Beklenen Kral
Reha Özcan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Reha Özcan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Eylül 2017 Cuma

Bizim Hikaye: İlk bakış


Evet, ön yargı kötüdür aslında ama insanın kendini bu duygudan alıkoyamadığı anlar da yok değil. Duyduğun şeye ister istemez bir tepki verirken buluyorsun zira kendini. Ne de olsa o şey, bambaşka ve asla senin tam olarak keyif alacağın şekilde karşına çıkamayacaktır; bundan eminsindir. Zira, gerçekten işin içinde utanmazlıklar vardır… Shameless severek izlediğim bir Amerikan draması. Hastane dramaları dışında, Amerikan dramalarını izlemeyi sevdiğimi pek de söyleyemem ama Shameless kesinlikle istisna. Hem oldukça keyifli hem de ince ince mesajlar vermeyi de ihmal etmeyen kurgusuyla yakaladığı başarı çok da şaşılacak bir şey değil. Ama bu, ülkemiz şartlarına uyarlanma fikri ortaya atıldığında ne düşünülüyordu sorusuna bir cevap vermiyor yine de. Mâlum, aslında Shameless da bir uyarlama. Aynı isimli, 2004 yılı İngiliz yapımı dizinin Amerika standartlarına uyması ve hatta belki de daha 'utanmaz' bir iş çıkması zor olmamıştı da; Bizim Hikaye nasıl bir istisna olacaktı büyük bir merak unsuru taşıyordu…

5 Mart 2017 Pazar

Adı Efsane: Aşka kısa bir ara...


Bazen gerçekten dertsiz başına dert alıyor insan. Elinde olmayan sebeplerle başına açılan işlerin altından kalkamayacağını da çok kereler düşünüyor. Çaresizliği kabullenmektense, karşı atağa geçmek elbette elzem olanı ancak, bazen insan gerçekten pes etme noktasına geliyor. Zira ne yaparsan yap bir adım ileriye gidemediğini gördüğünde, en kolayı bu oluyor... Tarık'ın sınanmalarının bir sonu yok bunu anladık. Pes etme huyuna karşı ne kadar süre daha mücadele verecek bilemiyorum ama şu saatten sonra bu yoldan dönmese çok iyi olur...

26 Şubat 2017 Pazar

Adı Efsane: Sonsuz Aşklar Evreni


İnsanın yaptığı hatanın farkında olması mı, yoksa o hatayı hiç yapmamış olması mı daha değerlidir bunu hata yaptığımı kabullendiğim her seferinde çokça kez düşünürüm. Hatalardan ders çıkartmayı seven birisi değilim. Hata yapmadan hareket etmeye de o sebeple özen gösteririm. Ama insanız işte, hata yapıyoruz ister istemez ve bu hataya karşı nasıl tavır aldığın, aslında o an itibariyle yaptığın hatadan daha önemli oluyor. Zira ucunda daha fena hatalar yapmak da var, olan hatanı gözardı ettirmekte... Bahar mesela, açıkçası kabul edilemez bir hataya imza attı. Hatasının farkına da vardı. Ama o varış sürecinde yaptıkları hiç de hatasından ders çıkartmış izlenimi vermedi. Ve yine aynı şey olsa, tekrardan şikayette bulunmayacağından hiç de emin değilim...

19 Şubat 2017 Pazar

Adı Efsane: Tutsaklık...


İçin için yandığı bir hayatı neden yaşar insan?.. Neden sadece acılarına tutunması gerekir? Neden, hep pişmanlıkları gelir peşinden? Neden yaptığı her iyilik, bir kötülüğü doğurur? Neden, kontrol edemez hiçbir şeyi; kendini bile? Neden vazgeçer, neden kabullenir, neden pes eder, neden her şeyin daha kötüye gitmesi için tepinir? Gerçekten neden Tarık baş edemiyor hiçbir şeyle? Neden bir yaptığı, başka bir şeyi bozuyor? Neden attığı her adım, ardında bir felaket yaratıyor?.. Bir karakterin ne kadar bahtsız olabileceğinin en organik kanıtı resmen. Yaptığı iyilikler bile ayağına dolanan birinin yaşamak için şevkten daha nicesine gereksinimi yok mudur gerçekten?..

12 Şubat 2017 Pazar

Adı Efsane: Fedakârlık


Fedakârlıklar, en çok da onlar yorar insanı. Onlar için daha fazla debelenirken bulursun kendini. Atacak adımın, nefes alacak halin kalmaz ama fedakârsındır işte, heder eder durursun kendini yine. Gerekirse bu uğurda sevdiklerini ikinci plâna attığın bile olur. Doğru olmak, doğruyu bulmak için de fadakârlık yapmak gerekir çünkü; bazen sevdiklerinden, bazen de hayatından. Fedakâr olmak elbette güzeldir ama bela ile harmanlandığı anda, ardına bakmadan kaçman gerektiği de kesindir... Tarık kaçmadı. O bıçağın karnına saplanacağını bilseydi, yine kaçmazdı. Yine giderdi Hakan'ı yanlış yoldan çevirmeye. Ve yine yerdi o bıçağı böğrüne. Peki değdi mi gerçekten?..

5 Şubat 2017 Pazar

Adı Efsane: Savaşmak...


Hayatın her anında karşımıza verecek bir mücadele çıkabiliyor. Bazen hiç de istemediğimiz serüvenlerin içerisinde buluyoruz kendimizi ama elden bir şey gelmeyeceğini de biliyoruz. Azimle, yılmadan savaştığımızda ise o mücadeleyi en iyi şekilde verebileceğimizi biliyoruz. Savaşmak... O kadar kötü bir kelime ki, altından iyi bir şey çıkartmak gerçekten çok zor. Yüzyıllardır içerisinde olduğumuz kaos ortamını resmediyor. Huzursuzluğumuzu gözler önüne seriyor. Ama savaş, sadece kan akıtmak demek değil; azim göstermek, emek sarf etmekle de olabilir. Kan dökmeden de kazanabilmek mümkündür çünkü. Hem verdiğimiz mücadeleyi daha anlamlı kılar bu hem de kişiliğimizi. Tıpkı, Tarık'ın gösterdiği yol gibi. Azim ve kararlılık; hepsi bu. Gerisi yüreğinin işi...

20 Mart 2015 Cuma

Maral: En Güzel Hikayem


Uzun zamandır merak edilen, herkesin nasıl bir iş olacağı üzerine kafa patlattığı, yayınlanan ilk tanıtımıyla farklı dizilere benzetilen ama ekrana gelen ilk bölümüyle de bambaşka bir yapım olduğu anlaşılan Maral, tüm bu zaman boyunca yarattığı algıyı hak ettiğini çok rahat bir şekilde ortaya koydu. Hem oyuncu kadrosu hem de hikayesi bakımından ilgi çekici olmasını bir kenara bıraktığımızda, biraz daha romantik komedi havasına girse tadından yenmez bana göre...