Poyraz Karayel: Hurmaların bedeli... - Beklenen Kral

2 Nisan 2015 Perşembe

Poyraz Karayel: Hurmaların bedeli...


Sıradanlığın yayından dahi geçmeyen senaryosu sayesinde, Poyraz Karayel  dün akşam yine bomba bir bölümle karşımızdaydı. Geçtiğimiz haftalara nazaran daha az kaos ortamı hakimdi bölüm boyunca ama yine de heyecandan kaybedilen bir şey yoktu ve ilk defa Poyraz bölüm sonunda bir ateş çemberinin içerisinde değil, tam tersi attığı büyük bir golün sevincindeydi...

Geçtiğimiz bölüm diziyi, Poyraz'ın Bahri uğruna canını hiçe saymasında bırakmıştık. Poyraz yaptığı bu büyük fedakarlıkla Bahri'nin hayatını ikinci kez kurtarırken, iyileşmesi sonrasında kendisini affettirmenin pek de kolay olmayacağını kısa sürede anlayacaktı...

13. Bölüm

Babası her ne kadar vurulmuş olduğunu belli etmemeye çalışsa da, halinden durumunu anlayan Sinan'ın başka zamanlarda da kafası böyle çalışsa çok mutlu olacağım ben. Malum kendisinden, akıllılığını törpüleyecek hamleler izliyoruz birkaç bölümdür ve bu vurulma anının öncesine kadar yaşananların bir sorumlusu da kabul edilmeli ki Sinan'dı... Tabi ana yola çıkıp sonunda bir araba bulabilen Sinan, şimdi de babasının kurtuluşunun mimarı olmuştu. O olmasa arabada bizim Poyraz oğlan ölür giderdi haliyle... Çevirdiği adamlar önce bir çekindi, başlarına kalır diye ama daha sonra sırtlayıp da hastaneye yetiştirmeleri yerinde bir davranıştı. Herhalde yerlerinde kim olsa aynı şeyi hisseder ve bir geri adım atardı... Onlar hastaneye doğru giderken, diğer karakterlerimiz başka bir telaşın içerisine kaybolmuş görünüyordu...


Bahrilerin Ayşegül'ü bulma telaşı, Poyraz'a ulaşmak isteyen onun sayesinde sonlanmıştı ama şimdi de sırada Poyraz'a ne olduğu telaşı vardı. Ayşegül, malikaneye giderken olay yerindeki Mümtaz'dan yaşananları öğrenince haliyle hemen kuşkulandı ve şimdi de ondan Sinan'ı aramasını istedi. Bu sırada da adamlar Poyraz'ı hastaneye yetiştirmiş, Sinan çaresizce babasının durumuna ağlıyordu. Tabi bizim oğlanın çenesi boş durmadığından arayana sorana yaşananları anlattı ve bir süre sonra herkes hastaneye akın etti. Hastanede tüm parçaları birleştiren Bahri, Poyraz'ın yeniden hayatını kurtardığını anlayınca içerisini büyük bir pişmanlık bulutu kapladı. Ünsal desen umurlu görünen bir umursuz ve ona da ağzının payını evde, eline bavulu tutuşturup kapıya koyan Canan verecekti... 


Poyraz ameliyat masasında yatarken biz, onun gitme-kalma savaşının içerisindeydik. O hep merak ettiğimiz beyaz ışığın içerisinde bir mahkeme kurulmuş, Poyraz'ın dönmesine ya da ölmesine karar veriliyordu. Bu anlarda gelenek olarak "mutsuzluğundan" bahseden Poyraz'ın savunmasına savcı sürekli müdahale ederken, sonunda Poyraz Oğuz Atay'ın kitabından pasajlar satmaya başladı. Baktı bu sefer de savcı elinde kitabı sallıyor, artık çaresizce yine "mutsuzluğuna" sığındı ve hakim dönmesine karar verdi... Poyraz hayata geri dönmüş, akıllarda o beyaz ışığın içinde tam da hakimin arkasındaki panoda yazan, Oğuz Atay'ın "Hayattan çıkarı olmayanların, ölümden de olmayacaktır" sözü kalmıştı...


Poyraz'ın ameliyatının iyi geçtiği haberi elbette herkesi memnun etmedi... Leş yoldaşlarından topladığı üç milyon lirası Bahri tarafından yakılan Zafer'in, kinini şimdi de onu öldürme kumpasını mahveden Poyraz'a yöneltmesi şaşırtıcı değildi. Ama bunca dümeni elinde patlayınca leş yoldaşlarının ona güveni kalmamış ve bu sefer işi kendileri halletmek istiyordu...


Kısa bir süre yoğun bakımda kaldıktan sonra artık servise çıkan Poyraz'ın ziyaretçileri bitmezken, orada bekleyen polisler ve Taş kafa da güvenliğini sağlıyordu. Tabi önce Cevher albayların eve bırakılması gerektiğinden Taş kafa gitmiş, ardından da Acil'de yalandan çıkartılan olay sonrası polisler aşağıya inmişti. Bu anlarda takıldığım şeyse hastane polisinin nerede olduğuydu açıkçası. Ayarlanan hademenin gelişi ardından polislerin gitmek yerine, "hastane polisine haber verin" demesini beklerdim ben. Neyse, polisler aşağıya inmiş; bizim katil de hademenin haber vermesi ardından infaza gidiyordu lakin bilmediği şey, hademe ona gizliden Poyraz'ın oda numarasını söylerken; Ayşegül'ün tam da arkasında olduğuydu... 


Ayşegül elinde deri eldivenli bu adamın hayrına yukarı çıkmadığını anlamıştı tabi ve hemen bir plan yaptı. Asansör kata çıktığında, adama hademenin söylediği numaranın diğer tarafta olduğunu gösteren Ayşegül, paldır küldür Poyraz'ın odasına gitti ve onlar alelacele toparlanıp asansörün yanına gittikleri anda da bir hemşireden doğru yönü öğrenen adam onları fark etti. Ama bizimkiler çoktan asansöre binmiş ve kapısı örtülmüştü... 


Otoparka indiklerinde ise Poyraz önce zekasını, ardından da ameliyatlı haliyle cüssesini konuşturmayı seçti... Adamın otoparka girişi ardından bir kolonun arkasına saklanan Poyraz, Ayşegül'ün arabasının kilitlerini açtı. Adam bunu fark edip arabaya silahı doğrulttuğu anda da, bizim yiğido vücudunun solunu adama geçirmek suretiyle onu etkisiz hale getirdi. Şimdi eğri oturup doğru konuşursak, bu hareketi Poyraz'ın sağlık durumunda birinin yapması bence imkansız. Yok, hani yapar da ardından löp diye kendinin de yere düşmesi lazım. Zira riskli bir ameliyattan çıkalı saatler olmuş birinin o şiddetle bir darbe indirmesi ardından sadece dikişlerinden kan gelmesi pek bir ütopik bana göre. Tabi Poyraz bir çeşit süper kahraman olduğundan, ona pek de zararı dokunmamış olabilir. Artık günahı senaristimizin boynuna... Adamı alt eden bizimkiler hemen sonrasında arabaya atladılar ve hoop, Cevher albayların evine gittiler...


Onlar tüm bu aksiyonun içerisindeyken, ölen adamlardan birinin sürekli Zafer'le konuşmuş olması ve olay yerinin de Bahri'nin malikanesine çok yakın olması sonrasında müdür Mümtaz'a ikisini de merkeze çağırmasını emretti ve onlar merkeze geldiklerinde izlediğimiz sahneler gerilimin dik alası olarak karşımızdaydı... Zafer'in umursuz tavrı ve mimiksiz suratı bakiyken, Bahri'nin gözlerinden resmen sinir akıyordu... 


Bahri'nin, Mümtaz'ın birbirlerinden uzak kalması söylemine sadık kalmayacağını ve Zafer'e bir şey olması durumunda kendisine hemen ulaşabileceklerini söylemesi büyük bir güç gösterisiyken, umursuz Zafer kalkmış ve yine aynı umursuzlukla bir de Bahri'ye el uzatmış tokalaşmasını bekliyordu. Aldığı cevap ise kapağın dik alasıydı; "Ben sadece mert adamlarla tokalaşırım, senin gibi kalleşçe pusu kuranlarla değil"... 


Bahri'nin bu siniri büyük olaylara gebe olacaktı ama öncesinde, hastanede olmadığını öğrendiği Poyraz'ın evine gitti... Tam kahvaltı yaptıkları sırada gerçekleşen bu ziyaretin açıkçası olumlu geçmesini bekliyordum ben. Bahri malum yumuşamıştı ve bir can borcu daha olmuştu Poyraz'a ama pek de umduğum gibi geçmedi konuşma... Poyraz'a artık gitmesine gerek olmadığını ancak, Ayşegül'den uzak durmasını söyleyen Bahri'ye yine en güzel cevabı aşağıya indiğinde peşinden giden Ayşegül verdi... "Sende benim kaybettiğimi, babasını buldu ve seni kaybetmemek uğruna ölmeyi bile göze aldı" diyen Ayşegül, bu sefer çokça haklıydı. Bir süre için bu konuşmanın da bir işe yaramayacağı açık ama eninde sonunda Bahri'nin aşklarına karşı çıkmayı bırakacağı da bir o kadar açık...


Tabi öncelikle başındaki büyük dertten kurtulması gerekecek zannediyorum. Zira Zafer'in leş yoldaşlarından birine kurdukları kumpas, adamların fark etmesi sonrasında ellerinde patladı ve Zülfikar, Sadreddin, Sefer ve Taş kafaya karşılık, eli silahlı onlarca adam mekanın içerisinde her an ateş etmeye hazır bekliyordu. 


Bu anlarda Poyraz ise açıkçası tam olarak kim olduğunu anlamadığım bir özel dedektif ile Zafer'in mekanına gitti... Dışarıda adamlarıyla karşılaştı ve alt etti mi göremedik ama mekana bu kadar kolay girmesini anlamadım ben Poyraz'ın, tabi onu fark eden Zafer'in hemen silahlı bir adamını üzerine salması şaşırtıcı değildi. Poyraz'a "zafer gülümsemesi atıyorum" diyerek, belki de bölüm boyunca ilk mimiğini sergileyen Zafer'in adamının elinden bir hamleyle silahı alan Poyraz önündeki masayı devirdi ve avukatı rehin alarak, gelecek diğer saldırı hamlelerini yok etmiş oldu. Dışarı çıkıp onu bekleyen dedektifin minibüsüne bindiğinde ise devrilen masanın kerameti ortaya çıktı. Zira Poyraz masanın altına devirdiği sırada bir dinleme cihazı takmıştı.. Mekanda konuşulanları dinledikten sonra, "Zafer gülümsemesi nasıl olurmuş göstericem ben sana" derken de, bölümün perdesi aşağıya aktı... 

Gelecek bölüm fragmanından anladık ki, Seferlerin başı kolay kolay dertten kurtulmayacak ve muhtemelen yeniden Poyraz yardımlarına koşacaktır. E, herhalde bu hamleden sonra da Bahri onu tam olarak affeder ve Ayşegül'e layık bir damat olarak görür. Tabi bir de onu işbirlikçi olduğunu söylemekle tehdit eden Mümtaz var ki, Zafer yüzünden köşeye sıkıştığından; bununla ne amaçladığı şimdilik belirsiz. Ama Zafer'in çektiği o rüşvet kaydı bir şekilde kısa süre içerisinde Poyraz'ın eline geçecektir... Bunun yanında Zafer'in gerçek kimliğini öğrenen Ayşegül'ün bundan sonra sergileyeceği tavır merak konusu. Hiçbir şeyden haberi yok gibi davranıp intikam mı alır yoksa artık ondan uzak kalma mücadelesi mi verir bekleyip göreceğiz. Ve son olarak eyy Zülfikar, Twitter alemine çaktın da rahatladı mı için?.. Az mı kalp kırdın akşam akşam, değdi mi?.. İçim pare pare yazıyorum bu satırları ve o Twitter olmasa nerede fenomen olacaksın bana söyle?.. Yaa işte böyle sıkışırsın köşeye... Ne demişler, "Bugün yediğin hurmalar yarın cırcır-!- yaparlar"... Bundan hareketle bakalım gelecek bölümlerde, kimler yediği hurmaların bedelini en sulu şekilde ödeyecekler?..

Beklenen Kral

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder