'e tepki gösterilmesi bu sebeple çok normal. Çünkü aradaki bu keskin çizgiyi en başta çeken isim oydu. Ama ona en şiddetli tepkiyi veren ismin Tuncay olması çok yersizdi. Zira en başında, bu ayrımcılığa en büyük karşı duruşu sergileyen isim de oydu. Yani her ikisi de yarattıkları ve karşı çıktıkları düzen üzerinden gerildi ve tam da bu büyük olayın patlamasına sebep oldu. 

Semih baktı ki, alt edemiyor; bu sefer de kışkırtmaya başladı. Tıpkı Çağdaş olayında olduğu gibi, Tuncay'ın diskalifiye olmasını gerektirecek bir hareket yapmasını beklediği çok açıktı. Bunun için de oldukça uğraştı ama beklediği tepkiyi görmedi. Tuncay yalnızca boya sopasını kırmakla yetindi ama o bile yeterince açık bir tehditti... Semih'in bundan ders çıkartmadan aynı şeyleri sürdürmesi ise büyük bir aymazlıktan başka bir şey değildi. Tüm bunların üzerine tuz biber eken isim de İnci oldu ve yatıştırılması gerek bir olayın en büyük ateşleyicilerinden birisi olmayı seçti. Tüm bu olaylara, tam da Tuncay'ın doğum günü kutlanırken değdi mi? Hayır. Semih ne elde edebildi?.. Hiçbir şey... Peki burada kazançlı çıkan kim oldu? Sadece kanal... 

Semih evet, iyi bir strateji üstadı ama stratejileri elinde patladığında sergilediği kışkırtma taktiği çok yakışıksız ve kabul edilebilir değil kesinlikle. Tuncay'ın da aynı şekilde en başından beri karşı olduğu bir mesele üzerinden, büyük bir gerilime zemin hazırlaması yanlıştı. Oradaki en farklı, marjinal isim olabilecekken bu yaptıkları sadece kendi kalesine attığı golden ibaret. Peki ya İnci?.. Dolduruşa gelmekten ve her olayı büyütmekten haz aldığı açık. Ama bu bir yerde karakter meselesi ve bu zamana kadar öyle yetişmiş birinden, değişmesini bekleyemezsiniz. Tabi bu demek değil ki yaptıklarına müsama gösterilmeli, kenara çekilmeli ve biraz daha sakin kalması dikte edilmeli. Malum artık ricaların bir şeye yaramadığı çok açık... 

Elenen Noyan'dan, elenme potasına en yakın isim Pınar'a kadar yarışmacı adaylarının baskın bir kimlik edinemediği Ütopya'da, bu şekilde devam ettiği sürece ilk yarışmacıların borusunun öteceği artık çok açık. Yapım ekibinin de içeriye aldığı adayları, öne çıksın diye değil de daha çok olay çıksın diye seçtiği bariz. Bu durumda, Semih orada istediği her şeyi yapar ve kimse de buna dur diyemez. Eğer adaletli bir yarışma olsun isteniyorsa, ilk adımı atacak taraf yapım ekibinden başkası kesinlikle değil...

Beklenen Kral

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder