Beklenen Kral
Seray Gözler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Seray Gözler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Haziran 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Onlara çok iyi bak olur mu?..


Bazı yaralar vardır, kapanmaz. Bazı özlemler vardır, hiç dinmez. Bazı diziler vardır, bitse de unutulmaz... İnsanın çok bazısı olur hayatı boyunca, hepsi iyi olmaz belki ama iyi olanlar da beynin en güzel yerinde saklı kalır. Hatırına geldiğinde, yüzünün bir anda gülmeye başladığını hissedersin. Sanki kasların senden bağımsız, bunu yapıyormuş gibi. Zaman olur, gözlerin dolar. Sanki göz pınarların, bir anda sonuna kadar açılmış gibi. Kalbin atar ama yanar da. Hele de burnunda özlem tütmeye başlarsa, aman aman... İşte, onlardan birisi şüphesiz ki Hayat Şarkısı olacak hayatımda. Çok dizi izledim, çok dizi yazdım ama benim için özel olan birkaç diziden birisiydi şüphesiz ve mutlu bir sonla veda etmesine çok sevindim. Bir an cinnet getirmek üzereydim, hatta şuan bile o aks çok mu gerekliydi diye düşünmekteyim lâkin, son kertede olana odaklanmak istiyorum. Hülya ben seni çok özleyeceğim...

31 Mayıs 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Mutlu bir son çok mu zor?..


Mutluluğa giden yolun, süslü taşlarla ya da ışıltılı ledlerle döşenmediği bir dünyada yaşamaktayız. Atacağın adımı on kere düşünmek zorunda olduğun bir hayatı kucaklamışız çünkü, doğduğumuzda. Geri kalan her şeyse, ya mutluluğu ya da mutsuzluğu çağıran kendi kararlarımız olmuş... Hülya gibi... Kendi kararlarını, hep kendisi verdi. Kendi hayatını yaratmak için didindi. Kendine çocukluktan itibaren bir yol çizdi ve o yolu izledi. Çok yanlış yaptı, çok hatası var, çokça kez suçluydu ama en sonunda aradığı o mutluluğa ulaştı. Peki ya daimi olacak mı?..

24 Mayıs 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Güzel bir anı, onun da hakkı...


Hayat insanın karşısına çok fazla sınav çıkartıyor. Geçebilirsen ne âlâ, her şey biraz daha kolaylaşıyor. Geçemezsen, dön başa tekrar tüm hayatın yeniden sınanıyor... İnsan, mutlu olmayı hak eden ama genelde mutlu olmak için çaba sarf etmeyen bir türdür. Elinden mutlu olmak için her şey gelir, lâkin mutsuzluğun primi daha yüksek olduğundan sadece şikayet etmeyi seçer. Sonra o mutsuzluk haline alışır ve mutlu olmayı, kendine lüks saymaya başlar. Tam da bundan, mutluluk kapısını çok az çalar... Hüseyin de böyle. Belki şartlar, imkanlar, durumlar ya da kişilikler bambaşkaydı ama o da mutlu olabilecekken mutsuz olmayı seçti. Beraberinde de hem Zeynep'i hem de Melek'i o mutsuzluğa sürükledi...

17 Mayıs 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Bir Hülya masalı...


Hiç bitmesini istemediğim dizilerden birisi. Ara sıra hakkında yazmayı bıraktığım oldu, olmadı değil. Ancak, hep aynı şeyleri yazıyormuş hissine kapıldığımdandı. Dizinin bazı bazı kısır döngü içerisine girdiğini kabul etmek gerek. Tabi bu hiçbir zaman seyir keyfine etki etmedi, sadece izlediğin hakkında yazma kısmı zorlu oldu. Şimdiyse, gidiyor. Son üç bölüm kaldı... Hayat Şarkısı kıymetlilerimden, onu kaybetmek esaslı koyacak bana. Hiçbir karakterini de kolay kolay unutmayacağım. Hepsinin yeri bende ayrı olacak. Ama en çok kim gönlünde yer etti derseniz, elbette çoğu kişi gibi ben de Hülya derim...

10 Mayıs 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Hülya'ya hayrına biri teşekkür edecek mi?..


Bazen bir adım atmadan on kere düşünmek gerekiyor gerçekten. Zira, sonradan pişman olacağın bir bataklığın içerisine dalıveriyorsun ve hiçbir yardım da seni kurtaramaz oluyor. Günlük, geçici zaferlerle ya da insanları olmayan şeylerle karalamakla bir yere varılamayacağını anlamak için de illa ki başına benzer bir felaketin gelmesi gerekmiyor... Kazanmak ya da kaybetmek değil mesele. Mesele, insan kalabilmekte... Cevher ailesi düştükleri karanlıktan sonunda aydınlığa çıkmayı başardılar. Doğru adımlarla, başarılı yaklaşımlarla sonuca ulaştılar. Pes etmeyen, her daim ailesinin arkasında olan Hülya sayesinde sırtlarının kolay kolay yere gelmeyeceği de çok açık...

