Beklenen Kral
Zuhal Olcay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Zuhal Olcay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Ağustos 2016 Cuma

Yüksek Sosyete: Ben varım...


İnsanın mücadelesi hep kendisiyle olur aslında. İnandığı, bildiği, bildiğini sandığı ya da aldandığı her şeyin gölgesinde yaşar. Ve onlar bazen canını da oldukça yakar ama değer verdiğinin canı yanmasın diye de kırk takla atar. Kim canının bir parçasının, kendisi gibi kahrolmasını isteyebilir ki? Kim, kendisiyle birlikte o kör kuyuya o'nu da çekebilir? Kim gerçekten seviyorsa bunu yapabilir? Aslında bu sorunun cevabı "kimse" olmalı ama söz konusu Süreyya olduğunda işin rengi aniden değişiverir...

15 Temmuz 2016 Cuma

Yüksek Sosyete: Ey senarist!


Kaçmak istediğin hayatın çemberiyle sarılıysa etrafın, ne kadar mücadele edersen et kurtulamazsın. Hep bir yandan çekiştirilir durursun ve bazen adım atacak gücü dahi bulamazsın. Nereye kadar inat edebilirsin ki zaten? Bir sonu olmadığı açıkça görülen mücadeleden zaferle ayrılmayı nasıl beklersin?.. Gerçekten zorlu sorular ve Cansu için birer gerçekten ibaretler. Uğursuz diyip, dibinden ayırmak istemeyen annesinin yaptığına akıl sır ermiyor gerçekten...

24 Haziran 2016 Cuma

Yüksek Sosyete: İlk bakış


Kaderin ağlarını örme biçimi bizlerden tamamen bağımsızdır. Karşımıza illa ki hoşlanmadığımız bir şeyleri çıkartır. Bu her şey olabilir ama sil baştan hayatınsa mesele, işin rengi daha da koyulaşır. Böyle bir durumda pes etmek elbette en kolayı. Arzu edilene ulaşma mücadelesi vermekse paha biçilemez... Cansu ve Kerem'in ortak noktası da tamamen bu. Birisi varlık içinde yaşamadan daha mutlu olabileceğini düşünen, 'uğursuz' denen bir kız; diğeriyse içerisine itildiği büyük ve şaşalı hayatın aslında ne kadar uzağında olduğunun farkında olan ve ondan kaçmak için mücadele içerisine girse de bir türlü emeline ulaşamayan bir erkek. Günün sonunda kesişen yollar ise büyük bir aşka gebe. Tabi o aşka ulaşmak, bin bir çileye göğüs germekten geçecek...

21 Aralık 2014 Pazar

Urfalıyam Ezelden: Nefrete karşılık koşulsuz sevgi


İnsanlığı iki farklı bakış açısıyla resmeden; bir tarafın evlatları uğruna canını verecek kadar sevgi dolu oluşuyla içlendiğimiz, bir tarafınsa beş para etmez değerleri uğruna evlatlarını harcamaktan tereddüt etmemesine delirdiğimiz Urfalıyam Ezelden, tam da bundan farklı bir dizi... Hikayesinin beslendiği noktadan, izlediği rotaya kadar verdiği haz ise beğenmek için onu tam da biçilmiş bir kaftan kılıyor.

23 Kasım 2014 Pazar

Urfalıyam Ezelden: Yeniden hoş geldin!


İlk defa farklı bir alışkanlık edinmiştim... İçerisinde ağır doğu hikayesi barınan bir diziye sevgi beslemek pek de yapacağım bir şey değildi zira ve bu sefer gerçekten etkilenmiştim. Urfalıyam Ezelden, daha ilk bölümünde farklı bir doğu hikayesi olacağını bize göstermiş; o bilindik ağa ve töre düzeninden farklı bir ivme yakalamaya çalışmıştı. Evet ailenin kalan en büyük oğlu, günün sonunda ölen abisinin karısıyla evlenmek zorunda kalmıştı ama bu bir töre gerekliliğinden çok, hamile bir kadını ortada bırakmamak için yapılmıştı... Aile İstanbul'a taşındığındaysa, o ölümün ardından meydana gelen ikinci perdeyi izleme imkanı bulmuş; Duran'ın zaten bir oğlunu öldürdüğü bu aileden, bir oğul canı daha istemesiyle hep birlikte çıldırmıştık... Her şey gayet yolundayken ise Kanal D daha önceki tutumları sebebiyle tahmin edilen o adımı atmış ve bu güzelim diziyi, daha hikayesi havadayken tozlu arşivine yollamıştı...