Beklenen Kral
Nebil Sayın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nebil Sayın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Haziran 2017 Salı

İçerde: Bu mutlu sonu çoktan hak etmiştiniz...


Vedalar gerçekten zor. Ne olursa, nasıl olursa olsun zor... İçerde'yi severek izlemeye başlamış, ardından senaryosunun gidişatı sebebiyle sadece çıldırmak kalmıştı geriye. İzliyorsam sebebi, mükemmel oyunculukları ve belki biraz da hakkında bir kere yazmış olmaktı. O mükemmel oyunculuklar ki, ne yazılırsa yazılsın her an devleştiler gözümüzün önünde. O dev oyunculuklar ki, İçerde'yi asıl izlenir kılan her daim onlar oldular. Ve finalin ardından aklımda yine sadece o dev oyunculuklar kaldı. Bir kadro ancak bu kadar kusursuz dizayn edilebilirdi. Herkes rolünün hakkını ancak bu kadar başarılı verebilirdi. Ve hak ettiği mutlu sonu aldığı için çokça mutluyum şimdi İçerde için...

1 Haziran 2017 Perşembe

İçerde: Kardeşlik size çok yakıştı yahu...


Oyunculuk gerçekten hiç kolay bir şey değil. Üstesinden gelmek de, karşındakine duyguyu verebilmek de çok zor. Herkes oyuncu olabilir ama herkes gerçekten oynayamaz. Herkes gelemez üstesinden bu zorlu mücadelenin. Herkes, göz bebeğinin hareketinden dahi sarsamaz karşısındakini. Zira sadece duyguyu verebilmek yetmez bazen, etkilemek de gerekir. Ve yalnızca iyi oyuncular, bu etkiyi verebilir; kendine hayran edebilir... Çağatay Ulusoy ve Aras Bulut İynemli gibi... Her ikisi de bu ülkenin çok değerli kazanımlarından. Her ikisi de, bu ülkenin gurur duyabileceği nadir şeylerden. Hâlâ etkisinden çıkabilmiş değilim, o gerçeği öğrenme sahnelerinin. Bölümden kesitler dahi izlemedim ki, yazmadan önce izlediğimde iyice bir dolsun içim dedim. Öylesine doldum ki, taşmama ramak kalmıştı; sağolsun dizi normal seyrine döndü ve hafızamızda kocaman bir izle bölümü tamamladık ardından. İyi ki varsınız, İynemli ve Ulusoy; iyi ki...

25 Mayıs 2017 Perşembe

İçerde: O ne güzel ağlamaktır, insafsızlar!..


Her duygu başka kapılar açar insanın yüreğinde. Her duygu, başka bir yanını sarar ya da kanatır. Duygular ne kadar karmaşık olursa, insanın çaresizliği de o kadar katlanır... Ortada uzun zamandır öğrenilmesini beklediğimiz bir gerçek var. Artık ortaya çıktığını anladığımız, bölümden bir gün önceki fragman paylaşımı ise yüreklere su serper cinsten değildi kesinlikle. Bu da tamamen senaristlerin bizi sürüklediği 'yokluk' duygusuyla ilintili. Hayâl olabileceğini, rüya çıkabileceğini, en başından beri biliyor göstereceklerini dahi düşündüm. İzleyelim, nasılsa anlarız dedim ama bölüm sona erdiğinde anlaşılan hiçbir şey yoktu. Soru işaretleri ise tahmin edilemeyecek kadar çoğalmıştı...

18 Mayıs 2017 Perşembe

İçerde: "Hep kötüler mi kazanacak?"


İnsan idealleri için yaşar. Elde etmeyi arzuladıkları için. Verdiği tüm emek, tüm çaba bu arzuyu doyurur. Sonuca ulaşıp ulaşamadığını ise o emek ve çabanın nasıl sergilendiği belirler. Yani sadece ideallere sahip olmak, bir şeyleri arzulamak yeterli değildir. O idealleri yakalamak, arzu ettiklerini yaşamak için özen göstermen, dikkat etmen gerekir. Çünkü gözü kapalı attığın her adım, ideallerinden bir adım daha uzaklaşmak demektir. Ve o adımlar ne kadar artarsa, ulaşamayacağın ideallerinin yıkıntıları üzerinde son nefesini vermen o kadar kaçınılmaz olur... Yusuf müdür kendisini Celal'i bitirmeye adamış. Bunun için yıllarca yapmadığı kalmamış. Ama ne denerse denesin bir türlü başaramamış. Zira hep, o gözü kapalı adımlardan atmış. Bir adım sonrasını düşünmediği gibi, Sarp'ı da bu tehlikenin içerisine attı. Gerçek ortaya çıktı, niyetler anlaşıldı, herkesin kirli çamaşırları ortaya saçıldı; lâkin, mâlum sondan kaçılamadı. Celal, yeniden kazandı...

11 Mayıs 2017 Perşembe

İçerde: 'Ağzınız yüzünüz dağıldı, yeter!..'


Güvenmek, güven duymak ne kadar da büyük bir lüks değil mi? Gözün kapalı sırtını yaslayabileceğin, başın dara düştüğünde senden çok dertlenecek birilerinin olması... Peki güven öyle kolay kazanılabilecek bir şey mi? İnsanın karşısındakine güvenmek istediği kadar, kendinin de güvenilir olması gerekmez mi? Öyle kolay mı tek taraflı bir güveni yaşamak? Bir yerden sonra elbet fire vermez mi?.. Celal ne bekliyordu bilemem, lâkin güvenilecek biri kesinlikle değil. Sözünde durur falan, fasa fiso. Kendinden başka kimseye değer verdiği yok ve etrafındakilerin de her daim sadece ona değer vermesini istiyor. Bunu elde edemediğindeyse, yakıp yıkmayı maharet sayıyor...

4 Mayıs 2017 Perşembe

İçerde: Dizi değil, cinnet sebebi.


Beklentisi olmayan insan evladı yoktur herhalde. Bir şeyleri arzulayan, hayâl eden, hayâl ettikleri olsun diye bekleyen... Ama tek başına beklentilerin yeterli gelmediğini de anlaması uzun sürmez. Başka şeyler olması gerekir. Belki biraz çaba, belki emek, belki dirayet, belki de en başından hiç beklentiye girmemek... İçerde'de tam da o noktadayım ben mesela. Beklentilerimin olduğu zamanları aşalı çok oldu. Artık sadece performanslar ve üzerine yazabilmek için izliyorum. Lâkin, izlerken zamanımın çoğunu yine de dövünerek geçiriyorum...

27 Nisan 2017 Perşembe

İçerde: Bu gerçekten oldu mu?..


Beklenmedik şeylerin, insanın hayatındaki etkisi daha derin oluyor şüphesiz. Altından kalkması da, kabullenmesi de hiç kolay olmuyor. Ölüm dediğin de böyle. Aslında, beklense dahi acısı büyük ama tam gözlerinin önünde hem de senin için gerçekleşmiş bir ölümün etkisi hiçbir şeyle tarif edilemez herhalde... Melek'in ölümü, Sarp'ın hem kurtuluşu hem de cehennemine döndü. O ölse Melek yaşayacaktı, çünkü. Ellerinde kayıp gitmeyecekti hayatı. Belki, gerçeği de öğrenirdi bu anda. En azından, bilerek ölürdü. Yaşayıp da acılarına bir yenisinin eklenmesine gerek yoktu. Ama eklendi. Hem Umut'un kim olduğunu öğrenemedi hem de Melek'i kaybetti...

18 Nisan 2017 Salı

İçerde: Ölme Melek, biz sensiz ne yaparız?!.


İnsanlar ne sırlar biliyor da, onlarla göçüp gidiyor ardına bakmadan. İnsanlar, gerçekleri bildikleri halde nasıl da susuyor. Nasıl da, bir türlü dile gelmiyor gerçekler. Nasıl da, çaresizce ölüme yürüyor... Dramatik bir giriş oldu değil mi? O kadar çaresiz kaldım ki, bu giriş daha uygunmuş gibi geldi. Öteki türlü, "Melek senin yapacağın işe ben!" diye başlamam gerekirdi yazıya zira. Yahu bir insan nasıl azimle böylesine önemli bir meseleyi, böylesine dramatik bir konuyu sürekli geçiştirir de bir türlü diyemez, "Umut, aslında Mert" diye...

12 Nisan 2017 Çarşamba

İçerde: Geleceğe yatırım...


Sevgi gerçekten çok özel bir duygu. Birinin karşısındakine, karşılıksız sevgi ile yaklaşabilmesi de çok değerli. İnsanın en büyük çaresizliklerinin çözümü dahi sevgide yatar zira. En büyük çıkmazları açar, en büyük olmazları halledilir kılar... Sanırım Celal de bundan sebep hep dört ayağının üzerine düşüyor. Tökezlese dahi asla, ipliği pazara bundan çıkmıyor. Düştüğü anda her daim biri arkasını kolluyor... Gerçekten şanslı adam. Arkasındaki güç de, yadsınamayacak kadar büyük. Peki ne zaman onun için rüzgar tersten esmeye başlayacak? Ne zaman, hak ettiği sonu tadacak?..

14 Şubat 2017 Salı

İçerde: Öç almak...


Hem suçlu hem de güçlü olmak gibisi yok gerçekten. Her konuda istediğini yapabilirsin ama karşındakinden sana her daim saygı duymasını beklersin. Gerekirse hayatını karartırsın ama her an yoluna ışık olmasını istersin. Sürekli canını yakarsın, bir an olsun "ah" demesin diye gözünün içine bakarsın. Gerçekten kebap bir durum. Her daim kendine yontmanın en rahat yolu. Bir yalana bağladığın koskoca hayatları sınamanın en trajik hali... Celal'in her hafta başka bir insanlıktan nasip almamış haline tanık oluyoruz. Her hafta başka bir saçmalığına maruz kalıyoruz ve her hafta, yine yeni yeniden kurtuluşunu izliyoruz. Ne zaman açık verecek, ne zaman Mert'i tam anlamıyla karşısında bulacak; bilemiyoruz...

7 Şubat 2017 Salı

İçerde: Hissedebilmek...


Bir insanın sevgisini kazanmak için, herkesi ve her şeyi karalamak mümkün müdür? En kutsalına bile dokunmak, canını acıtmak? Böyle kazanılan sevginin bir kıymeti olduğunu düşünebilir misin peki? Sahte çünkü o sevgi ve yaratanı da sensin. Kim, böyle bir sahteliği kabul eder ki? Kim, kızım benimle barışsın diye ölmüş kardeşinin arkasından konuşturur birini? Ve böyle birisi gerçekten insan olabilir mi?.. Celal başlarda sevimli geliyordu, yalan yok. Özellikle de şivesi sebebiyle. Ancak artık kendisinden ciddi ölçüde rahatsız olmaya başladım. Dünyada sadece kendisi varmış ve hatta sanki dünya sadece kendisi için dönüyormuş gibi davranıyor-ki, bu sinir bozucu. Diğer insanların da hayatlarının kendileri için ne kadar önemli olduğunun farkında değil. Bu gözü karalıkla, daha nereye kadar gelmeyecek bir şey başına?..

31 Ocak 2017 Salı

İçerde: Hep yakın, çok uzak...


Bir ters köşe halidir ki, sormayınız. Herkesi bir adım önde sanırken, on adım geride bulabilirsiniz her an. Kafayı da yersiniz ama çaresi yok, bir ters köşe dizisini izlemektesiniz... İçerde izlerken artık her sahnenin biraz sonra flashbackle nasıl bağlandığını görecekmişiz gibi hisseden bir ben olamam değil mi? Bu ters köşelere, oyun içinde oyunlara alıştım ama kendi içinde uzun uzun hikâyesi olan flashbacklerle başım resmen dertte...

17 Ocak 2017 Salı

İçerde: BU NE CESARETTİR YARABBİ!


Bir döngü halini alınca bazı şeyler, gerçekten kabak tadı verebiliyor. Ne kadar böyle tabir etmeyi sevmesem de, tamamen öyle. Olay içinde olay, oyun içinde oyun durumunun artık bir son bulması gerektiğine inanıyorum İçerde'de. Çünkü artık gösterilen her şeyin ardında, başka bir boyut arar olduk. Ve nitekim yanılmıyoruz da. Ancak şahsen ben yanılmamaktan yoruldum...