Beklenen Kral
Uğur Çavuşoğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Uğur Çavuşoğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ocak 2018 Perşembe

Meryem: Mutlu kalmayı beceremeyen bir #SavMer...


İnsanoğlu hep bir şeylerin plânını yapar. Zengin olmanın, iyi bir kariyer yapmanın, başarılı olmanın, ev almanın, emekli olduğunda Bodrum'a taşınmanın vs... Hayatlarımız şanslı bir kesim hariç, hep dik bir yokuşu tırmanmak kadar zorlu olduğu için ister istemez kendine bir hedef koyman ve o hedefte ilerlemen gerekmekte çünkü. Nasıl ilerlediğin, hangi yollara başvurduğun da kimsenin pek umurunda olmaz. Nihayetinde herkes sonuca bakar. Buraya kadar her şey yolunda ama sadece iyilik için plân yapan çıkmaz ki şu hayatta. Gidiş yoluna bakılmadığından, aynı yolla kötülükler yapmak da revaçta. Ama bu şekilde zafere ulaşmak, hiç mi rahatsız etmez insanı merak ediyorum. O kötü plânları bir bir uygularken hiç mi "Ben ne yapıyorum?" demez?.. Oktay'ın sınırı çizilmemiş kötülüklerinin bir sonu olmayacak mı gerçekten?..

11 Ocak 2018 Perşembe

Meryem: SavMer'in senaristle imtihanı...


Sevmek hiçbir zaman tek başına yeterli değildir. Anlayışlı olmak da gerekir, ön yargı taşımaksızın karşındakini dinleyebilmek de. Zira kestirip atmadan, neyin ne olduğunu sorup ona göre hareket etmek en önemlisidir... Bazen kendinden pay dahi çıkartman gerekir. Zira sevgi, empatiyi her daim tetikler. Körü körüne bağlılık değil kastettiğim ama mesela ilk yanlışta hemen duvarlar örmektense kendini yerine koysan, çıkabilirsin belki de işin içinden kolayca. Bir dosya, saklanmış tek bir gerçek bahane olmamalı aşkının yüzüne kapılar örtmek için. Meryem, "Neden?" diye sormayıp da çekip gitmen nedendir söyler misin?..

28 Aralık 2017 Perşembe

Meryem: Aşk güzel şey, tabi yaşamana izin verildiğinde...


Bazen rotasız bir gemi içerisinde yolculuk yapıyor gibi hisseder insan kendini. Ne yaptığının farkındadır ne de yapmadıklarının. Ne olacağını bilmeden öylece yaşar hayatını. Nereye savrulacağını kestirmeden hareket eder. Sonunda istediği limana ulaşır mı bilinmez ama çokça zaman kaybeder... Burcu'nun bende bıraktığı etki de tamamen böyle. Sadece zaman aksın diye bir şeyler yapıyor sanki, yalnızca yaşamış olmak için yaşıyor gibi. O gemiye kaptan olmak isteyen, rotasını da kalbine çevirecek bir Güçlü var ama o da bazen Burcu'yu bilinmezlikten kurtaracağım diye yalnızca gemiye su aldırmakta...

21 Aralık 2017 Perşembe

Meryem: Siz neden #SavMer'e kısacık mutluluğu bile çok görüyorsunuz?


Herkesin acısı kendine. Herkesin yanan kalbi de, öyle. Kimse kimse için bedel ödemek zorunda değil demiştim geçtiğimiz yorum yazımda, bu da aynı hesap bir yerde... Ancak şunu da unutmamak gerek, acılar paylaşıldıkça azalır. Yoksunluklar, sadece derman bulunduğunda giderilir. Yani evet, herkesin acısı kendinedir ama dinmesi için sevgi gerekir. Kimse acısının içerisine gömülerek çözüm yolu yaratamaz. Kimse, böyle mutluluğu yakalayamaz... Hangi karakter için yazdım peki bu giriş bölümünü? Okuduğunuzda gözünüzün önüne sadece bir tanesi gelmedi değil mi? Zira hem Burcu hem Meryem hem de Güçlü acılarının içerisine gömülmüş vaziyette yine...

14 Aralık 2017 Perşembe

Meryem: Aşka değmez mi?..


Gurur bir insanın taşıdığı en asil duygulardan birisidir. Gurur için mücadele etmek de, keza. Çünkü en sonunda elinde sadece o kalsa da, birçok şeye değmiş demektir... Geleceğin ne getireceğini bilemediğimiz bir evrenin parçasıyken kimsenin, kendi yaptıklarımız uğruna hayatını karartmasını beklememeliyiz, bekleyemeyiz. Hele de ucunda, aynı çıkmaz sokak varsa. Tam da bundan bölüm içindeki tavrı sebebiyle Meryem'e kızdığımı söyleyemem...

7 Aralık 2017 Perşembe

Meryem: Final olmadığından eminiz değil mi?..


İnsan en çok kendisine kızar. Yaptıklarından ve dahi hatta yapamadıklarından ötürü, en çok kendisini suçlar. Elbette, hepimiz özümüzde hatalar yapacak kadar aciz yaratıklarız. Ama bazı hataları kabul etmek de sindirmek de mümkün değil. Hani, "Üstüne bir bardak soğuk su iç de, yüreğin soğusun" derler ya; işte o bazı durumlarda imkansız. En büyük düşmanı kendisi olan birini kim nasıl durdurur, bundan sonra nasıl bir hayata savrulur onu tahmin etmek de kolay değil. Aşkın gücü, her şeyi geride bırakmaya yeter mi o da... Meryem, umulmadık bir yola savruldu. Beklenmedik bu güzergah, beraberinde neler getirecek çokça merak ediyorum gerçekten...

30 Kasım 2017 Perşembe

Meryem: En azından artık inkâr etmiyor...


İnsan en çok kendisinden kaçmaya çalışır şu hayatta. Yaşadıklarından, gördüklerinden, bildiklerinden, başına gelenlerden, yanan kalbinden... İnsan en çok, kendi içine hapsetmek zorunda olduklarından korkar. Onların ortaya çıkmasından çekinir, kendisi dahil herkesi yok sayar. Aşkmış, sevgiymiş, ilişkiymiş, mutlu olmakmış; o kadar uzaktır ki, aslında ister istemez yok sayar... Ama kim kalbine sonsuza dek söz geçirebilmiş ki şimdiye kadar? Kim, aşktan kaçabilmiş?.. Her ne yaşamış olursa olsun, nasıl kendini bir koruma kalkanı içerisinde tutmaya çalışıyorsa çalışsın; Burcu da kaçamazdı. Ve kaçamadı...

23 Kasım 2017 Perşembe

Meryem: Öpücük dediğin her derde deva mı yoksa?..


İnat etmenin çözüm olmadığı mâlumunuz. Sonuçta her şeyin bir sonu olduğu gibi, inat etmenin de sonu var. Zira insan içine attığı şeylerle uzun süre yaşayamaz. "Yaşarım" derse de, yapamaz. Gider dağa taşa haykırır, olmadı çiçekleriyle konuşur; yine de dile gelir söyleyemedikleri. Sonrası mı? Bir iç huzuru... Peki ya tam bu anda, o konuşmayı duyması gereken asıl kişi de ortamda olursa? İşte o andan sonra ne inat ne de inkar, hiçbir işe yaramaz. Artık gerçeği herkesin bilmesinde de zerre sakınca kalmaz. Gerekirse ölüme bile göğsünü gere gere, bu gerçekle gidiverirsin. Tıpkı Meryem'in yaptığı gibi...

16 Kasım 2017 Perşembe

Meryem: Meryem gerçekten bu aşkı hak ediyor mu?


İnsanın her şey için çaba sarf etmesi gerektiği bir dönemi yaşıyoruz. Hiçbir şeyi elde etmek kolay olmadığı gibi, kıymetini bilmediklerimizin kaybettiklerimiz olması da şaşırtıcı değil. Maddi şeyler değil sadece kastettiklerim. Manen de bir çok şey için çaba sarf etmemiz gerekiyor. Birine inanmak, sevmek, kalbini açmak, her şeyini paylaşmak öyle kolay değil. O güveni kazandıktan sonra, ona sahip çıkmak da kolay değil. Zira bu sefer güven iki tarafın da eşit sergilemesi gerektiği bir inanç halini alıyor. Eğer sen karşındakinin güvenini sarsarsan, ondan daha nasıl sana güvenilir davranmasını bekleyebilirsin ki? Nasıl hesap sorarsın yaptıkları ve dahi hatta yapmadıkları için? Meryem, nasıl güveneceğiz artık sana söyler misin?..

9 Kasım 2017 Perşembe

Meryem: Hangi acı bununla yarışabilir ki?..


Veda etmek zordur. İnsanın sevdiğinden ayrılması, onu bir daha göremeyecek olmasının verdiği acı kadar tarifsiz başka bir şey de yoktur. Hataların, pişmanlıkların, söylediklerin, söyleyemediklerin; her şey birer birer karşına dizilir ve içinden çıkılmaz bir girdaba savrulursun. Bunu en iyi, on ay önce anneannemi kaybettiğimde anladım. O kadar çok pişmanlığım var ki, içinden hâlâ da çıkamadım. O kadar çok özlüyorum ki, aklıma geldikçe gözlerim daima dolmakta... Yani iyi anlıyorum Güçlü'yü, nasıl bir psikolojide olduğunu ve nasıl yıkıldığını. Nasıl çaresiz kaldığını, içinde kalanlarla yaşamanın ne kadar zor olduğunu nasıl düşündüğünü. Ama o sevgi ki, cinayet işlemesinin önüne kesinlikle geçecektir...

2 Kasım 2017 Perşembe

Meryem: Bu kadar inat niye?..


Her insan aslında biraz inattır. Kabul etmez her şeyi, illa ki kendi doğruları vardır. O doğruların dışına çıkıldığında ya da görünmez bir kırmızı çizgiyle örülü sınırları ihlal edildiğinde hemen devreye girer. Kolay kolay etkisi geçmez, geçse de yankıları bir süre devam eder. İnat; insanın en büyük düşmanlarındandır. Gerçeğe ve doğruya ulaşmaktaki en önemli sorunlardandır. Elbette her inat böyle değil ama dizi evreninde, o inadın sonu ölüm bile olabilir...

26 Ekim 2017 Perşembe

Meryem: Senin yerin artık Savaş'ın yanı...


İnsanın yeniden sevmesi hiç de kolay olmuyor. Bir başkasına yeniden güvenmek, her sözüne inanmak, hareketlerini benimsemek çok zor. Her şey için olduğu gibi, bunun için de zaman gerekiyor. Bir şeyler değişmeye başladığındaysa kalpte, işte o zaman hiçbir şey eskisi gibi olmuyor... Mantığın yine, "Yapma" der belki ama kalbin çoktandır ona ait olduğunu haykırır, durur. Evet, insanın yeniden sevmesi hiç de kolay olmuyor. Ancak bazıları var ki, sevilmek için elinden geleni yapıyor... Savaş gibi... Kendi güvenini, isteğini, geçmişini bir kenara itip nasıl da çabalıyor ama Meryem için. Peki kıymeti biliniyor mu?..

19 Ekim 2017 Perşembe

Meryem: Sen çok mu suçsuzsun?..


Kötülüklerin de ara sıra dinlendiği zamanlar olmalı. Her an ve daima ziftini sağa sola saçmamalı. Kötülük dediğinin de insafı olmalı. Canı zaten çokça yananı, daha da yakmamalı. İnsan kötü olarak doğmuyor ama kötü kalmayı da kendisi seçiyor demiştim daha önce. Kötülük iliklerine öyle işliyor ki, iyilik yaptığını sanıyorken bile tek yaptığının kötülük olduğunun farkında olmuyor. Ve bu sonsuz döngüde hep masumlar zarar görüyor... Bu giriş size kimi çağırıştırıyor?..

5 Ekim 2017 Perşembe

Meryem: Acı, bir yapar yaraları...


Kimse anne karnından kötü olarak doğmuyor elbette. Büyüdüğü ortam, yaşadıkları, gördükleri ya da görmeyi arzuladıkları itiyor bu çukura insanı. Sonrasını kontrol edemediğiyse çok oluyor. İpin kopan ucunun peşinden dağ tırmanmaktansa, bayır aşağı inmeyi seçiyor. Ardından büyük bir karanlığın içine hapsoluyor ve bir süre sonra tamamen o karanlığa dönüşüyor. Yani evet, insan anne karnından kötü olarak doğmuyor ama kötü kalmayı kendisi seçiyor... Tıpkı Oktay gibi. Bu bölüm öğrendik ki, babasının başından geçenlerin travmasıyla kendini bilmez bir adama dönüşmüş. Hapse girmemek için, onun gibi olmamak için mücadele etmiş ve şimdi de bu yüzden gözünü kırpmadan ölüm saçmaktaymış.

28 Eylül 2017 Perşembe

Meryem: Geç kalmış bir ilk bakış...


Güven üzerine sayfalarca yazı kaleme alınır rahatlıkla. İnsanın en çok ihtiyaç duyduğu, hep uzağında bulduğu bir duygu çünkü. Mâlum, kaçan kovalanır derler; güven de hep kaçıyor bizlerden... Bazılarımız var ki, pespembe gözlüklerle bakıyor hayata ve insanlara. Her şeyi iyi yanıyla görmeye çalışıyor, hiç olmayacak kişilere güveniyor. Ve şüphe götürmeyeceği üzere, en çok da o 'bazılarımız' üzülüyor. Çünkü güvenlerinin boşa çıkması uzun sürmüyor... Herkese güven olmaz, herkesle iş yapılmaz, herkesin arkasından gidilmez, herkesle yüz göz de olunmaz; zira zararlı çıkan hep sen olursun. Kaybettiğinle kalır, öylece oturursun. Güven en büyük zaaflarımızdan, evet. Bu zaaftan kurtulmak içinse, gerçekten güvenilecek bir insan gerek...