Survivor All Star: Nerede o şampiyon? - Beklenen Kral

17 Mart 2015 Salı

Survivor All Star: Nerede o şampiyon?


Dengelerin sürekli değiştiği, herkesin birbirine dalma potansiyeli taşıdığı ve kendinden başka kimseye saygı göstermek gibi bir derdi olmayan insanların yarıştığı Survivor All Star, her hafta daha da ilginçleşerek devam ediyor. İzlerken kimi kısmı kaydırma ihtiyacı, kimi kısmı görmezden gelme derdi derken, aslında büyük bir mücadele de bizler veriyoruz ekran karşısında. Kendimizi istemeden sinirlenmiş ya da haksızlığa uğrayanın yerinde görüyoruz. Bazen de elimizdeki kumandayı ekrana atma ihtiyacı hissediyoruz ama televizyona kıyamayıp, vazgeçiyoruz-yalana gerek yok şimdi-...

Sahra'dan salvolar

Bir insanın onuru ya da kişiliği ne kadar değerliyse, karşısındaki insanın da aynı şekilde değerlidir. Kimsenin kimseden zerre üstünlüğü yokken, başkalarını kendinden daha değersiz görmek de yine kişilikle alakalıdır... Sahra geçtiğimiz sezondan bu zamana açıkçası zerre değişmemiş bana göre. Hatta üzerine daha fazla koyduğunu bile söyleyebilirim... Kendisi eski Sahra olmadığını söylemişti ilk görüntülerinde ama bu söylediğinde ciddi olmadığını anlamak için uzunca bir süre beklememiz gerekmedi. Duygu'nun adadan gidişi sonrasında, sahneyi devralan olarak kendinden başka kimseye değer vermeme huyuna azimle devam ediyor... Geçtiğimiz sezon Berna'ya takmıştı ve kızı diskalifiye edene kadar elinden gelen tüm çabayı sergiledi. Bu sezon ise Özlem'e taktı ve hiç beklemediği karşılıklar aldığı için, her seferinde daha da arttırıyor psikolojik şiddetini...

Sabır deryası Özlem

Survivor tarihinin belki de en sabırlı yarışmacısıdır Özlem. Sükuneti, aklı başında halleri ve karşısındaki insanı ne olursa olsun kırmama mücadelesi takdire şayan. Bunun üzerine bir de oyunlardaki performansı iyi olunca, elbette rakip görülmesinden daha doğal bir durum olamaz. Ama rakip görmek demek, psikolojik etki altına almaya çalışmak ya da küfretme hayasızlığını göstermek demek değildir. Sahra'nın kendisine rakip olarak Özlem'i görmesini çok iyi anlarım. Her ne kadar o, "kendisine rakip olamayacağını" söylese bile kendisine onu rakip olarak gördüğü zaten ayan beyan ortada. İşte bu sebeple saldırmaları, üzerine oynamaları. Niyeti aynı Berna olayında olduğu gibi kışkırtıp, üzerine saldırtmak ve ta ta! Sahra hanım güçlü bir rakibini daha diskalifiye ettirdi... 

Kim oynuyor acaba?..

Onun niyeti böylesine sorunluyken, karşısında tamamen sinirden arınmış gibi gözüken ve bunu sırf ekrana iyi gözükmek için yapmadığı ayan beyan ortada olan Özlem, ona istediğini bir türlü vermiyor. Alttan almaya ve sükunetli davranmaya devam ettikçe de bu sefer, "kameralara oynuyor" oluyor... Bağırıp çağırıp, kendisini sürekli öne atıp kameralara oynamak konusunda ustalaşmış bir isimin; başkasını bununla ithaf etmesi kadar komik işte bu tespiti Sahra'nın(!).. Ne demişler, "iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır..." O bunu yapmaz da, Özlem mevcut kişiliğini sonuna kadar devam ettirir. Ve dilerim finallere kadar adada kalmayı ve mücadelesini sürdürür...

Hak yedirmeyen ama yiyen olarak Turabi

Kabul etmeliyiz ki çok güçlü bir adam Turabi... O kasları ilaçlarla, dopinglerle şişirmediği de halen fit görünmesi sebebiyle ortada. Ama gücüyle tam ters orantılı olan hareketleri insanı sinir etmeyi başarıyor. Başkalarının yaptığı haksızlıklara karşı mücadele verirken, kendi yaptığı haksızlıkları görmezden gelmesi de aynı Sahra olayında olduğu gibi... İğneyi hep başkasına batırma derdinde Turabi ve hak edene hakkını vermeyi bildiği halde, hak yemeyi de atlamıyor kesinlikle... Özlem'i Sahra'nın şirretinden kurtarmak için gerekeni yaptıktan birkaç dakika sonra, Begüm'e yaptığı kesinlikle anlamsızdı. İçinde biriktirdiklerini yanlış ve gereksiz bir zamanda kusarak da, bunun kararını çok önceden verdiğini gösterdi. E, Özlem'i biraz önce sen haksızlığa maruz kaldığı için korumadın mı?. Şimdi Begüm'e senin yaptığın ne oluyor?.. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu demezler mi adama?.. Bu sebeple yine aynı şeyi diyeceğim, "İğneyi kendine batır, çuvaldızı da başkasına..."

Bir değişen bir de değişmeyen yönüyle Bozok

İlk analizimde Bozok'un neden yarışa dahil edildiğini anlamadığımı yazmıştım. Benim için-ki genel kanı olarak da- tek başarısı yavru bir köpek balığı avlamaktı ve ondan başka hiçbir şey görmedik. En azından ben gördüğümü zerre hatırlamıyorum. Duygu ile kavgaları, ağza alınmayacak hakaretleri ve neredeyse pataklamaya kadar uzanacak atışmaları da benim aklımda kalan diğer yaptıkları... Ama bu All Star'da hakkını yememeliyim ki, farklı bir Bozok izliyoruz. Meğersem onun yarıştığı diğer sezonda başarılı olamayışının sebebi tamamen Duygu'ymuş... Yarışlarda oldukça yetenekli, elinden geleni yapıyor ve takımın en iyi yarışmacılarından ama gel gelelim, yarıştığı önceki sezondan kalan "kadınları ezme" huyu ilk günkü sıcaklığını koruyor... Bu hafta Özlem'e ve karşı takımdan Berna'ya çıkışları da bunun en sağlıklı kanıtı. Turabi, Hilmicem ve Hasan ile sırf potansiyel şampiyon oldukları için karşı karşıya gelmeye çekinirken, kızlarla farklı bir mücadeleye tutulmasını tasvip etmiyorum. Bu huyunu da bıraksa, şampiyonluğu hak eden isimlerden biri olarak görmeye başlayacağım kendisini...

Nerede o şampiyon?

Survivor tarihinin şampiyon ilk kadın yarışçısı olmak demek, insana ayrı bir özgüven getirmeli kesinlikle. Yarışmalardaki performansı ya da geri plana atılma isteklerine boyun eğmeden, kazanacak ya da kaybedecek olsa da her zaman mücadele etmeli, o kişi... Ama biz bunu Merve Oflaz'da göremiyoruz ne yazık ki. Tamam aradan beş yıl geçmiş, halen aynı formda ya da çeviklikte olamayabilirsin ama kendini böylesine salmak nedendir çözemiyorum ben?.. Nereye kadar susacak ya da geri planda kalacak onu da çok merak ediyorum açıkçası. O böyle yaptıkça Merve Aydın'ı da Ahmet'i de kendisine daha fazla sorun etmiş oluyor. Gücünü gösteremediği müddetçe de böyle olmaya devam edecek. Tabi bu haftanın ilk elenme adayıyken, bir sonraki haftayı görebilirse... 

Adaletsiz yarışlar

Yarışlar herkes açısından zorlu. Hele de aç kaldıkları bir ortamda, onlardan iyi mücadele beklemek de çok akıl karı değil ama bir haksızlığı dile getirmek zorunda hissediyorum kendimi... Takımlar oluşturulurken, kesinlikle adaletli seçimler yapıldığını düşünmüyorum. Gönüllüler takımının neredeyse tüm erkekleri-Taner olmasa hepsi- iri yarı ve olabildiğince güçlü ve bu sebeple de güç gerektiren oyunlarda galip gelmemeleri ancak bir mucize. Bu durumda, güç oyunları oynatıldığı her seferinde maksadın Gönüllüler'in birinci olmasını istemek olduğunu düşünüyorum ister istemez... Gücün ikinci planda olduğu parkurlarda da şüphesiz Ünlüler daha başarılı ama bu sefer de bambaşka bir engel çıkıyor önlerine; şans faktörü... Parkuru birinci bitirseler bile ya basket atmak ya kum torbasını tahtada oturtmak ya da dizili tahtaları devirmek noktasında takılıyorlar ve yarışın benim için hiçbir heyecanı kalmıyor. Adamın eli yatkın değil, atamıyor. Rakibine fark atsa ne olur?. O geldiği gibi gerekeni yapıyor ve puan yine hanelerine yazılıyor. Ya Gönüllüler alsın ya da şans faktörünü aşıp Ünlüler kazanabilsin kafasını anlamak benim için güç. Ben şahsen yarışların adaletli olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Zaten bundandır ki haftalardır yarışlarda Ünlüler nal topluyor... 

Ah Merve, ah...

İki haftadır Ünlülerden bir isim gidiyor ve yine iki haftadır, tek bir simit ödülünü kazanabildiler o kadar. Geri kalan tüm performanslarında çuvalladılar, çuvallamayıp galibiyete çok yaklaştıklarında da şans faktörü sebebiyle kazanamadılar. Tabi böyle olunca her seferinde içlerindeki çatırdama daha da kuvvetleniyor ve birbirlerine karşı daha da bileniyorlar. Sürekli bir suçlu arama halleri ise katlanılmaz boyutta. Hele bir Merve Aydın faktörü var ki, aman aman evlerden ırak... Herkese ders verme eğiliminde ve insanları sıraya dizip, sanki bir otoriteymişçesine eleştirmesini anlayamıyorum. Tabi onların sessizce onu dinlemesini ise hiç anlamıyorum. Kameralar karşısına geçip sürekli Merve Oflaz'a giydirmesini ise tamamen kıskançlık olarak yorumluyorum... Malum şampiyonluğa çok yakınken elde edemedi ve karşısında şampiyon olmuş bir kadın var. Hem de görece ondan daha iyi performanslar sergiliyor ve ta ta! Al sana hırslı bir düşman... Bu mücadele hali gruplara yansıdığında da ortadaki keşmekeşlik hiç bitmiyor. Hakan'ın gazlamaları bile görece azalmışken, şuan Ünlüler'in adasındaki gruplaşmanın baş aktörü kesinlikle Merve Aydın. Ondan sonraki lider ise Ahmet ve onunla ilgili bazı sorunlar gündeme gelebilir bugün ki bölümde...

Teoriler havada uçuşurken

Ahmet Dursun'un mahkemelik olduğu bir olay yaşanmış ve tutuklanması istemiyle hakkında kısa süre önce dava açılmış. Acun Ilıcalı da hararetli bir şekilde, "bir gelişme yaşandı" diyor yarınki Ada Konseyi'nde. Gönüllüler kodlanmış gibi aynı anda dönüp Ünlüler takımına bakıyor ve Merve Aydın ile Almeda ağlıyor. Merve Oflaz desen, gözlerini öyle bir belertmiş ki sanırsın karşısında Dracula var... Bu tespitlerden sonra, Ahmet istemeden de olsa gitmek zorunda kalabilir diye düşünüyorum. Tabi bunların hepsi yine izlettirmek için, bilindik bir montaj taktiği de olabilir. Fransız Survivor'ında yaşanan helikopter felaketine de bu tepkiler verilebilir ama o zaman da Gönüllüler neden hep bir kafadan Ünlüler'e baksın ki?.. Anlaşıldığı üzere Ilıcalı yine istediğini başardı ve biz ne olacağının merakına felaket bir şekilde kapıldık...

Bugün o çok mühim gelişme ne olur ya da ucu kime dokunur bilemiyorum ama Merve Oflaz'ın yarışmadan elenmesini kesinlikle istemiyorum... Sürekli sorun çıkartanlar ya da bağıra çağıra bir yere gelenlerin kazanmadığının en önemli göstergesiyken kendisi, erkenden gitmemeli. E böylece bize de hayatı sorgulamamak için bir sebep vermeli...

Beklenen Kral

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder