Dolunay: Aşk, geliyor musun?.. - Beklenen Kral

26 Temmuz 2017 Çarşamba

Dolunay: Aşk, geliyor musun?..


Kötü olmak gerçekten çok kolay. Hele de hamurunda varsa, değme keyfine. Genelde o hamurdadır zaten sorun. İnsanın bir şeylere kinlenip kötü olması bir yere kadardır. Zira gözünde başka bir dünyanın kapısının aralandığını görürsünüz, hareketleri yalnızken başkadır. Tavrı da keza... İnsan her şey için sinirli olamaz, her şey de onun kötülüğüne sebep olamaz. Yani uğraşması gereken şeyler sınırlıdır. Kime kızdıysa sadece ona kötülük yapar mesela. Eğer içinde iyi biri varsa, çevresindekilere zarar vermeyi aklından bile geçirmez. Hele de söz konusu bir çocuksa, kendini her durumda engeller. Hamuru sağlamdır çünkü. Kötüdür ama sebepleri vardır. O zaman mücadelesine ister istemez hak da verirsiniz. Lâkin kötülüğü içine işlemiş birinin yaptıklarını izlemek gerçekten zulüm. Böylesine gözü kara olunmasını anlamak da. Bu kadar kolay mı bir çocuğun hayatını gasp etmek? Para, intikam, hırs, geri gelmeyecek geçmiş ve daha niceleri için değer mi? Bence bir kez daha düşünmeli Hakan ve Demet...

4. Bölüm


"+Ferit'e neden düşmansın? -Çünkü nişanı attı." Eee? Bu nasıl bir kin ki, yıllar geçtiği halde acısı geçmemiş? Madem sana çok koydu bu durum, neden gidip de ilk fırsatta Hakan ile evlendin? Hakan da seni çeken tek şey, Ferit'e olan ortak kininiz miydi? Bir insan sırf bu sebeple bir adamla evlenebilir mi? Yok bu değil, Hakan'ı gerçekten seviyorsa; nereden geliyor bu bitmek bilmez Ferit takıntısı? Öyle ki, başkasıyla dans ettiğini izlemeye dahi dayanamayıp gözünü kaçırıyor... Nedir Demet'in ruh halinin gerçek sebebi anlayabilmiş değilim. Ferit'e olan akıl almaz düşmanlığına, kanını taşıyan yeğenini bir insan neden böyle acımasızca malzeme eder? Nasıl bir kirlenmişlik ki bu, kendinde buna hak görür? Ve nasıl bu kadınla empati yapmamız mümkün olur? Komik de değil çünkü, hiçbir tavrı... Hakan mesela, salak mı da göremiyor Demet'in hâlâ deliler gibi Ferit'e aşık olduğunu? Görüyor da işine geliyorsa bu durumu daha da fena yapmaz mı? Bir insanın daha kendine saygısı yokken, başkasından saygı göstermesini nasıl bekler? Kapıya koyulduğu o şirketin hisselerini almak için anne ve babası ölmüş küçücük bir çocuğu nasıl alet eder kinine?.. Kötülükler hep ödüllendirilmek zorunda mı? Sırada, şirketin kalan hisselerini de bir şekilde gasp etmek mi var? Şirketi de ele geçirdiklerinde, bu sefer Ferit'i ülkeden sürmeye mi çalışacaklar? Var mı cevabı olan?.. 


Karı-koca yeterince anlaşılmaz ve katlanılmaz bir ikili. Şimdi Bulut'u da aldılar yanlarına, daha çok görmek zorundayız saçmalıklarını. Bu mesele kolay kolay bitecek gibi de olmadığından, olan arada Bulut'a olacak yalnızca. Tek çare geçen bölüm yorumumda da yazdığım gibi, Ferit ile Nazlı'nın evlenmesi. Hem Bulut'un iyiliği hem de geleceği için. Sanıyor musunuz ki, Hakan mal varlığını eline geçirdiğinde düşünecek Bulut'un geleceğini? Umursamayacak bile. Bugünü zehir olduğu gibi geleceği de olacak yani. Bu mantık zincirini ne kadar sürede kurarlar bilemiyorum ama araya giren koca yalanla, büyük bir aşka düşseler bile her daim ayrılığın gölgesinin üzerlerinde olacağı netleşti bu bölüm. Ferit ile Nazlı'nın arasındaki en büyük dert, bugün de gelecekte de Asuman olacak görüldüğü üzere... Konuşmasına fırsat verse dahi, Nazlı söyleyebilir miydi? Açıkçası sanmıyorum. Ama içinde büyük bir kurt daha çok şey yerdi. Ferit konuşmasına fırsat vermeyip, daha sonra o dosyayı ulaştırana yapacaklarını haykırınca; Nazlı'nın içerisindeki o kurt, artık daha az yiyecek şimdi vicdanını. Biricik(?!) kardeşinin başına bir bela gelmesini istemez neticede kendisi. Düşeceği büyük aşk feda olsun onun yolunda. Yeter ki o, yeni saçmalıklarıyla ablasını zora sokabilsin...


Asuman'a verdiği tepkiye tav oldum diyebilirim Nazlı'nın. Yerinde bir başkası olsa yaka paça otobüse bindirir memlekete yollardı ya, ondan bunu da beklemediğim için yeterli geldi çıkışı. Özge Gürel de çok iyi bir performans çıkardı. Kırgınlığını, kızgınlığını çok güzel yansıttı. Her insanın hüznü, olaylara karşı tepkisi başkadır. Ben Nazlı'nın tepkisinden tatmin oldum. Tabi yine diyeceğim, en azından gözünü iyice korkutsaydı fena olmazdı. "Gözümün önünden git" demek, bir süre sonra affetmeye açık olacağının göstergesi neticede... Asuman'da da bir değişim gözlemlemedim dersem yalan olur. En azından pişmanlık duyduğunu, yaptığından ötürü gözlerinin dolabildiğini gördük. Bunu karakteri törpülemek noktasında ilk adım olarak algılamak istiyorum. Asuman gözle görülür ölçüde düzelirse herkesin tavrının değişeceğine de eminim. Olaya senaryoya müdahale etmek olarak bakmanızı istemem. Kurulan dünyada karakterlere biçilen 'ana' özelliklerin değiştirilmesi taraftarı da değilim. Mesela, Asuman o dosyanın görselini yine çekip Demet'e gönderebilirdi. Paragöz olduğu için, bunu yapmasını yadırgamazdık. Ama Asuman sadece paragöz değil. Birçok başka olumsuz ve kabul edilemez özelliği var. Üzerine bir de bu binince, ister istemez "Öeh!" oluyorsun. Karakterin genel hatları aynı kalmalı, evet. Ama fazlalıkları da bir an önce törpülenmeli. Zira katlanılmaz olan bu çoğul durum...




Duvarları olan bir insanın, o duvarları kolay kolay yıkması mümkün değildir. Güvenmek, aşık olmak ya da tutulmak, bir anda kapıları açmaz. Ama bir zaman sonra ister istemez her şey değişmeye başlar. Duvarlar sonunda önüne serilir... Ferit'de de bir şeyler değişmeye başladı. O soğuk, nobran ve robot görünümlü adam hâlâ kendini koruyor ama daha yumuşak, sevecen baktığına da şahit oluyoruz. Özellikle de Nazlı'ya karşı. Sempatik, sıcak, deli dolu ve her konuda yardıma açık bir kadın varken karşısında başka türlüsü de mümkün değil aslında. Aşka düşmeleri de bu sebeple, beklediğimden daha çabuk olacak gibi. Hatta bu bölüm bir yerde o aşkın başlangıcı da gerçekleşti. İş, bundan sonrasında. Bulut'u kurtarıp, bir aile olmaya çalışmakta. O zaman her şey daha kolay olacaktır. Ta ki, Asuman'ın yaptığı Nazlı'nın karşısına çıkana kadar... Fotoğrafın hangi cihazdan ve ne zaman gönderildiğinin tespiti için savcılıktan alınan izin bu sürecin başlangıcı. Lâkin, haberi alan Hakan'ın bu durumu sessizce kabullenmesini beklemiyorum. Yani o gerçek ancak, Nazlı ile Ferit büyük bir aşka düştüğünde ortaya çıkar. Çünkü kaos denen şey, senaristlerin en bayıldıklarındandır...


Deniz centilmen, dürüst, akıllı, sevecen, romantik vs. Ama senaryoda etki alanı çok kısıtlı. Hikâyeyi bir yerden alıp bir yere götürebilecekmiş gibi de durmuyor. Tüm bu olaylar nezdinde ona bir pay biçemiyorum tam da bundan. "Deniz de böyle böyle yapar" yazamıyor olmaktan yana dertliyim. Karakteri tüm bu olumlu özellikleriyle birlikte, hikâyeye daha çok etki eden bir noktaya taşıyabilir miyiz acaba?.. Bir de Fatoş meselesi var ki, o da bambaşka bir sorun. Keşke Alya'nın iyilik yapacağı tutmasaydı da söyleyebilseydi gerçeği Engin'e. Bu yalanı uzattıkça, sonunda çıkacak olay o derece büyük olacak. Kötüye yormak istemiyorum ama Alya'nın da sanki hafiften derdi bu gibi. Nedense kendisinden bir türlü pozitif elektrik alamıyorum...


Açık konuşmak gerekirse, durgun bir bölüm izledik. Öyle çok keyif aldığımı da söyleyemem izlerken. Evet, sıkılmadım ama diğer üç bölümde olduğu gibi gözümü ekrandan alamadım dersem de yalan olur. Sık sık başka şeylerle ilgilendiğim çok oldu; dikkatim dağıldı. Umarım bu kadar durgun bir bölüm izlemeyiz bir daha. Çünkü bir yanıyla farklı olmak zorunda dizi. Gelecek bölümler daha büyük bir dram getirirse, zaten başlangıç noktası dram olan dizilere kaçışı daha kolay olur izleyicinin. "Ne umduk, ne bulduk" meselesi çünkü bu bir yerde. O sebeple, dozu çok da düşürmeden neşe kalkanına da sıkı sıkıya tutunmak şart. Bunun için de Ferit ile Nazlı'nın bir evlilik macerasına atılması gerek. Hep büyük bir aşka düşüp, uzun zaman sonra bin bir hengame atlatıp nikah masasına oturan ama yine de mutluluğu nadir bulan çiftler izliyoruz. Bu sefer çok da bir şey yaşamadan nikah masasına otursun çiftimiz ve evliliğe kendilerini tanımakla başlasınlar. Belki de bir milat olurlar, kim bilir...

Beklenen Kral

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder