İçerde: Geleceğe yatırım... - Beklenen Kral

12 Nisan 2017 Çarşamba

İçerde: Geleceğe yatırım...


Sevgi gerçekten çok özel bir duygu. Birinin karşısındakine, karşılıksız sevgi ile yaklaşabilmesi de çok değerli. İnsanın en büyük çaresizliklerinin çözümü dahi sevgide yatar zira. En büyük çıkmazları açar, en büyük olmazları halledilir kılar... Sanırım Celal de bundan sebep hep dört ayağının üzerine düşüyor. Tökezlese dahi asla, ipliği pazara bundan çıkmıyor. Düştüğü anda her daim biri arkasını kolluyor... Gerçekten şanslı adam. Arkasındaki güç de, yadsınamayacak kadar büyük. Peki ne zaman onun için rüzgar tersten esmeye başlayacak? Ne zaman, hak ettiği sonu tadacak?..

29. Bölüm


Handan'ın ölümü, Kudret'in gözünü karartıp dört bir koldan saldırıya geçmesi için yeter de artar bir sebepti mâlum. Olabildiğince saman altından su yürüten halinden sıyrılmaya da başladı. Elbette hep bir adım önde olması da, az biraz sıkıntı... Bu noktada, Celal'le yer değişmiş gibiydiler resmen. Her ne kadar attığı her adım bir bir izini bırakıyorsa da ardında, yine de kendini ele vermeden ve hatta oyunu kendisi kuracak kadar seri hamleler yaparak, alt etti -bir an için- Celal'i. Güzeldi, elbette üzülmedim haline. Lâkin, işi Kudret'in tamamlaması için izlemek mecburiyetinde kaldığımız çatışma sahnesi için ne desem bilemedim... Yahu iki adam, ellerinde birer silah, yakın mesafeden kurşun yağdırıyor ve Celal bu sürecin sonunda sadece sol kolundan vurulmuş olarak kurtuluyor; inanabiliyor musunuz? Ben de inanamadım ama gözlerimin önünde oldu her şey. Onlar Celal'in kurşunlarıyla patır patır yere serilirken, bizim yaşlı kurt sadece omzu ile atlattı. Şok!.. Elbette onun işini bitirecek kişi, Kudret olmalıydı. Ama keşke öncesinde de bu sahneyi izlemeseydik. En azından adamlar görece daha uzakta olsalardı da biz hedef almayı bilmiyorlar diye kendimizi avutsaydık...



Celal'e bir şey olmayacağını biliyorduk, nitekim olmadı da. Sadece şimdi savaşın haklı olan tarafı yer değişti dizi dinamiğinde. Artık Kudret kaçacak, Celal kovalayacak. Ta ki, birinden birinin sonu gelene kadar. Celal'in gelmeyeceğine göre, şu durumda sanıyorum Kudret için son pek yakın. Böyle olmasından yana değilim tabi, Uğur Yücel'i daha uzun zamanlar izlemeyi istediğimi de vurgulayayım. Kudret'in yeniden elini güçlendirebileceği bir şey olursa amenna yani... Fark ettiyseniz, Mert'in aslında Celal'in adamı olduğunu bilmesinin kendisini kurtarmak yönünde güçlü bir argüman olduğundan ve bunu kullanması gerektiğinden falan hiç bahsetmiyorum. Zira, Mert'i açık etmeyecekleri için bunun bir şekilde çözüm olmayacağını artık biliyorum. Kudret'e senaristlerimizin 'baş sırrımızı' ifşa etmeyecek şeyler bulmasını beklememiz gerekiyor bu durumda yalnızca. Bakalım, neler olacak sonunda... 


Yeşim bu bölüm yürek yemiş gibi değil miydi sizce de?.. Ben onu oldum olası pek seviyorum. Güçlü kadın karakterlere bayılırım. Ama tutarlı oldukları müddetçe, böyle. Bizim tanıdığımız Yeşim, asla Celal'in karşısına geçip kutsalları listesinde ilk ikide yer alan Melek'i kendi elleriyle Kudret'e gönderdiğini söyleyebilecek bir karakter değil. Bunu yapmak için yeltenir ama en sonunda vazgeçer olarak, çok çok varsayabilirim. Celal'in vurulabilmesinin yolunu yapmak için onu böyle bir cesaretle çembere almak ilginç olmuş. Tamam, Melek yüzünden zamanında elini masalara da vuruyordu, bağırıp çağırıyordu da. Ama bunların hepsini, onun aslında öz kızı olduğunu bilmeden yapıyordu. Ondan sonraki süreçte bu kadar keskin adım atması ilk oldu. Tabi sonu olmadı. Celal'in karşısında vakur bir duruş sergileyişi totosunu kurtardı. Bir süre için trip çekecektir yalnızca. Sanırım onu da ölmeye yeğler. Ve bunu bilir bunu söylerim, Celal'in ölümü ardından efsane hanım ağa da olur artık. Zira O NE CESARETTİ YİĞİDİM!..


Bir başka cesaret örneği için, Melek'e gidiyoruz... Uzun zamandır oldukça pasifleştirildi karakter biliyorsunuz. Göründüğü sahnelerin olabildiğince azalması bir yana, neredeyse Sarp'la sevgili oldukları bile unutturuldu. Bundan ötürü bir kırgınlığım var mıydı? Asla. Asıl kırgınlığım, bu bölüm tekrardan sevgili olduklarını hatırlatmalarına oldu bile diyebilirim. Neyse, Sarp'la olan bu aşk sahnelerinin de aslında bölümün sonunda ondan büyük bir şüpheye düşmesinin yolu olarak döşendiğini öğrendik sonradan. Coşkun'un yaşadığını artık o da biliyor. Ve tam olarak anlayamadım ama sanırım Celal'in komada başında söylediklerini de duydu Sarp'ın. Bu ona karşı tavrında nasıl bir değişikliğe yol açar bilinmez ama öğrendiği gerçeği saklamak için tam da bunu bahane etmesini bekliyorum. Eskisi gibi davransa dahi, her zaman gözlerinde soru işaretleri göreceğiz ve elbette bildiği gerçeği saklamanın dayanılmaz ağırlığını... 


Bu gerçeği öğrenmesi gereken en son kişi öğrendi diyebilirim. Yalnız, asla bundan şikayetçi değilim. Zira olaya pozitif yaklaşıyorum ve sonunda Sarp'ın, onu aslında Mert'in Umut olduğunu bilip de kendisinden sakladığını öğrendiğinde nasıl terk edeceğini hayâl ediyorum. Yani, bu gerçeği öğrenmesi aslında pek de kötü bir durum teşkil etmiyor. Geleceğe yatırım yalnızca. Nasılsa gidip ne Mert'e ne de Sarp'a bunu bir sebeple söyleyemeyecek. Söyleyecek olsa, zaten öğrenmeyecekti biliyoruz ki... Çok üzülüyorum bu Melek'e. Şimdi öğrendiği bu gerçekle hayretlerden hayretlere mi sürüklensin, yoksa Sarp'ın sonunda yol vereceği gerçeğiyle mi yaşasın; ne yapsın?.. Ah senaristler, çok acımasızsınız... 


Şüphesiz şu sıra dizinin en çok tutulan karakteri Coşkun ve neden bildiği büyük gerçekleri kendine saklamayı marifet saydığını hiç anlamasam da, varlığından oldukça hoşlanıyorum. Bundan sebep, hikâyenin dinamik noktasında hep olması taraftarıyım. Tıpkı Melek'e söylediği gibi, Sarp ya da Mert'e de sonunda bu gerçeği söyleyen o olmalı bence. Tabi en sonunda Mert'in ellerinde sonu gelmeli. Başka kimsenin değil. Onca acı, özlem, dayak, psikolojik baskının faturasını kesmeli ona. Kendisini kaçırtan, yıllarca dayak yemesine göz yuman ve sırf Melek'le iyi anlaşıyor diye onu yanına alan Celal ölecek diye döktüğü göz yaşlarının bedelini, önce ona ödetmeli. Ardından nasılsa sıra Celal'e de gelir. O, "Babam" diye bağıra bağıra yanı başında ağlayan adamın hayâl kırıklığının büyüklüğü; hiçbir sevgi ya da şansla boy ölçüşemez. Bunu da bilsin, Celal efendi...

Beklenen Kral

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder