Beklenen Kral
Bensu Soral etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bensu Soral etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Mayıs 2017 Perşembe

İçerde: Dizi değil, cinnet sebebi.


Beklentisi olmayan insan evladı yoktur herhalde. Bir şeyleri arzulayan, hayâl eden, hayâl ettikleri olsun diye bekleyen... Ama tek başına beklentilerin yeterli gelmediğini de anlaması uzun sürmez. Başka şeyler olması gerekir. Belki biraz çaba, belki emek, belki dirayet, belki de en başından hiç beklentiye girmemek... İçerde'de tam da o noktadayım ben mesela. Beklentilerimin olduğu zamanları aşalı çok oldu. Artık sadece performanslar ve üzerine yazabilmek için izliyorum. Lâkin, izlerken zamanımın çoğunu yine de dövünerek geçiriyorum...

27 Nisan 2017 Perşembe

İçerde: Bu gerçekten oldu mu?..


Beklenmedik şeylerin, insanın hayatındaki etkisi daha derin oluyor şüphesiz. Altından kalkması da, kabullenmesi de hiç kolay olmuyor. Ölüm dediğin de böyle. Aslında, beklense dahi acısı büyük ama tam gözlerinin önünde hem de senin için gerçekleşmiş bir ölümün etkisi hiçbir şeyle tarif edilemez herhalde... Melek'in ölümü, Sarp'ın hem kurtuluşu hem de cehennemine döndü. O ölse Melek yaşayacaktı, çünkü. Ellerinde kayıp gitmeyecekti hayatı. Belki, gerçeği de öğrenirdi bu anda. En azından, bilerek ölürdü. Yaşayıp da acılarına bir yenisinin eklenmesine gerek yoktu. Ama eklendi. Hem Umut'un kim olduğunu öğrenemedi hem de Melek'i kaybetti...

18 Nisan 2017 Salı

İçerde: Ölme Melek, biz sensiz ne yaparız?!.


İnsanlar ne sırlar biliyor da, onlarla göçüp gidiyor ardına bakmadan. İnsanlar, gerçekleri bildikleri halde nasıl da susuyor. Nasıl da, bir türlü dile gelmiyor gerçekler. Nasıl da, çaresizce ölüme yürüyor... Dramatik bir giriş oldu değil mi? O kadar çaresiz kaldım ki, bu giriş daha uygunmuş gibi geldi. Öteki türlü, "Melek senin yapacağın işe ben!" diye başlamam gerekirdi yazıya zira. Yahu bir insan nasıl azimle böylesine önemli bir meseleyi, böylesine dramatik bir konuyu sürekli geçiştirir de bir türlü diyemez, "Umut, aslında Mert" diye...

12 Nisan 2017 Çarşamba

İçerde: Geleceğe yatırım...


Sevgi gerçekten çok özel bir duygu. Birinin karşısındakine, karşılıksız sevgi ile yaklaşabilmesi de çok değerli. İnsanın en büyük çaresizliklerinin çözümü dahi sevgide yatar zira. En büyük çıkmazları açar, en büyük olmazları halledilir kılar... Sanırım Celal de bundan sebep hep dört ayağının üzerine düşüyor. Tökezlese dahi asla, ipliği pazara bundan çıkmıyor. Düştüğü anda her daim biri arkasını kolluyor... Gerçekten şanslı adam. Arkasındaki güç de, yadsınamayacak kadar büyük. Peki ne zaman onun için rüzgar tersten esmeye başlayacak? Ne zaman, hak ettiği sonu tadacak?..

5 Nisan 2017 Çarşamba

İçerde: Kullanırsınız belki bunu da...


Adım adım ilerleyebildiğimiz hikâyelerin bir parçası olmayı ne kadar da seviyoruz. Ne kadar da çıkmaz olduğunu bildiğimiz yollara sapıyoruz. Bunu yapıyor, pişman oluyor ama yine de vazgeçmiyoruz. Alışkanlık halini alıyor çünkü, bırakamıyoruz... İçerde için direkt böyle demek ne kadar doğru olur bilemiyorum ama adım adım ilerlediği kısmı çok doğru, takdir edersiniz ki. Bir ölüm izledik, bir de Sarp'ın, annesinin hakkındaki gerçeği öğrendiğini anlamasını. Geri kalan her şey, sonunda kaydı en başa sarmaktan başka bir işe yaramadı...

28 Mart 2017 Salı

İçerde: Artık kardeş olduklarını öğrenseler diyorum...


Uzun zamandır keyifle izlemiyorum İçerde'yi. Düzenli okuyan kimseler var ise bilirler. Hakkında yazmam, hikâyesinin sonunda nereye evrileceğini merak etmemden. Nasıl biteceğini hepimiz biliyoruz elbette ama o gidiş yolları da oldukça önemli. İkinci sezon garantilenmiş göründüğünden, bu sezon sonuna dek pek bir şey olmayacağı da kesin. Tabi Kudret sayesinde, haftalardır aynı döngüleri yaşamaktan kurtulduk. Adam farklı bir aksiyon unsuru oldu dizide. Ayrıca mevcut gidişatı önemli ölçüde etkileyebilecek adımlar da atacak gibi. Füsun'a oldukça değer vermesi ve sözünü dinlemesi de bunun başlangıcı olsun bari...

21 Mart 2017 Salı

İçerde: Öyleyse öldük biz...


Yaprak kımıldamıyor diye bir tabir vardır ya hani, onu da bence rahatlıkla İçerde için kullanabiliriz. Zira sözde fırtınalar kopuyor, tufanlar yeri göğü inletiyor ama biz bir yaprak dahi kımıldadığını görmüyoruz. Bölüm başlıyor ve sonuna geliyor, biz hâlâ aynı yerde duruyoruz. Bir adım atıyor hikâye diye sevinirken, tökezleme ile karşılaşıyoruz. Belli ki ikinci sezona karar verilmiş, biz de sabrımızla sınanıyoruz...

14 Mart 2017 Salı

İçerde: "İçerde misin evlat?"tan, "İçerdeyim evlat"a...


Bir şeylerin artık değişmeye başladığı, biraz olsun ilerleme kaydedilebileceği izlenimi veren bir bölümle ekrana geldi bu hafta İçerde. Kudret'in, Celal'in karşısına geçişiyle bütün dengelerde de değişim başladı gibi. Onun ilk defa, karşısına geçen bir düşmandan böylesine çekindiğini gördüm. Ne olursa olsun, sözüne güvenecek kadar dürüst olduğuna inandığına da. Ondan mütevellit, Celal bu hapis mevzusundan yırtsa da, anlaşılan o ki sonunu Kudret Sönmez hazırlayacak...

7 Mart 2017 Salı

İçerde: Bir arpa boyu yol gidememek...


Bir arpa boyu yol gidememek... Sanırım birisi bana İçerde hakkında bir cümle kur dese, düşünmeden bunu derim. Zira gerçekten ilk bölümden beri, bir arpa boyu yol gidemedik. Her şey ilk bölümde bıraktığımız yerde. Her şey oradan ağrı bize nanik yapıyor ve biz her hafta, bir sırrın açığa çıkacağı ümidiyle kandırılarak, ekran karşısına oturtuluyor; yeni bir hayâl kırıklığı yaşıyoruz. Yeniden aldanıyoruz, yeniden umut etmek için fragman bekliyoruz. Kısır bir döngü içerisinde debeleniyoruz ama kimseye sesimizi duyuramıyoruz. Dizi başladığı ilk bölümden beri ilk defa geçtiğimiz hafta TOTAL'de birinciliği kaptırdı. Bunun ilk ve son olacağından kaçımız emin? Belki bu hafta Uğur Yücel hatırına yine birinciliğini tüm kategorilerde korur. Ancak bu bölümün hezeyanından sonra, bir sonraki hafta birincilikleri koruması ne kadar mümkün olabilir? Elbette hiç...

28 Şubat 2017 Salı

İçerde: Bir ihtimal daha var...


Bir sonuca varmayan olay örgüleriyle dolu dizimizin bir bölümünü daha devirmiş olmanın hüznü içerisinde yazmaktayım bu satırları. Tam, Mert ilk defa tam anlamıyla köşeye sıkıştı diye sevinirken; Sarp'ı ateşin içine atacaklarını kestiremediğim için duyduğum hüzün de ekstrası! Aslında öyle bir ihtimale tutunmamam lazımdı en başında ama tutunmuş bulundum işte. Mert yine bir şekilde aklanabilir de, peki Sarp kamera önünde işlediği bu cinayetten nasıl sıyrılacak? Bak işte orası muamma. Ama bir ihtimal daha var elbette...

21 Şubat 2017 Salı

İçerde: Yok mu bunun bir sonu?..


Kazanmak gibisi yok elbette. Ne olursa olsun galip gelen olmak paha biçilemez bir durum olmalı. Ama bunun kötü de bir yanı var, insan hep kazanmaya alışınca ister istemez dikkatsizleşebiliyor. İster istemez büyük hatalara imza atabiliyor. İster istemez, kendini ele veriyor... Tabi normal dünyada böyle. İçerde evreninde, hiç de öyle değil. Sarp'la Mert'in kardeş olduklarını öğrendikleri ana kadar Celal her türlü kazanacak. Her türlü, sıkıştığı dehlizden kurtulacak. Her türlü kendine yeni bir nefes alanı yaratacak. Ve biz de bu kötünün, finale kadar sürecek olan kazanma serüveninin bir parçası olacağız. O kazanacak, biz saç baş yolacağız...

14 Şubat 2017 Salı

İçerde: Öç almak...


Hem suçlu hem de güçlü olmak gibisi yok gerçekten. Her konuda istediğini yapabilirsin ama karşındakinden sana her daim saygı duymasını beklersin. Gerekirse hayatını karartırsın ama her an yoluna ışık olmasını istersin. Sürekli canını yakarsın, bir an olsun "ah" demesin diye gözünün içine bakarsın. Gerçekten kebap bir durum. Her daim kendine yontmanın en rahat yolu. Bir yalana bağladığın koskoca hayatları sınamanın en trajik hali... Celal'in her hafta başka bir insanlıktan nasip almamış haline tanık oluyoruz. Her hafta başka bir saçmalığına maruz kalıyoruz ve her hafta, yine yeni yeniden kurtuluşunu izliyoruz. Ne zaman açık verecek, ne zaman Mert'i tam anlamıyla karşısında bulacak; bilemiyoruz...

7 Şubat 2017 Salı

İçerde: Hissedebilmek...


Bir insanın sevgisini kazanmak için, herkesi ve her şeyi karalamak mümkün müdür? En kutsalına bile dokunmak, canını acıtmak? Böyle kazanılan sevginin bir kıymeti olduğunu düşünebilir misin peki? Sahte çünkü o sevgi ve yaratanı da sensin. Kim, böyle bir sahteliği kabul eder ki? Kim, kızım benimle barışsın diye ölmüş kardeşinin arkasından konuşturur birini? Ve böyle birisi gerçekten insan olabilir mi?.. Celal başlarda sevimli geliyordu, yalan yok. Özellikle de şivesi sebebiyle. Ancak artık kendisinden ciddi ölçüde rahatsız olmaya başladım. Dünyada sadece kendisi varmış ve hatta sanki dünya sadece kendisi için dönüyormuş gibi davranıyor-ki, bu sinir bozucu. Diğer insanların da hayatlarının kendileri için ne kadar önemli olduğunun farkında değil. Bu gözü karalıkla, daha nereye kadar gelmeyecek bir şey başına?..

31 Ocak 2017 Salı

İçerde: Hep yakın, çok uzak...


Bir ters köşe halidir ki, sormayınız. Herkesi bir adım önde sanırken, on adım geride bulabilirsiniz her an. Kafayı da yersiniz ama çaresi yok, bir ters köşe dizisini izlemektesiniz... İçerde izlerken artık her sahnenin biraz sonra flashbackle nasıl bağlandığını görecekmişiz gibi hisseden bir ben olamam değil mi? Bu ters köşelere, oyun içinde oyunlara alıştım ama kendi içinde uzun uzun hikâyesi olan flashbacklerle başım resmen dertte...

