Beklenen Kral
Kanal D etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kanal D etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Aralık 2017 Cuma

Vatanım Sensin: Mâlum sahneyi yayınlar mısınız rica etsem?..


Şu dünyada en zor şeylerden birisidir iyi insan olabilmek. Onca kötülüğün mesken tuttuğu bir dünyanın içerisine mahkumken hem de. İyi olmak ayrı meziyet, iyi kalabilmek apayrı meziyet. Öyle şeyler görüyor, duyuyoruz ki hiç olmazsa içimizden kötü şeyler geçiriyoruz... Zor bir hayat yaşıyoruz, her yönüyle. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle. Adapte olmak, uyum sağlamak ve her şeye iyi yaklaşmak da çok zor. Yok saymak da imkansız. Çoğu zaman tepki gösterememekse can sıkıcı... Yapamayacağım cesur hamleleri başkalarının yapabilmesine hep özenmişimdir bundan sebep. Leon'a da bu bölüm özendim. Dizinin en iyi karakterlerinden birinin, gerektiğinde karanlık tarafa nasıl bir hızla geçtiğini görmek güzel geldi. Yani evet, iyi insan olmak zor. Ama bazen iyi kalabilmek için, kötülük yapmak gerektiği de bir gerçek...

14 Aralık 2017 Perşembe

Meryem: Aşka değmez mi?..


Gurur bir insanın taşıdığı en asil duygulardan birisidir. Gurur için mücadele etmek de, keza. Çünkü en sonunda elinde sadece o kalsa da, birçok şeye değmiş demektir... Geleceğin ne getireceğini bilemediğimiz bir evrenin parçasıyken kimsenin, kendi yaptıklarımız uğruna hayatını karartmasını beklememeliyiz, bekleyemeyiz. Hele de ucunda, aynı çıkmaz sokak varsa. Tam da bundan bölüm içindeki tavrı sebebiyle Meryem'e kızdığımı söyleyemem...

12 Aralık 2017 Salı

Siyah Beyaz Aşk: Bir #AsFer masalı...


İnsan kötü birisi olmak için doğmaz. İnsan, kötü birisi olarak da doğmaz. Hayatın sürüklediği gür bir nehir içinde savrulurken, başımıza gelenler bizi biz yapar. O nehrin suyu çekildiğinde ya da kıyıya ulaştığımızdaysa, başımıza gelenlerin tamamı bizim tercihlerimize dönüşür. Zira artık kendi adımlarımızı atıyoruzdur. Aldığımız ani kararlar, nehrin içinde sürüklenirken olduğu gibi kendimizi kurtarmak için değildir. Orada sürüklenirken ne kadar çaresizsek, ayaklarımız üzerindeyken o kadar çok kurtuluş yolu yaratabiliriz çünkü. Yani, kötü birisi olarak doğmayız ama kötü kalmayı biz seçeriz... Peki Ferhat içerisine itildiği kötülüğü bu kadar benimsemişken, onun için iyi birine dönüşmenin mümkünatı var mı? Yoksa zaten aslında iyi biri de, o iyiliğe ulaşmasını bilmek mi gerekli? Aslı bunu başarabilecek mi?..

8 Aralık 2017 Cuma

Vatanım Sensin: Aşkı kim tutsak edebilmiş ki?..


Aşk, hep en hiddetli savaşların sebebi olmuştur. Aşkın karşısında durmamak gerektiğini anlayamayan içinse, sonuç hep hüsran... Unutmamak gerekir ki, avuntular içerisinde yaşamak bir seçimdir ama aşk, asla sadece bir seçimden ibaret değildir. Zira kalbinin atış hızını kontrol edemediğin her duygu, senin iradenin dışında gelişiyor demektir. O irade aşka teslim olduktan sonra da, ne olursa olsun hiçbir şey değişmez. Ne tutsaklık ne de zorlama hiçbir yere götürmez. Elde edeceğin tek şey nefret olur. Onunla da bir yere kadar yetinir, sonra canavara dönüşürsün. Aşkı hiçbir zaman tutsak edemeyeceğini anladığında da genelde iş işten geçer. Değil mi Kerim?..

7 Aralık 2017 Perşembe

Meryem: Final olmadığından eminiz değil mi?..


İnsan en çok kendisine kızar. Yaptıklarından ve dahi hatta yapamadıklarından ötürü, en çok kendisini suçlar. Elbette, hepimiz özümüzde hatalar yapacak kadar aciz yaratıklarız. Ama bazı hataları kabul etmek de sindirmek de mümkün değil. Hani, "Üstüne bir bardak soğuk su iç de, yüreğin soğusun" derler ya; işte o bazı durumlarda imkansız. En büyük düşmanı kendisi olan birini kim nasıl durdurur, bundan sonra nasıl bir hayata savrulur onu tahmin etmek de kolay değil. Aşkın gücü, her şeyi geride bırakmaya yeter mi o da... Meryem, umulmadık bir yola savruldu. Beklenmedik bu güzergah, beraberinde neler getirecek çokça merak ediyorum gerçekten...

1 Aralık 2017 Cuma

Vatanım Sensin: Kerim, HiLeon fandomun radarına girme derim...


Aile dediğin nedir? Aile olmak öyle kolay mıdır? Biriyle evlenince, hemen aile olmuş olur musun? Bir de çocuk yapsan mesela? Aile demek, bir arada yaşamak mıdır sadece? Aile bütün olmak mıdır, her daim fedakârlık yapmak mıdır? Aile nasıl bir şeydir? İnsan neden aile olmak ister ki? Bunun için sadece sevmek yeter mi? Geri kalan her şey sorunsuz bir şekilde halledilir mi? Karanlığın içerisine saplandığında, aydınlığa ulaşmanı sağlayabilir mi? Eninde sonunda yüzün güler mi? Sonsuza dek korunur mu? Nasıl olur tüm bunlar, var mı bir cevabı? Yoksa Azize'den mi pay çıkartalım hepsine? Azize, bir gün gerçekten ailesiyle kavuşabilecek mi?..

30 Kasım 2017 Perşembe

Meryem: En azından artık inkâr etmiyor...


İnsan en çok kendisinden kaçmaya çalışır şu hayatta. Yaşadıklarından, gördüklerinden, bildiklerinden, başına gelenlerden, yanan kalbinden... İnsan en çok, kendi içine hapsetmek zorunda olduklarından korkar. Onların ortaya çıkmasından çekinir, kendisi dahil herkesi yok sayar. Aşkmış, sevgiymiş, ilişkiymiş, mutlu olmakmış; o kadar uzaktır ki, aslında ister istemez yok sayar... Ama kim kalbine sonsuza dek söz geçirebilmiş ki şimdiye kadar? Kim, aşktan kaçabilmiş?.. Her ne yaşamış olursa olsun, nasıl kendini bir koruma kalkanı içerisinde tutmaya çalışıyorsa çalışsın; Burcu da kaçamazdı. Ve kaçamadı...

24 Kasım 2017 Cuma

Vatanım Sensin: Bu aşk heba edilmeye değil, el üstünde tutulmaya lâyık...


Nasıl sevmekten vazgeçer ki insan? Nasıl kalbine söz geçirebilir? Ne mani olabilir ki buna? Düşmanlık mı, mesafeler mi, imkansızlıklar mı, zorluklar mı?.. Neden vazgeçmek zorunda kalsın ki insan sevdiğinden? Niçin yanacağını bile bile içinin, sevmeyi bıraksın? Hangi kanun, hangi savaş, hangi zorlama kalbe söz geçirebilmiş ki şimdiye kadar? Nerede, ne zaman görülmüş böyle bir şey?.. Leon nasıl vazgeçsin Hilal'den, ne diye başkasıyla evlenmesine göz yumsun? Nasıl başkasının olmasına müsaade etsin? Kim böyle bir acımasızlığı ona yapabilir? Peki yapılırsa, o bunu kaldırabilir mi?..

23 Kasım 2017 Perşembe

Meryem: Öpücük dediğin her derde deva mı yoksa?..


İnat etmenin çözüm olmadığı mâlumunuz. Sonuçta her şeyin bir sonu olduğu gibi, inat etmenin de sonu var. Zira insan içine attığı şeylerle uzun süre yaşayamaz. "Yaşarım" derse de, yapamaz. Gider dağa taşa haykırır, olmadı çiçekleriyle konuşur; yine de dile gelir söyleyemedikleri. Sonrası mı? Bir iç huzuru... Peki ya tam bu anda, o konuşmayı duyması gereken asıl kişi de ortamda olursa? İşte o andan sonra ne inat ne de inkar, hiçbir işe yaramaz. Artık gerçeği herkesin bilmesinde de zerre sakınca kalmaz. Gerekirse ölüme bile göğsünü gere gere, bu gerçekle gidiverirsin. Tıpkı Meryem'in yaptığı gibi...

17 Kasım 2017 Cuma

Vatanım Sensin: O ne güzel kavuşmaktı öyle, hınzırlar!..


Zaman ama en çok da hayat insanı değiştiriyor. Bazen ayak uyduramadığın şekilde, bazen yavaş yavaş şiddetini arttırır bir vaziyette. Herkesin hayatla mücadelesi farklı nihayetinde. Yaşadığı, gördüğü, hissettiği ve düşündüğü de. Ondan sebep yaşananların insan üzerinde nasıl bir etki bıraktığını kestirebilmek güçleşiyor. Geçmişle karşılaştırıp, yargılamak da zor. Ancak, yine de bazı keskin dönüşler göze batıyor. Hiç olmayacak şekilde yapılanlar da... Zaman herkesi değiştirmiş, bir Cevdet'le Hilal'i değiştirmemiş demiştim geçtiğimiz hafta. Şimdi bir ismi daha çıkartıyorum listeden; zira Cevdet de geçen zamanda değişmeye başlamış...

16 Kasım 2017 Perşembe

Meryem: Meryem gerçekten bu aşkı hak ediyor mu?


İnsanın her şey için çaba sarf etmesi gerektiği bir dönemi yaşıyoruz. Hiçbir şeyi elde etmek kolay olmadığı gibi, kıymetini bilmediklerimizin kaybettiklerimiz olması da şaşırtıcı değil. Maddi şeyler değil sadece kastettiklerim. Manen de bir çok şey için çaba sarf etmemiz gerekiyor. Birine inanmak, sevmek, kalbini açmak, her şeyini paylaşmak öyle kolay değil. O güveni kazandıktan sonra, ona sahip çıkmak da kolay değil. Zira bu sefer güven iki tarafın da eşit sergilemesi gerektiği bir inanç halini alıyor. Eğer sen karşındakinin güvenini sarsarsan, ondan daha nasıl sana güvenilir davranmasını bekleyebilirsin ki? Nasıl hesap sorarsın yaptıkları ve dahi hatta yapmadıkları için? Meryem, nasıl güveneceğiz artık sana söyler misin?..

10 Kasım 2017 Cuma

Vatanım Sensin: Gözlerimiz yollarda kalmıştı...


Bazı mücadeleler, diğer her mücadeleden daha kutsaldır. Öyle ki, içinde masum milyonlarca insanın hayatını ve toprağını kurtarma çabası saklıdır. O insanlara özgürlüklerini, kimsenin boyunduruğu altında yaşamadan hür iradeleriyle hayatlarını sürmeleri vaat edilmiş ve ardında da bu sağlanmıştır. O mücadele ki, her bir karış toprak için gerekirse gece gündüz savaşılmış, uğruna binlerce insanın kanı akmıştır. Bunun kıymetini bilme onuruna sahip herkes için de Vatanım Sensin çok özel bir dizidir. Beş ay boyunca, merakla başlamasını bekleyecek kadar hem de. Peki beklediğimize değdi mi?..

9 Kasım 2017 Perşembe

Meryem: Hangi acı bununla yarışabilir ki?..


Veda etmek zordur. İnsanın sevdiğinden ayrılması, onu bir daha göremeyecek olmasının verdiği acı kadar tarifsiz başka bir şey de yoktur. Hataların, pişmanlıkların, söylediklerin, söyleyemediklerin; her şey birer birer karşına dizilir ve içinden çıkılmaz bir girdaba savrulursun. Bunu en iyi, on ay önce anneannemi kaybettiğimde anladım. O kadar çok pişmanlığım var ki, içinden hâlâ da çıkamadım. O kadar çok özlüyorum ki, aklıma geldikçe gözlerim daima dolmakta... Yani iyi anlıyorum Güçlü'yü, nasıl bir psikolojide olduğunu ve nasıl yıkıldığını. Nasıl çaresiz kaldığını, içinde kalanlarla yaşamanın ne kadar zor olduğunu nasıl düşündüğünü. Ama o sevgi ki, cinayet işlemesinin önüne kesinlikle geçecektir...

2 Kasım 2017 Perşembe

Meryem: Bu kadar inat niye?..


Her insan aslında biraz inattır. Kabul etmez her şeyi, illa ki kendi doğruları vardır. O doğruların dışına çıkıldığında ya da görünmez bir kırmızı çizgiyle örülü sınırları ihlal edildiğinde hemen devreye girer. Kolay kolay etkisi geçmez, geçse de yankıları bir süre devam eder. İnat; insanın en büyük düşmanlarındandır. Gerçeğe ve doğruya ulaşmaktaki en önemli sorunlardandır. Elbette her inat böyle değil ama dizi evreninde, o inadın sonu ölüm bile olabilir...

26 Ekim 2017 Perşembe

Meryem: Senin yerin artık Savaş'ın yanı...


İnsanın yeniden sevmesi hiç de kolay olmuyor. Bir başkasına yeniden güvenmek, her sözüne inanmak, hareketlerini benimsemek çok zor. Her şey için olduğu gibi, bunun için de zaman gerekiyor. Bir şeyler değişmeye başladığındaysa kalpte, işte o zaman hiçbir şey eskisi gibi olmuyor... Mantığın yine, "Yapma" der belki ama kalbin çoktandır ona ait olduğunu haykırır, durur. Evet, insanın yeniden sevmesi hiç de kolay olmuyor. Ancak bazıları var ki, sevilmek için elinden geleni yapıyor... Savaş gibi... Kendi güvenini, isteğini, geçmişini bir kenara itip nasıl da çabalıyor ama Meryem için. Peki kıymeti biliniyor mu?..

19 Ekim 2017 Perşembe

Meryem: Sen çok mu suçsuzsun?..


Kötülüklerin de ara sıra dinlendiği zamanlar olmalı. Her an ve daima ziftini sağa sola saçmamalı. Kötülük dediğinin de insafı olmalı. Canı zaten çokça yananı, daha da yakmamalı. İnsan kötü olarak doğmuyor ama kötü kalmayı da kendisi seçiyor demiştim daha önce. Kötülük iliklerine öyle işliyor ki, iyilik yaptığını sanıyorken bile tek yaptığının kötülük olduğunun farkında olmuyor. Ve bu sonsuz döngüde hep masumlar zarar görüyor... Bu giriş size kimi çağırıştırıyor?..

5 Ekim 2017 Perşembe

Meryem: Acı, bir yapar yaraları...


Kimse anne karnından kötü olarak doğmuyor elbette. Büyüdüğü ortam, yaşadıkları, gördükleri ya da görmeyi arzuladıkları itiyor bu çukura insanı. Sonrasını kontrol edemediğiyse çok oluyor. İpin kopan ucunun peşinden dağ tırmanmaktansa, bayır aşağı inmeyi seçiyor. Ardından büyük bir karanlığın içine hapsoluyor ve bir süre sonra tamamen o karanlığa dönüşüyor. Yani evet, insan anne karnından kötü olarak doğmuyor ama kötü kalmayı kendisi seçiyor... Tıpkı Oktay gibi. Bu bölüm öğrendik ki, babasının başından geçenlerin travmasıyla kendini bilmez bir adama dönüşmüş. Hapse girmemek için, onun gibi olmamak için mücadele etmiş ve şimdi de bu yüzden gözünü kırpmadan ölüm saçmaktaymış.

28 Eylül 2017 Perşembe

Meryem: Geç kalmış bir ilk bakış...


Güven üzerine sayfalarca yazı kaleme alınır rahatlıkla. İnsanın en çok ihtiyaç duyduğu, hep uzağında bulduğu bir duygu çünkü. Mâlum, kaçan kovalanır derler; güven de hep kaçıyor bizlerden... Bazılarımız var ki, pespembe gözlüklerle bakıyor hayata ve insanlara. Her şeyi iyi yanıyla görmeye çalışıyor, hiç olmayacak kişilere güveniyor. Ve şüphe götürmeyeceği üzere, en çok da o 'bazılarımız' üzülüyor. Çünkü güvenlerinin boşa çıkması uzun sürmüyor... Herkese güven olmaz, herkesle iş yapılmaz, herkesin arkasından gidilmez, herkesle yüz göz de olunmaz; zira zararlı çıkan hep sen olursun. Kaybettiğinle kalır, öylece oturursun. Güven en büyük zaaflarımızdan, evet. Bu zaaftan kurtulmak içinse, gerçekten güvenilecek bir insan gerek...

11 Haziran 2017 Pazar

Adı Efsane: Buruk vedalar...


Ne güzel demiş MFÖ, "Nasıl anlatsam, nerden başlasam..." diye... Ambale olmuş vaziyette ekrana bakmaktayım çünkü tam da şuan. Beklenmedik vedalar yaşadık, bir de kısa bir ara haberi aldık mâlum... Adı Efsane'nin bölümü sonlandığında, kim gitti kim kaldı onu dahi anlamadım. Herkes vedalaştı, herkes uzaklaştı falan; dondum kaldım. Bölüm zaten beni intiharın eşiğine sürüklemişken, Model'in bir şarkısı çalmakta şimdi de kulaklarımda; "Bu ne biçim son böyle?" diye... Yazının devamında kendime gelebilirim umarım, hadi hayırlısı...

9 Haziran 2017 Cuma

Vatanım Sensin: Bir vedayı da mı çok gördünüz?..


Bazı sonlar insanın kalbinde kocaman bir yara açar. Geri döneceğini bilsen de üzer seni o veda. Yıkar, canını sıkar... O anlardan birisine mahkûmum şuan. Ama iyi yanı, olabilecek en vurucu şekilde gerçekleştirdi vedasını. Olabilecek en sahici şekilde, kalbimizi titretti. Olabilecek en değerli ve bir o kadar da huzurlu anı göstererek girdi tatile... Vatanım Sensin, 31 haftalık ekran macerasının ardından üç aylık araya başladı. Karakterlerimizi üç ay boyunca göremeyecek olmanın dramı bir yana, özellikle bazılarının gelecek sezon olacakları dahi muamma...