Beklenen Kral
Polisiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Polisiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Haziran 2017 Salı

İçerde: Bu mutlu sonu çoktan hak etmiştiniz...


Vedalar gerçekten zor. Ne olursa, nasıl olursa olsun zor... İçerde'yi severek izlemeye başlamış, ardından senaryosunun gidişatı sebebiyle sadece çıldırmak kalmıştı geriye. İzliyorsam sebebi, mükemmel oyunculukları ve belki biraz da hakkında bir kere yazmış olmaktı. O mükemmel oyunculuklar ki, ne yazılırsa yazılsın her an devleştiler gözümüzün önünde. O dev oyunculuklar ki, İçerde'yi asıl izlenir kılan her daim onlar oldular. Ve finalin ardından aklımda yine sadece o dev oyunculuklar kaldı. Bir kadro ancak bu kadar kusursuz dizayn edilebilirdi. Herkes rolünün hakkını ancak bu kadar başarılı verebilirdi. Ve hak ettiği mutlu sonu aldığı için çokça mutluyum şimdi İçerde için...

14 Haziran 2017 Çarşamba

İçerde: Manyak yahu bunlar...


Mutlu olmayı arzulamak suç olmasa gerek? Kim mutlu olmak istedi diye cezalandırılabilir ki? Kim koca bir hayatı sırf ailesine kavuşmak arzusuyla yaşadığı için haksızdır? Kim koca bir hayatı sırf kardeşini bulmak için karartmayı göze alabilir? Kim, bu kadar cesurken payına mutsuzluk düşebilir? Bu kadarı biraz fazla olmaz mı? Mutlu olmak için 38 hafta boyunca didinmiş iki kardeşe, hüzünlü bir son mu revadır? Lütfen olmasın. Eğer olursa da benim için final, 38. bölümdür. 39. bölümü izlemedim varsayarım...

8 Haziran 2017 Perşembe

İçerde: Siz efsanesiniz...


Kötü olmayagör, ayağına gelen fırsatın ardı arkası kesilmez. Yapacağın fenalıklar sıra sıra ipe dizili seni bekler... Kötülük böyledir; hiçbir utanman olmayınca yapacağın şeylerin de sınırı olmuyor. Sergileyeceğin fenalıklar haz veriyor ama insanlıktan çıktığını anlaman imkansızlaşıyor. Son anda fark ettiğindeyse, iş işten geçmiş oluyor. Hiçbir şey bozulanı düzeltmeye yaramadığı gibi, düştüğün oyuk daha da derin oluyor... Celal için de artık bunu bekliyorum ben. Artık kaybetmesi gerektiğini, o zamanın geldiğini düşünüyorum. Bir karakterin, hele de sıradan bir kebapçının bu kadar dört ayağı üzerine düşmesini hayatın doğal akışına ters buluyorum. Evet, kötülükte sınır yoktur. Ama hep mi amacına ulaşır? Hep mi, başarır? Yok artık!..

1 Haziran 2017 Perşembe

İçerde: Kardeşlik size çok yakıştı yahu...


Oyunculuk gerçekten hiç kolay bir şey değil. Üstesinden gelmek de, karşındakine duyguyu verebilmek de çok zor. Herkes oyuncu olabilir ama herkes gerçekten oynayamaz. Herkes gelemez üstesinden bu zorlu mücadelenin. Herkes, göz bebeğinin hareketinden dahi sarsamaz karşısındakini. Zira sadece duyguyu verebilmek yetmez bazen, etkilemek de gerekir. Ve yalnızca iyi oyuncular, bu etkiyi verebilir; kendine hayran edebilir... Çağatay Ulusoy ve Aras Bulut İynemli gibi... Her ikisi de bu ülkenin çok değerli kazanımlarından. Her ikisi de, bu ülkenin gurur duyabileceği nadir şeylerden. Hâlâ etkisinden çıkabilmiş değilim, o gerçeği öğrenme sahnelerinin. Bölümden kesitler dahi izlemedim ki, yazmadan önce izlediğimde iyice bir dolsun içim dedim. Öylesine doldum ki, taşmama ramak kalmıştı; sağolsun dizi normal seyrine döndü ve hafızamızda kocaman bir izle bölümü tamamladık ardından. İyi ki varsınız, İynemli ve Ulusoy; iyi ki...

25 Mayıs 2017 Perşembe

İçerde: O ne güzel ağlamaktır, insafsızlar!..


Her duygu başka kapılar açar insanın yüreğinde. Her duygu, başka bir yanını sarar ya da kanatır. Duygular ne kadar karmaşık olursa, insanın çaresizliği de o kadar katlanır... Ortada uzun zamandır öğrenilmesini beklediğimiz bir gerçek var. Artık ortaya çıktığını anladığımız, bölümden bir gün önceki fragman paylaşımı ise yüreklere su serper cinsten değildi kesinlikle. Bu da tamamen senaristlerin bizi sürüklediği 'yokluk' duygusuyla ilintili. Hayâl olabileceğini, rüya çıkabileceğini, en başından beri biliyor göstereceklerini dahi düşündüm. İzleyelim, nasılsa anlarız dedim ama bölüm sona erdiğinde anlaşılan hiçbir şey yoktu. Soru işaretleri ise tahmin edilemeyecek kadar çoğalmıştı...

18 Mayıs 2017 Perşembe

İçerde: "Hep kötüler mi kazanacak?"


İnsan idealleri için yaşar. Elde etmeyi arzuladıkları için. Verdiği tüm emek, tüm çaba bu arzuyu doyurur. Sonuca ulaşıp ulaşamadığını ise o emek ve çabanın nasıl sergilendiği belirler. Yani sadece ideallere sahip olmak, bir şeyleri arzulamak yeterli değildir. O idealleri yakalamak, arzu ettiklerini yaşamak için özen göstermen, dikkat etmen gerekir. Çünkü gözü kapalı attığın her adım, ideallerinden bir adım daha uzaklaşmak demektir. Ve o adımlar ne kadar artarsa, ulaşamayacağın ideallerinin yıkıntıları üzerinde son nefesini vermen o kadar kaçınılmaz olur... Yusuf müdür kendisini Celal'i bitirmeye adamış. Bunun için yıllarca yapmadığı kalmamış. Ama ne denerse denesin bir türlü başaramamış. Zira hep, o gözü kapalı adımlardan atmış. Bir adım sonrasını düşünmediği gibi, Sarp'ı da bu tehlikenin içerisine attı. Gerçek ortaya çıktı, niyetler anlaşıldı, herkesin kirli çamaşırları ortaya saçıldı; lâkin, mâlum sondan kaçılamadı. Celal, yeniden kazandı...

11 Mayıs 2017 Perşembe

İçerde: 'Ağzınız yüzünüz dağıldı, yeter!..'


Güvenmek, güven duymak ne kadar da büyük bir lüks değil mi? Gözün kapalı sırtını yaslayabileceğin, başın dara düştüğünde senden çok dertlenecek birilerinin olması... Peki güven öyle kolay kazanılabilecek bir şey mi? İnsanın karşısındakine güvenmek istediği kadar, kendinin de güvenilir olması gerekmez mi? Öyle kolay mı tek taraflı bir güveni yaşamak? Bir yerden sonra elbet fire vermez mi?.. Celal ne bekliyordu bilemem, lâkin güvenilecek biri kesinlikle değil. Sözünde durur falan, fasa fiso. Kendinden başka kimseye değer verdiği yok ve etrafındakilerin de her daim sadece ona değer vermesini istiyor. Bunu elde edemediğindeyse, yakıp yıkmayı maharet sayıyor...

4 Mayıs 2017 Perşembe

İçerde: Dizi değil, cinnet sebebi.


Beklentisi olmayan insan evladı yoktur herhalde. Bir şeyleri arzulayan, hayâl eden, hayâl ettikleri olsun diye bekleyen... Ama tek başına beklentilerin yeterli gelmediğini de anlaması uzun sürmez. Başka şeyler olması gerekir. Belki biraz çaba, belki emek, belki dirayet, belki de en başından hiç beklentiye girmemek... İçerde'de tam da o noktadayım ben mesela. Beklentilerimin olduğu zamanları aşalı çok oldu. Artık sadece performanslar ve üzerine yazabilmek için izliyorum. Lâkin, izlerken zamanımın çoğunu yine de dövünerek geçiriyorum...

27 Nisan 2017 Perşembe

İçerde: Bu gerçekten oldu mu?..


Beklenmedik şeylerin, insanın hayatındaki etkisi daha derin oluyor şüphesiz. Altından kalkması da, kabullenmesi de hiç kolay olmuyor. Ölüm dediğin de böyle. Aslında, beklense dahi acısı büyük ama tam gözlerinin önünde hem de senin için gerçekleşmiş bir ölümün etkisi hiçbir şeyle tarif edilemez herhalde... Melek'in ölümü, Sarp'ın hem kurtuluşu hem de cehennemine döndü. O ölse Melek yaşayacaktı, çünkü. Ellerinde kayıp gitmeyecekti hayatı. Belki, gerçeği de öğrenirdi bu anda. En azından, bilerek ölürdü. Yaşayıp da acılarına bir yenisinin eklenmesine gerek yoktu. Ama eklendi. Hem Umut'un kim olduğunu öğrenemedi hem de Melek'i kaybetti...

18 Nisan 2017 Salı

İçerde: Ölme Melek, biz sensiz ne yaparız?!.


İnsanlar ne sırlar biliyor da, onlarla göçüp gidiyor ardına bakmadan. İnsanlar, gerçekleri bildikleri halde nasıl da susuyor. Nasıl da, bir türlü dile gelmiyor gerçekler. Nasıl da, çaresizce ölüme yürüyor... Dramatik bir giriş oldu değil mi? O kadar çaresiz kaldım ki, bu giriş daha uygunmuş gibi geldi. Öteki türlü, "Melek senin yapacağın işe ben!" diye başlamam gerekirdi yazıya zira. Yahu bir insan nasıl azimle böylesine önemli bir meseleyi, böylesine dramatik bir konuyu sürekli geçiştirir de bir türlü diyemez, "Umut, aslında Mert" diye...

12 Nisan 2017 Çarşamba

İçerde: Geleceğe yatırım...


Sevgi gerçekten çok özel bir duygu. Birinin karşısındakine, karşılıksız sevgi ile yaklaşabilmesi de çok değerli. İnsanın en büyük çaresizliklerinin çözümü dahi sevgide yatar zira. En büyük çıkmazları açar, en büyük olmazları halledilir kılar... Sanırım Celal de bundan sebep hep dört ayağının üzerine düşüyor. Tökezlese dahi asla, ipliği pazara bundan çıkmıyor. Düştüğü anda her daim biri arkasını kolluyor... Gerçekten şanslı adam. Arkasındaki güç de, yadsınamayacak kadar büyük. Peki ne zaman onun için rüzgar tersten esmeye başlayacak? Ne zaman, hak ettiği sonu tadacak?..

5 Nisan 2017 Çarşamba

İçerde: Kullanırsınız belki bunu da...


Adım adım ilerleyebildiğimiz hikâyelerin bir parçası olmayı ne kadar da seviyoruz. Ne kadar da çıkmaz olduğunu bildiğimiz yollara sapıyoruz. Bunu yapıyor, pişman oluyor ama yine de vazgeçmiyoruz. Alışkanlık halini alıyor çünkü, bırakamıyoruz... İçerde için direkt böyle demek ne kadar doğru olur bilemiyorum ama adım adım ilerlediği kısmı çok doğru, takdir edersiniz ki. Bir ölüm izledik, bir de Sarp'ın, annesinin hakkındaki gerçeği öğrendiğini anlamasını. Geri kalan her şey, sonunda kaydı en başa sarmaktan başka bir işe yaramadı...

28 Mart 2017 Salı

İçerde: Artık kardeş olduklarını öğrenseler diyorum...


Uzun zamandır keyifle izlemiyorum İçerde'yi. Düzenli okuyan kimseler var ise bilirler. Hakkında yazmam, hikâyesinin sonunda nereye evrileceğini merak etmemden. Nasıl biteceğini hepimiz biliyoruz elbette ama o gidiş yolları da oldukça önemli. İkinci sezon garantilenmiş göründüğünden, bu sezon sonuna dek pek bir şey olmayacağı da kesin. Tabi Kudret sayesinde, haftalardır aynı döngüleri yaşamaktan kurtulduk. Adam farklı bir aksiyon unsuru oldu dizide. Ayrıca mevcut gidişatı önemli ölçüde etkileyebilecek adımlar da atacak gibi. Füsun'a oldukça değer vermesi ve sözünü dinlemesi de bunun başlangıcı olsun bari...

21 Mart 2017 Salı

İçerde: Öyleyse öldük biz...


Yaprak kımıldamıyor diye bir tabir vardır ya hani, onu da bence rahatlıkla İçerde için kullanabiliriz. Zira sözde fırtınalar kopuyor, tufanlar yeri göğü inletiyor ama biz bir yaprak dahi kımıldadığını görmüyoruz. Bölüm başlıyor ve sonuna geliyor, biz hâlâ aynı yerde duruyoruz. Bir adım atıyor hikâye diye sevinirken, tökezleme ile karşılaşıyoruz. Belli ki ikinci sezona karar verilmiş, biz de sabrımızla sınanıyoruz...

14 Mart 2017 Salı

İçerde: "İçerde misin evlat?"tan, "İçerdeyim evlat"a...


Bir şeylerin artık değişmeye başladığı, biraz olsun ilerleme kaydedilebileceği izlenimi veren bir bölümle ekrana geldi bu hafta İçerde. Kudret'in, Celal'in karşısına geçişiyle bütün dengelerde de değişim başladı gibi. Onun ilk defa, karşısına geçen bir düşmandan böylesine çekindiğini gördüm. Ne olursa olsun, sözüne güvenecek kadar dürüst olduğuna inandığına da. Ondan mütevellit, Celal bu hapis mevzusundan yırtsa da, anlaşılan o ki sonunu Kudret Sönmez hazırlayacak...

7 Mart 2017 Salı

İçerde: Bir arpa boyu yol gidememek...


Bir arpa boyu yol gidememek... Sanırım birisi bana İçerde hakkında bir cümle kur dese, düşünmeden bunu derim. Zira gerçekten ilk bölümden beri, bir arpa boyu yol gidemedik. Her şey ilk bölümde bıraktığımız yerde. Her şey oradan ağrı bize nanik yapıyor ve biz her hafta, bir sırrın açığa çıkacağı ümidiyle kandırılarak, ekran karşısına oturtuluyor; yeni bir hayâl kırıklığı yaşıyoruz. Yeniden aldanıyoruz, yeniden umut etmek için fragman bekliyoruz. Kısır bir döngü içerisinde debeleniyoruz ama kimseye sesimizi duyuramıyoruz. Dizi başladığı ilk bölümden beri ilk defa geçtiğimiz hafta TOTAL'de birinciliği kaptırdı. Bunun ilk ve son olacağından kaçımız emin? Belki bu hafta Uğur Yücel hatırına yine birinciliğini tüm kategorilerde korur. Ancak bu bölümün hezeyanından sonra, bir sonraki hafta birincilikleri koruması ne kadar mümkün olabilir? Elbette hiç...

