Beklenen Kral
Almilla Bağrıaçık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Almilla Bağrıaçık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Mart 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Katlanamıyorum...


Yine bolca söyleneceğim bir yazıya başlıyorum, hazır olun. Ama sanmayın ki genele dair bir söylenme olacak. Safi, Cem'e dair yine, yeni, yeniden. Gerçekten illallah ettim çünkü. İzlemekten hazzetmek şöyle dursun, tahammül edemiyorum karakteri görmeye, o ağza bir türlü oturmayan dublajı dinlemeye. Onun dışında enfes bir bölüm izledik. Her duygudan da tattık. Ama tüm bu güzelliklerin arasında karşımda Cem'i gördüğüm her seferinde sinirim tepeme çıktı, durdu. Katlanamıyorum, sevgi pınarım Mahinur Erguncum; katlanamıyorum. Ne olursun Cem defterini artık kapat. Bu kadar suni, inandırıcılıktan yana zerre etkisi olmayan bir karakterin elinde bizi heder etme. Bir iki haftaya bitsin lütfen bu mesele...

1 Mart 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Artık affetsen diyorum...


Hani bir kap dolusu çekirdek yersin, çok lezzetlidir, dilin damağın bayram eder de kapta kalan son çekirdek bozuk çıkar ve tüm zevkin kaçar ya; hah o işte Hayat Şarkısı'nda Cem'den başkası değil!.. O kadar mükemmel, o kadar şahane bir bölüm izlerken tüm saçmalıkları ve gereksizliğiyle karşımıza çıktığı anda sinirlerim zıpladı. Keyfim de tamamen kaçtı. Gerçekten artık Cem'den de, onun saçma sapan nefretinden de, oyunlarından da, dümenlerinden de, tezgahlarından da çok sıkıldım ve açık söyleyeyim, zap yapmak istiyorum...

22 Şubat 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Bir anlamı olmalı...


Huzurun bir parçası olmak ne de zor. Huzura ulaşmak, huzura sahip olmak. Huzurla dolması içinin, ne kadar da güç. İnsan huzur ararken, mutsuzluğun kucağına ne kadar da çok düşüyor. Ne kadar üşüyor orada, ne kadar titriyor. Huzuru bulduğunu sanması var bir de, en çok da sonradan canını o acıtıyor. Zira yıkımı daha büyük oluyor. Bir de huzuru elinin tersiyle itenler var. Azimle ve kararlılıkla ardında bırakmaya çalışanlar. Yıllarca o 'huzur' için mücadele etmişken, şimdi birden o huzura sırt çevirenler var. Hülya gibi mesela... Tamam, başta ben de kendisine hak verdim. Ben de dik duruşuna hayran oldum ve gözüm kapalı Kerim'i suçladım. Ama bir yerden sonrası artık lüzumsuzluğun öte tarafına geçti. Lüzumsuz kere lüzumsuzdu çünkü her biri!..

30 Kasım 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Ne yaparsan kendine...


Her yanı yara bere içinde ne kadar mücadele edebilir insan? Ne kadar süre daha ayakta kalabilir, hiç korkmadan. Kaç kez daha kanamalı her yeri diyet ödemek için? Kaç kez daha diyet ödemeli, kurtulmak için?.. Haklı/haksız kavramının sürekli boyut değiştirdiği bir dizi Hayat Şarkısı. Bir hafta haklı cephesinde başkası varken, diğer hafta bambaşka biri o cephenin yeni sahibi olabiliyor. Yaşananlar, yaşananlara verilen tepkiler ve bize sunulan haliyle hayatlar o kadar değişken ki, bu durum artık sıradan bir hâl almış durumda...

16 Kasım 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: İnsan kendi topuğuna sıkar mı?..


Kafanın dikine gitmek her zaman için kötü bir yola varmak olmayacağı gibi, sonunda iyi yola ulaştıracağının da garantisi yoktur. Bir bilinmezliğin içerisindesindir ve o an belirler her şeyi. Bir anlık hataya düşersen geri de dönemezsin. Zira, katettiğin yol karanlığa çoktan gömülmüştür. Yani artık vazgeçemezsin; tebrikler. O bilinmezliğin mahkumu haline geldin... Nilay ve Zeynep için başının dikine gitmek sıradan bir olay. Hayat Şarkısı'nı genel olarak düşündüğümüzde böyle çok karakter var, başta da Hülya ama şuan konumuz; bu iki yılan...

2 Kasım 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Mutlu mutsuz...


İnsana mutlu olmak için zaman dahi vermiyor bazen kader. İçerisine çekildiğin gerçekler hep başka bir yaranı kanatıyor ve acının gölgesinde yaşıyorsun. Mutluluk belki bu yaranın açılmasında saklı ama yaşadıklarından öylesine canın yanmıştır ki, bir daha hiç nefes alamayacakmışsın gibi hissediyorsun... Hülya için çocuk meselesi tam bir çok bilinmeyenli denkleme döndü. Ne yaparsa yapsın içerisinden çıkamadığı bir hâl aldı ayrıca. Ve şimdi başka bir çocuk meselesi kapısını aşındırmakta. Hem de acısı en derininde saklı olanını...

26 Ekim 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Beklentiler...


İnsanı en çok beklentileri yaralar. Zira beklentilerin gerçekleşsin diye beklerken elindekinin de kıymetini bilmez olursun. Yetinemediklerin daha sonra, pişmanlıklarına dönüşür ve yine bir beklenti içerisine gömülürsün. Bu bir döngü halini aldıktan sonraysa, çıkmaz sokağın başına gelmişsin demektir. Beklentilerin uzunca bir duvardır artık, aşsan aşamazsın; dönmeye kalksan geride bıraktığın her şeyi beklentilerin uğruna harcamışsın... Hülya da beklentilerinden çok çekti. Yokluk içerisinde geçmiş bir çocukluk, genç yaşında anne olmanın yükü ve çocuğunu kucağına alamadan kaybetmiş olmanın acısı. Bunlar iyi bir hayata ulaşmanın beklentileriyle başına gelenlerdi. O çıkmaz sokağa denk gelmişti yani. Ama şanslıydı, çocukluğunda tutunduğu aşk daha sonra yüzüne güldü. Allem etti kallem etti, bin bir kötülük yaptı ve o duvarı aştı. Bir daha çocuğu olamazdı, Mehmet'e tutundu. Onu kaybetme ihtimali ölümle eş oldu. Yaptığı her kötülüğün ızdırabını da çekti ve o olmayacak denen çocuk da bu sefer onun karnına tutundu...

19 Ekim 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Anneliğin kaybetmekle imtihanı...


Anneliğin insana yüklediği misyon bambaşka olmalı. Bir erkek gözüyle, bu duyguyu anlamak çok zor. Ama tahmin edilebilir. Kendini ikinci plâna attığın bir dünyanın kapısı açılır sana. Kendinden çok çocuğun için yaşarsın. Kendinden çok onun için uğraşırsın. Daima kendinden ödün verirsin. Peki bir gün elinden almak isterlerse ne yaparsın?.. Annelik doğurmakla başlayan bir masal ancak, büyütürken verdiğin tüm emekler bir bütün kılıyor bu masalı. Sadece doğurmakla bitmiyor yani mesele, onun için ne fedakarlıklar yaptığın önemli olan. Hangi taşın altına elini koyduğun, hangi çıkmaz sokakta yolunu aydınlattığın onunla arandaki bağı kuran. Doğururken başkasına satmak için para pazarlığı yapmışken, aradan biraz zaman geçince ideal anne olunuyor mu gerçekten?..

12 Ekim 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Aile kalmak istemenin bedeli...


Bazen göze aldığımız şeylerin bizi nasıl bir felakete sürükleyeceğini kestiremeyiz. Gözümüz kararır ve düşünmeden hareket ediveririz. Sona erdiğindeyse, geç olduğunu anlar; bu sefer de her şeyi tersine çevirmeyi isteriz... Bizler sürekli hata yaparız ama bazı hatalar vardır ki, asla geri dönüşü yoktur. Olmuş, bitmiştir. Her yer çoktan yanmış, küle dönmüştür. Ne zamanı geri alabilirsin ne de olanı düzeltebilirsin... Hülya'nın birkaç bölümdür dilindeydi zaten 'öldürmek' fikri. Kurtuluşun en güzeli bu olabilirdi. Lâkin böylesi, olabilecek en kötü fikirdi...

5 Ekim 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Aklında ne var Hülya Cevher?


Ne kadar mantıklı mazeretlerimiz olsa da, yaptığımız hataların bedelini bir şekilde ödüyoruz. Ya fikren, ya ruhen ya da bilfiil acı çekerek. Bunlardan ders çıkartabilirsek, ne alâ. Çıkartmaz ve aynı şekilde hareket edersek, her şey daha da dramatikleşiyor ister istemez. Eğer iyi bir plânla yola çıkmadıysan özellikle de. Zira bir yerden sonra tepetaklak oluveriyorsun... Hülya kafasında aynı anda birbirine kuyruğu değmeyen kırk tilki dolaştırma potansiyeline sahip bir karakter. Sanki bir plân kurmuş gibi geldi ama ya kurmadıysa? İşte o zaman yandı...

28 Eylül 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Aşktan pişmanlık duymak...


İnandığın şeyler uğruna mücadele ediyor olmanın verdiği mutluluk, kaybedeceklerinin hesabını yapmana her zaman engel olur. Zira inandığının sana verdiği o mutluluk, bambaşkadır ve bir şekilde çıkar yol bulabileceğine inanırsın. Olmadı birileri yardım eder, düzlüğe çıkarsın. Günün sonunda kaybeden olsan bile pişmanlık duymaman da ayrıca önemlidir. Zira inancın da her şeyden önemlidir... Burada o inanç, Hülya'nın çocukluğundan beri kalbinde taşıdığı aşk. Geri kalan her şeyse, o aşk uğruna yaptığı yanlışlar. O zaman kolay gelen her şey, şimdi başka bir zorluğu beraberinde getiriyor. Peki pişmanlık duyar mı Hülya? Asla, yine olsa yine yapar her birini...