Uzun zamandır böylesi bir final izlememiştim... Başından sonuna o kadar iyi kurgulanmıştı ki, eğlenmekten üzülmeye de vakit bulamadım... Ne zaman ki jenerik yazısı yukarıya doğru akmaya başladı, içimden bir şeyler de onunla birlikte yol aldı... Özleyeceğiz, hem de çok. Hep iyi anacağız... Ama asıl gerçek şu ki yıllar yıllar sonra bile, "Ne final yaptı be!" diye iç geçireceğiz...
Terk edilmek zordur. Hele hele de nikah masasında olanını hayâl etmek bile imkansız. Çünkü sadece için acımaz, utanırsın da. Düşündüğün tek şey kalp sızın da olmaz. Tam da bu sebepten, Sefer'i çok iyi anlıyorum. İçerisine girdiği kalıba binaen, oldukça alttan aldığı doğru ancak yine de Sema'nın gerçek derdinin ne olduğunu anlamalıydı. Gözlerinden okumalıydı, asıl söylemek istediklerinin o olmadığını... Anlayacağınız, Poyraz Karayel'de bu hafta yine her duygudan biraz vardı...
Aslında güzel başlayan, ancak sonlara doğru geldikçe iyice sarpa saran bir akışla ekrana geldi bu hafta; Güneşin Kızları. Nefes almadan izlediğim diğer bölümlerin yanında, ara ara mola verme ihtiyacı hissettiğim de çok oldu...
20. bölümde vedalaştığımız, açıkçası zamanında çokça kızdığım ve bana diziyi dokuz bölüm boyunca düzenli izlemeyi de bıraktıran bir ikili Aksel Bonfil ile Hakan Bonomo. Daha sonra ben açıklarımı kapattım, onlar gitti ve üzerlerine de tam tamına altı kez senaryo ekibi değişti. İkinci sezona geldiğimizde, tüm Kirazcanların dilinde aynı şey vardı; "Keşke onlar gelse"... Ve geçtiğimiz hafta öğrendik ki dizinin yeniden senaristleri onlar oldu. Ama artık bazı şeyler için de çok geçti... Olsun, özlem giderdik. En önemlisi de, onlar devam etse nasıl bir yerde olurduk; onu gördük...
Kendini ateşe atmaktan hiç çekinmeyen olarak, Poyraz'ın korkusuzluğunu nereye koysak bilemiyorum aslında. Korkmuyor yahu, korkmuyor adam... Polisliği elinden gitti, hapislere düştü, sevdiği kadınla babası arasında kaldı, her şey oldu; ama Poyraz bildiğinden şaşmadı. Neyi doğru bildiyse o yolda ilerledi. Onun için şimdiye kadar antikahraman dedim hep lâkin o, kahramanlığa çoktan soyundu bile...
Haklı ile haksızın yer değiştirdiği, suçlunun cezasını bulduğu ve aşkın hem komedi hem de dramla güçlü kılındığı bir bölümle ekrana geldi bu hafta; Güneşin Kızları. Yine başından sonuna gerilim doluydu. Lâkin aralara serpiştirilen bin bir komiklikle, o gerilimin yok olduğu da çok oldu...
Her güzel şeyin bir sonu vardır derler ya, o eşiğin bir adım gerisinde olduğumuz bir süreçteyiz; Kiraz Mevsimi için... Türkiye'de romantik komedi akımının patlamasına sebep olan, tam da bundan ardında sadece "zamanında iyi reytingler alan bir diziydi" imajı değil; büyük de bir akım bırakan olarak hiçbir zaman unutulmayacağı, iyisiyle kötüsüyle daima akıllarda yer edeceği kesin... Finalin ayak sesleri gelmişken, tam da düşen reytinglerin "dank!" ettirdiği açılışın gerçekleştiği bir bölümle ekrandaydı bu hafta. Hem eğlendik, hem güldük, hem de birbirimize moral verdik Kirazcan'larla...
Muhteşem Yüzyıl'ın final bölümünün hemen ardından gösterilen tanıtım fragmanıyla, ilk adımı atılan Muhteşem Yüzyıl Kösem'e uzunca süren hazırlıklar ve çalışmaların sonrasında dün akşam merhaba dedik. Kadrosunda kimlerin olacağı, kimin çekeceği, kimin yazacağı o kadar çok konuşuldu ki, bugüne gelmiş olmak garip geliyor haliyle. İlk bölüm itibariyle tatmin eden bir açılış yaptığını da inkar edemeyeceğim, tam da bu sebeple...