3 Mayıs 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Rüzgar eken fırtına biçer


"Rüzgar eken fırtına biçer" diye boşa dememişler. İnsan kendi yaptıklarından mesuldür. Ne şekilde yaptığı ise geleceğini belirler. Hiçbir iyiliğin kalmayacağı gibi, hiçbir kötülük, hiçbir garabet de karşılıksız kalmaz. Elbet bir şekilde bedelini öder. Bazen malıyla, bazen canıyla, bazen de geleceğiyle... Torunbaşlar'ın hep dedim yine diyeceğim, intikamları o kadar çiğ ve o kadar sağlam olmayan temeller üzerine oturuyordu ki böyle bir sona mahkumdu. Kırıp döktüklerinin, ölümüne sebep olduklarının bedelini ödeme vakti şimdi geldi. Ya her şeyi eski rayına oturtacaklar ya da dünya aleme önce rezil olup, ardından da kodeste çürüyecekler. Ah, yazık gerçekten...

26 Nisan 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Duygulandım mı ne?..


Elinden bir şey gelmediğinde, hayata karşı durmak daha da zorlaşıyor gerçekten. Bir çıkış yolu bulamadıkça da derine, daha büyük bir bilinmezliğe sürükleniyor o hayat denen şey. Nefes alması da zorlaşıyor, ayakta durması da. Ama önemli olan şeyin pes etmemek olduğunu kavradığında, çözüm de beraberinde geliyor... Pes etmemek lazım, hiçbir zaman. Azimle, kararlılıkla ayakları üzerinde durmaya çalışmalı. Her şey bitti diye duraksamadan, eldekilerle ne yapılır diye düşünmeye odaklanmalı. Sonunda kazanacağına inanmalı... Cevherler için bu saatten sonra gereken şey tamamen bu. Pes ettiklerinde, vazgeçtiklerinde bellerini doğrultabilmeleri mümkün değil. Ve böyle yaparak Torunbaşlar'ı sevindirmeleri de doğrudan söylemek gerekirse, biz seyircilerine ihanet olacaktır...

19 Nisan 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Dedektiflik onlardan sorulur!..


İnsanın en büyük zaaflarından birisidir, kin. Hele temeli yoksa, daha fena. Zira neden mücadele ettiğini bilmeden savaşa girdiğinde daha büyük zayiatlar verir insan. Kazanmak için attığı her adımda, kaybetmeye yaklaşır. Kazanmaya başladığını düşündüğü anda da, gerçek bir yenilgi ile kucaklaşır. Kin, böyledir. En çok o kinin sahibine zarar verir. Hele de, dediğim gibi hiçbir temeli yoksa... Hazer'in günün sonunda en büyük kaybı yaşayacağı açık. Zira, açıklar vermeye başladılar bile şimdiden. Şimdiden, sorunlar baş göstermeye başladı onlar için de. Her ne kadar şuan dara düşmüş görünen Cevherler olsa da, günün sonunda ortada Torunbaşlar diye bir şirket kalıp kalmayacağı, muamma...

10 Nisan 2017 Pazartesi

Hayat Şarkısı: Hadi Hülya göster gücünü!..


Birine iftira atmak, onu karalamak ne kadar da kolay. Ne kadar da kolay, insanların canıyla, ekmeğiyle oynamak. Ne kadar da kolay, intikam alıyorum diye onca kirli hesaba tutulmak... Hazer'i anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Ona hak vermek için, bak şurada da doğru demek için çabalıyorum ama hiçbir şey üretemiyorum. Bir karakterin böylesine yersiz bir intikam oyununa girişmiş olmasının içinden çıkamıyorum...

15 Şubat 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: İnansanız iyiydi sanki?..


Öfkeyle kalkan, her zaman zararla oturur mu? Bilir mi sonunda yaptığının yanlış olabileceğini? Haksızken dahi, haklı olabilir mi peki? Öç almak için, gerçekten haklı olmak gerekmez mi? Sürekli başkalarından hesap soruyorken, dönüp de kendine "Neden yapıyorum ben bunları?" der mi? Demeli mi, dememeli mi? Cem gerçekten ne yapıyor şimdi? Biz neden onun lüzumsuz, gereksiz ve bir o kadar da can sıkıcı intikamına maruz kalıyoruz? Neden, haksız olduğunu ve hiçbir şekilde haklı görülmeyeceğini bile bile başkalarına acı çektirişini izliyoruz? Neden kimsenin aklına, kilit değiştirmek geliyor da evin girişine kamera taktırmak gelmiyor? Cevher ailesi bu yahu, Cem bela olmasa herhangi bir mevzu sebebiyle şehrin iti kopuğu da bela olabilir başlarına? Neden, bu kadar dikkatsiz bu Cevherler ve neden, Hülya sürekli ayak diretmekte?..

8 Şubat 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Hatalardan ders çıkartmak çok mu zor?..


Hata yapmak insana mahsustur. Zira, hata yapmayan insan yoktur. Ama hatalarından ders çıkartmayan insan vardır. Yanlışlarını bildiği halde, düzeltmeyen insan. Nasıl düzlüğe çıkacağını bildiği halde, sadece yokuş tırmanmaya çalışan. Alttan almak yerine, daha çok diklenen. Gönül almak yerine, gönül kıran insan da vardır... Tıpkı Kerim gibi. Onca yaşanan, söylenen olayın ardından hâlâ ilk günkü gibi. Hâlâ savaş zırhlılarını kuşanmış bekliyor. Hâlâ alttan almamak için direniyor. Ve hâlâ kırıp, döküyor...

1 Şubat 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Bir günde böyle olmadı ki...


Güven ne kadar önemli bir duygu. Güven duyulmak ne kadar da gerekli. İnsanın hem kendini ispat edebilmesi hem de kendine inandırabilmesi için. Söylediklerinin sorgulanmaması, altında çapanoğlu aranmaması için... Elbette başkalarının senin hakkında ne düşündüğünün pek de önemi olmamalı ama başkalarının işte, değer verdiklerinin değil. İster istemez takarsın, takılırsın. İster istemez üzülürsün, yara alırsın. O yüzden, güvenilir olmaya çalışmanın en doğrusu olduğunu bilirsin. Peki başarabilir misin?.. Hülya mesela, geçebildi mi şimdi güven sınavından? Kaçıncı yalan, kaçıncı olay, kaçıncı sorun bu... Bundan sonra belini gerçekten doğrultabilir mi? Eğer Düğme olmasaydı, şimdi hali nice olurdu?..

25 Ocak 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Geçmişin yükü...


Geçmişin yükü her zaman daha da ağrıtır belini. Engel olamadığın yaşananların seni nasıl harap ettiğini izlersin yalnızca. Müdahale edemediğin gibi, susturamazsın da ağızları hiçbir zaman. Senden herkes vazgeçmişken, birinin arkanda durmasını ister ve beklersin. Gülmek istersin, sevilmek ve daha nicelerini. Bulabilir misin peki? Nereye kadar dayanır ki kalbin yok sayılmaya ve ötelenmeye? Gerçekten bu saatten sonra mutluluk mümkün müdür Hülya için?..

30 Kasım 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Ne yaparsan kendine...


Her yanı yara bere içinde ne kadar mücadele edebilir insan? Ne kadar süre daha ayakta kalabilir, hiç korkmadan. Kaç kez daha kanamalı her yeri diyet ödemek için? Kaç kez daha diyet ödemeli, kurtulmak için?.. Haklı/haksız kavramının sürekli boyut değiştirdiği bir dizi Hayat Şarkısı. Bir hafta haklı cephesinde başkası varken, diğer hafta bambaşka biri o cephenin yeni sahibi olabiliyor. Yaşananlar, yaşananlara verilen tepkiler ve bize sunulan haliyle hayatlar o kadar değişken ki, bu durum artık sıradan bir hâl almış durumda...

23 Kasım 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Sıradaki?!


Bir bilinmezlik hâli sarmışsa dört bir yanını, çıkar yol bulmak her geçen an daha da zorlaşır. Ne yapsan elinde kalan hayat için, ne kadar daha uğraşılır?.. Hülya'nın, ne yapsa elinde kalıyor gerçekten hayat. Hep bir şekilde tökezliyor ve yeniden ayağa kalkma mücadelesini izliyoruz. Her kazandım sandığında, başka bir yenilginin hazırlanışını görüyoruz. Sanırım böyle de sürmeye devam edecek. Evet, en sonunda hep kazanıyor ama bedel de ödemiyor diyemeyiz herhalde bunca ızdırabın sonrasında?..

16 Kasım 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: İnsan kendi topuğuna sıkar mı?..


Kafanın dikine gitmek her zaman için kötü bir yola varmak olmayacağı gibi, sonunda iyi yola ulaştıracağının da garantisi yoktur. Bir bilinmezliğin içerisindesindir ve o an belirler her şeyi. Bir anlık hataya düşersen geri de dönemezsin. Zira, katettiğin yol karanlığa çoktan gömülmüştür. Yani artık vazgeçemezsin; tebrikler. O bilinmezliğin mahkumu haline geldin... Nilay ve Zeynep için başının dikine gitmek sıradan bir olay. Hayat Şarkısı'nı genel olarak düşündüğümüzde böyle çok karakter var, başta da Hülya ama şuan konumuz; bu iki yılan...

9 Kasım 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Huzur istersin ama sana kalan sadece hüzün olur...


Huzur istersin bazen. Düşünmeden geçirmek dakikaları, saatlerini. Bir daha hiç elde edemeyeceğin bir tepkiymişçesine korkmadan, sadece gülmek istersin. Hemen ardından bir felaket gelecek diye endişelenmeden, mutlu olmak. Sadece, hayatın olağan akışına ayak uydurmak istersin. Sadece nefes almak, sadece oturmak, sadece yaşamak. Başarabilir misin muâllak. Ancak, her sabah güneş kara bulutlar ardında saklansa bile yeniden doğar. İçini ısıtmasa bile, ışığını saçar... Kötü dönemlerden geçebiliyoruz. Üstesinden gelemeyeceğimizi düşündüğümüz, pes etme noktasına geldiğimiz, hatta nefes alamıyor gibi hissettiğimiz dönemlerden... Tıpkı Hülya, tıpkı Melek, tıpkı Hüseyin gibi... Hep bir çıkmaz sokak karşılarında tam dibine ulaşmalarını bekliyor. Hülya şanslı, duvarları aşmayı başarabilir. Peki ya, Hüseyin ve Melek? Duvarı aşabilecek kadar şanslı mı?..

2 Kasım 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Mutlu mutsuz...


İnsana mutlu olmak için zaman dahi vermiyor bazen kader. İçerisine çekildiğin gerçekler hep başka bir yaranı kanatıyor ve acının gölgesinde yaşıyorsun. Mutluluk belki bu yaranın açılmasında saklı ama yaşadıklarından öylesine canın yanmıştır ki, bir daha hiç nefes alamayacakmışsın gibi hissediyorsun... Hülya için çocuk meselesi tam bir çok bilinmeyenli denkleme döndü. Ne yaparsa yapsın içerisinden çıkamadığı bir hâl aldı ayrıca. Ve şimdi başka bir çocuk meselesi kapısını aşındırmakta. Hem de acısı en derininde saklı olanını...

26 Ekim 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Beklentiler...


İnsanı en çok beklentileri yaralar. Zira beklentilerin gerçekleşsin diye beklerken elindekinin de kıymetini bilmez olursun. Yetinemediklerin daha sonra, pişmanlıklarına dönüşür ve yine bir beklenti içerisine gömülürsün. Bu bir döngü halini aldıktan sonraysa, çıkmaz sokağın başına gelmişsin demektir. Beklentilerin uzunca bir duvardır artık, aşsan aşamazsın; dönmeye kalksan geride bıraktığın her şeyi beklentilerin uğruna harcamışsın... Hülya da beklentilerinden çok çekti. Yokluk içerisinde geçmiş bir çocukluk, genç yaşında anne olmanın yükü ve çocuğunu kucağına alamadan kaybetmiş olmanın acısı. Bunlar iyi bir hayata ulaşmanın beklentileriyle başına gelenlerdi. O çıkmaz sokağa denk gelmişti yani. Ama şanslıydı, çocukluğunda tutunduğu aşk daha sonra yüzüne güldü. Allem etti kallem etti, bin bir kötülük yaptı ve o duvarı aştı. Bir daha çocuğu olamazdı, Mehmet'e tutundu. Onu kaybetme ihtimali ölümle eş oldu. Yaptığı her kötülüğün ızdırabını da çekti ve o olmayacak denen çocuk da bu sefer onun karnına tutundu...

19 Ekim 2016 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Anneliğin kaybetmekle imtihanı...


Anneliğin insana yüklediği misyon bambaşka olmalı. Bir erkek gözüyle, bu duyguyu anlamak çok zor. Ama tahmin edilebilir. Kendini ikinci plâna attığın bir dünyanın kapısı açılır sana. Kendinden çok çocuğun için yaşarsın. Kendinden çok onun için uğraşırsın. Daima kendinden ödün verirsin. Peki bir gün elinden almak isterlerse ne yaparsın?.. Annelik doğurmakla başlayan bir masal ancak, büyütürken verdiğin tüm emekler bir bütün kılıyor bu masalı. Sadece doğurmakla bitmiyor yani mesele, onun için ne fedakarlıklar yaptığın önemli olan. Hangi taşın altına elini koyduğun, hangi çıkmaz sokakta yolunu aydınlattığın onunla arandaki bağı kuran. Doğururken başkasına satmak için para pazarlığı yapmışken, aradan biraz zaman geçince ideal anne olunuyor mu gerçekten?..