24 Ocak 2017 Salı

İçerde: Fabrika ayarları...


Bir kaçış kovalayış içerisinde, gerçeklere bir yaklaşıp bir uzaklaşan iki kardeşin hazin hikâyesine dönüşen İçerde'nin, artık bu ağza bir parmak bal çalıp ardından da nanik yapma halini bırakması ne kadar daha sürecek bilemiyorum ancak, sanırım hiçbir zaman 'umut' etmekten vazgeçmeyeceğim. Artık iki kardeşten birinin, diğerine söyleyemese de gerçeği öğrenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu kör dövüşün, sırf bölümlük yazılan yan gerilimlerin bizi her geçen bölüm gerçeklerden biraz daha uzaklaştırıyor oluşunaysa pek bozuluyorum...

17 Ocak 2017 Salı

İçerde: BU NE CESARETTİR YARABBİ!


Bir döngü halini alınca bazı şeyler, gerçekten kabak tadı verebiliyor. Ne kadar böyle tabir etmeyi sevmesem de, tamamen öyle. Olay içinde olay, oyun içinde oyun durumunun artık bir son bulması gerektiğine inanıyorum İçerde'de. Çünkü artık gösterilen her şeyin ardında, başka bir boyut arar olduk. Ve nitekim yanılmıyoruz da. Ancak şahsen ben yanılmamaktan yoruldum...

27 Aralık 2016 Salı

İçerde: Düşmanmışız gibi çek pampa!


İnsan birçok düşmanı olunca, kendine düşmandan dost yaratma arzusuna bürünebiliyor haliyle. En kolayı da bu olurdu sanırım. Düşmanlarını bir potada eritmenin en kolay yolu. Çözüme odaklı vede kurtarıcı. Ama her olay zaten lehine sonuçlanırken, böyle bir aksiyona gerek var mı? Bak işte orası muamma...

20 Aralık 2016 Salı

İçerde: Tebrikler!..


Umulandan farklı olan sunulanın, her şeyi nasıl değiştirebileceği mâlum. Beklentilerin karşılanmaması bir yana, her yanı yeni bir kaos zinciri sarmış gibi. Ölmesini istemediklerimizin, her şeye ve herkese çelme takmasını seyretmemiz de cabası elbette. Daha neler göreceğiz bilmem ama İçerde, önümüze yine mantık hatası sürmeden duramadı bu bölümde de...

13 Aralık 2016 Salı

İçerde: Patron olma hali...


Çıkış yolu bulmak için sürekli bir mücadele içerisinde olmak da, içerde olmaya dahil sanırım. İnsanın hep bir arayış içinde olması, attığı adımı güvene alma çabası da bunun kanıtı. Ya da Sarp'ın mı desem?.. Onu dört bir yanda savaşırken görüyoruz, mücadelesini sürdürürken nasıl titizlikle hareket ettiğini de biliyoruz. Ama bu titizlik, bazen beynimizi çokça zorlamıyor değil. Ters köşelerin kendini belli etmesinden oldukça laf çarpmışken, şimdi ters köşenin en keskinine maruz kalmak da sevdaya dahil mi?..

6 Aralık 2016 Salı

İçerde: İyi kalmak ya da kötülüğü kanıksamak...


Bir bilinmezlik halinin içerisinde esir olduysan, çıkmak için ne kadar çabalarsan çabala bir adım ileriye gidemezsin. Ama bu bir yerde senin seçimindir. Ulaşmak istediklerin uğruna feragat ettiklerinden sadece birisidir. Kavuşabilir misin gerçeklere bilmem ama uğruna en çok acı çektiğindir... Hem Sarp hem de Mert için bu durum geçerli. Bir bilinmezliğin esiri olmuş durumlar. Birisi ölmediğini öğrendiği kardeşinin peşinde, diğeri de artık olduğunu öğrendiği ailesinin peşinde olacak. Sonunda yolları birbirine çakışacak ama nereye savrulmuş olacaklar muamma...