2 Mart 2017 Perşembe

Poyraz Karayel: Hoşça kal en değerlim...


Ekrana bakıyorum dakikalardır. Hiç böyle olmazdı. Başlığa dizinin ismini atar, hemen yazmaya başlardım. Daha bilgisayarın başına oturmadan, nasıl yazacağımı kurgulardım çünkü kafamda. Ne kadar sinir olsam da, ne kadar eğlensem, mutlu olsam da izlediklerimden sonra; hiç şaşmazdı bu rutin. Şimdi yazamıyorum. Aklıma yine çok şey geliyor ama sonra sevdiğinin kollarında ölen Ayşegül gözümün önüne geliyor, uçup gidiyor geri kalanlar. Hah, şimdi oldu buradan gireyim diyorum; bu sefer de sevdiği uğruna deliren Poyraz beliriyor zihnimde, ben yine diğer her şeyi unutuyorum. Dedim ya, yalnızca ekrana bakıyorum dakikalardır. Yazacak çok şeyim var ama nasıl başlayacağımı bilemiyorum ilk defa. Çünkü kahramanlarımı kaybettim. Çünkü, her çarşamba gecesi zevkle hakkında yazdığım Poyraz Karayel'i kaybettim. Çünkü, bitti. Veda dediğin böyle olurdu Poyraz Karayel için; ancak ciğerim yanıyor için için...

28 Şubat 2017 Salı

İçerde: Bir ihtimal daha var...


Bir sonuca varmayan olay örgüleriyle dolu dizimizin bir bölümünü daha devirmiş olmanın hüznü içerisinde yazmaktayım bu satırları. Tam, Mert ilk defa tam anlamıyla köşeye sıkıştı diye sevinirken; Sarp'ı ateşin içine atacaklarını kestiremediğim için duyduğum hüzün de ekstrası! Aslında öyle bir ihtimale tutunmamam lazımdı en başında ama tutunmuş bulundum işte. Mert yine bir şekilde aklanabilir de, peki Sarp kamera önünde işlediği bu cinayetten nasıl sıyrılacak? Bak işte orası muamma. Ama bir ihtimal daha var elbette...

23 Şubat 2017 Perşembe

Poyraz Karayel: Karanlık bir dehliz...


Güven. Sonu her zaman doğru yola çıkmayan o his. Çoğu zaman kandığın, çoğu zaman yandığın o; güven... İnsanın beklentileri, karşısındakine yaklaşımı net olunca; ondan da bekliyor aynı netliği vede mertliği. Düzgün adam sanıp aldandığın anda da, çıkartıp saplıyor hançerini... Evet, sona bir kaldı. Evet, gidiyor Poyraz Karayel. Evet, iyi bir son beklemiyorum zaten. Ama onca zaman ilkeleriyle ayakta durmuş, kimsenin deviremediği Bahri babayı bir gereksize kurban ettirirlerse gerçekten üzülürüm...

21 Şubat 2017 Salı

İçerde: Yok mu bunun bir sonu?..


Kazanmak gibisi yok elbette. Ne olursa olsun galip gelen olmak paha biçilemez bir durum olmalı. Ama bunun kötü de bir yanı var, insan hep kazanmaya alışınca ister istemez dikkatsizleşebiliyor. İster istemez büyük hatalara imza atabiliyor. İster istemez, kendini ele veriyor... Tabi normal dünyada böyle. İçerde evreninde, hiç de öyle değil. Sarp'la Mert'in kardeş olduklarını öğrendikleri ana kadar Celal her türlü kazanacak. Her türlü, sıkıştığı dehlizden kurtulacak. Her türlü kendine yeni bir nefes alanı yaratacak. Ve biz de bu kötünün, finale kadar sürecek olan kazanma serüveninin bir parçası olacağız. O kazanacak, biz saç baş yolacağız...