Kardeş gibisi yoktur mâlum. Ne kadar kavga etsen de, atışsan da en değerlindir. Ona bir şey olma ihtimali bile istemsiz canını acıtır, zira can yarındır... Ayşegül'ü anlamak için apayrı bir sebebe gerek duymadım bu yüzden. Dik duruşu, vakurluğu ama en çok da kardeşinin canına kast eden adamı karşısında bulduğu anda takındığı tavrı enfesti... Ufuk'un kirli oyunu bölüm sonunda eline yüzüne bulaştı derken, şaşırtan dürüstlüğüyle Poyraz'ı da yeni bir ateş çemberinin tam ortasında bulduk bu hafta...
İki büyük sorunun cevap bulduğu bölümüyle ekrana geldi bu hafta, Güneşin Kızları. Biri Ali ve Haluk arasındaki bağ, diğeriyse Savaş'ın annesinin başına gelenlerin sorumlusunun kim olduğu... İkisi de -en azından benim- beklediğim şekilde sonuçlandı. Özellikle Savaş cephesinde artık Haluk'u görmek istemediğimden, Rana'nın olayın baş kahramanı olmasına sevindim. Tabi gel bunu bir de Savaş'a sor derim...
Aman aman beğendim diyemeyeceğim bir bölümle ekrana geldi bu hafta, Kiraz Mevsimi. Geçtiğimiz hafta yaşanan Öykü-Ayaz kavgasının klişe olsa da, farklı bir renkle bu bölümde yer bulacağı kesindi. Öyle de oldu ama tatmin etme noktasında çokça eksiği vardı...
Hem kardeşlik hem de aşkın galip geldiği bir bölümle ekrana geldi bu hafta, Kiralık Aşk. İki cephede de olağanüstü şeyler oldu ve sonunda büyük bir kazanımla bölüm perdesi aşağıya aktı... Defne ve Ömer'in bu mutluluğu ne kadar sürecek bilemiyorum ama Passionis'i artık kimse deviremez, o kesin. Her türlü zorlukla mücadele etmesini başaran o ekip, Sinan'la Ömer'in barışmasıyla yeniden 'bir' olmaya hazır. Deniz Tramba'nın da yenilgisini kabul etmesi yakındır... (kendi de inanmadı)
Oldukça duygusal bir bölümle ekrana geldi bu hafta, Poyraz Karayel. En son, Sinan'ın vurulduğu bölümde böylesine dağlanmıştı içimiz. Sanırım onun da ucu yine bir çocuğa dokunduğu içindi... "Ölümün de hayırlısını versin Allah" der ya, büyüklerimiz. Gerçekten de öyle. Acının, ızdırabın, yokluğun ve en çok da çaresizliğin önüne geçilemiyor öbür türlü; avunamıyor, kabullenemiyorsun haliyle...
Bazen her şey çok zor ve katlanılmaz gelmez mi size de?.. İçinden çıkılamayacak yüzlerce soru sorarız kendimize. Bazen tamamı kuruntudan ibaret olur, bazen de içindeki gerçek bir acının dışa vurumudur; yaşadıkların. Neyin ne olduğunu bilmeden, korkarak ya da çekinerek yaşamak. Gerçek sandığın her şeyin aslında kocaman bir yalandan ibaret olduğunu öğrenmek. Umut etmek ama her seferinde yeni bir engele hapsolmak. Sevmek ama korkuların uğruna, ondan kaçmak... Güneşin Kızları, başından sonuna etkileyici bir bölümle karşımızdaydı bu hafta. Merakın endişeye, endişenin korkuya, korkunun çaresizliğe, çaresizliğinse büyük bir yalnızlığa dönüştüğünü izledik hep birlikte...
Bir ilişkinin her şeyden ziyade, aileyle sınanmasının ne de zor olduğunu gözler önüne seren bir bölümle ekrana geldi bu hafta; Kiraz Mevsimi. Hem Öykü hem de Ayaz başlarına geleceklerden habersiz taşındıkları yeni evlerinde, önce Önem'i ardından da Meral'i yatılı misafir olarak ağırlamaya başladılar. Gitmelerini umdukları her seferinde de, eve biraz daha tutundukları gerçeğiyle sarsıldılar. Günün sonundaysa tek kazanan, şüphesiz ki Önem oldu. Kendisine kına alması önerim...