Güzel Köylü: Kaan'ı tanıyor musun? - Beklenen Kral

7 Ağustos 2014 Perşembe

Güzel Köylü: Kaan'ı tanıyor musun?


Evet, haftalık bölüm analizi listemdeki dört diziden biri olan Güzel Köylü'de bugün de sıra... Aslında iki haftada bir diziler hakkında bölüm analizi yapıyordum ancak, üst üste binen bölümlerle romana yakın karakter sayısı elde etmeye başlayınca(!) ben de artık haftalık olarak bölüm analizi yapmaya karar verdim. Bu doğrultuda bundan böyle, Kaçak Gelinler, Ulan İstanbul, Güzel Köylü ve Kiraz Mevsimi'ni gittiği yere kadar haftalık olarak analiz edeceğim. Gittiği yere kadar derken; malum kış sezonu yaklaşıyor ve yeni yeni diziler gelecek önüme. Onlara ayırmak zorunda olacağım günlerde, muhtemelen bu haftalık analiz işini aksatabilirim. Bu dört işin, en az üçünün kış sezonuna sarkacağını düşünürsek; şimdiden bu küçük bilgiyi not düşeyim...

Güzel Köylü, her zaman söylediğim üzere; usta oyuncuları sayesinde belli bir eşiğin üzerine çıkmış oldukça başarılı bir köy dizisi bana göre... Yine her zaman dediğim gibi, aynı ortamda çekilen diğer dizilerden de zaten bu yönüyle tamamen ayrılmakta... Gelelim, dün akşamki bölümde neler olduğuna...

Gül'ün önerisiyle ineklere klasik müzik dinletmeye başlayan Cemal, bu uygulama sonrasında sütlerden yüzde yirmi beş verim almanın mutluluğu içerisindeydi... Ama, hain planları hiç bitmeyen Yusuf, yeniden başrole geçmişti. Kaan'ın kas yapmasına yardımcı olması için içtiği tüm vitamin hap ve tozlarını ineklerin samanlarına katıp, onları sütten kesmeyi planlamaktaydı... Planlamıştı planlamasına ama tam iş üzerindeyken de, Cemal'e yakalanmıştı. Kıvırma moduna girmiş, bir bahane düşünürken de altıncı bölüm sonra erdi...

Yedinci bölüm
Gayet zeki bir adam olan Yusuf, elbette samanlıkta oluşuna bir kılıf uydurmakta hiç zorlanmadı. Zira, geçen bölümde Bünyamin'in bilmişlikle yerinden çıkarttığı koluna bakması için geldiğini söyledi, Cemal'e. Duruma oldukça kuşkulu yaklaşan Cemal ise yine de tüm iyiliğiyle kendisine bakmayı kabul etti... Tabi bunu yapmak için samanlık en olmayacak mekan ve hep birlikte Yusuflara doğru yola çıkmışlardır. Bu sırada, samanlıkta Yusuf'a yardım eden Kemal ise babasını aramış ve tozlarla ne yapacağını sormuştur... Ah Kemal, sen o entrikalarıyla ünlü ailenin nasıl bir ferdisin gerçekten anlamak güç... Ve sonunda telefonda babasından aldığı talimatla ineklerin samanlarına tozları ve tüm hapları katmıştır...


Gül, Cemal ve Yusuf üçlüsü eve vardıklarında, Gül'den hiç haz etmeyen Kamuran'ın tüm modu düşmüştür. Cemal, Yusuf'un çıkan kolunu yerine taktıktan sonra da gözüne Kamuran'ın kafasında sarılı tülbente gözü takılmıştır... Hatırlarsanız geçen bölüm bin bir planlar içerisinde olan Yusuf'un bir zeytinin çekirdeğini ayıklayıp, diğerini öylece koyduğu ekmek dilimini Kamuran'a zorla yedirmesi sonrası, çekirdek dişine zarar vermişti. Bu sebeple başına bağladığı tülbentle acılar içinde kıvranan Kamuran için tek çözüm ise Kaan'dan başkası değildi... Aslında Yusuf'un Kaan'la ilgili bir planı var. Hani Konya'dan damadı Bünyamin'in akrabalarından birini, Kamuran'la evlendirmek istemese; Kaan'ı damadı olsun istiyor diyeceğim ama biraz muallak bu durum. Belki elinin altında dursun istiyor olabilir. İlerleyen bölümlerde netleşecektir bu yaptığının altındaki nane... 


Cemal ve Gül, Yusuflardan ayrılıp muhtarın çardağına gitmiş ve Kaan'dan, Kamuran'a bakmasını rica etmişlerdir. Aslında sırada bekleyen bir hasta olmasına karşın, acil bir durum olması sebebiyle Kaan, eşyalarını alıp Yusuflara gitmiştir... Tam muayeneye başlayacakken, Kaan'ın elinde gördüğü iğneyle paniğe kapılan Kamuran ise -tam karşılığı olarak- tay gibi evden kaçmaya başlamıştır. Kamuran önde, Kaan arkasında neredeyse tüm köyü turlamaya başlamışlardır. Bu sahnenin fazla uzatıldığını düşünüyorum yalnız. Tamam, Kamuran'ın kaçmasını anlarım ama Kaan'ın onu onca zaman neden kovaladığını anlamak güç. Hiç ben böyle muayene etme aşkıyla dolu bir doktor görmemiştim daha önce... Bu kaçış sırasında, önce kahveye daha sonra da Sultan analara düşmüştür yolları. Sultan analarda ise Gül, Kaan'la ilgili belirgin ilk potunu kırmıştır... Kamuran'a korkmaması gerektiğini ve daha önce kendisinin de çokça kez Kaan'a muayene olduğunu söylemiştir... Tabi bu telkin işe yaramamıştır ama o an orada bulunan Cemal'in beyninde şimşekler çakmasına yetmiştir...

Gelelim en en en ... çok kızarak izlediğim sahnelere... Nihal ve Bünyamin'in sahnelerinin komedi unsuru doğurmadığını söyleyerek başlamak istiyorum sözlerime... Nihal'in saf ve temiz kalpli yönünün senarist tarafından, farklı(!) yorumlanmaya açık bir hale getirildiğine inanıyorum ayrıca... Bünyamin'le, Nihal önceki bölümde geçirdikleri deniz keyfinin devamı olarak bu bölümde de denize giderek güzelce(!) zaman geçirmişlerdir. Bu sahnelerden oldukça irrite olduğumdan, aslında içerisinde birçok komedi unsuru barındıran an olsa bile anlatmayacağım!.. Protesto ediyorum senaristi... Lütfen, Nihal'in saf ve iyi kalpli yönünü, hafif kadın imajından kurtar senaristciğim. Yoksa bu ikimiz arasında açık savaş sebebi olacak söyleyeyim!.. -Korkunç ötesi bir tehdit savurdum be!.. Uvvv... Ben bile kendimden korktum... Peki, bendeki bu yersiz erkeklik gösterisi nereden geliyor dersiniz?.. Aramızda kalsın; sekizinci bölümün fragmanında Nihal'in aslında Bünyamin'in evli olduğunu bilmediğini gösteren bir sahne gördüm de oradan... Senarist işi toparlamış yani. Ama çaktırmayın lütfen..- Kendine gel senarist!.. Düzelt şu işi!... Çok kızarım!..

Nihal'e erkeklik gösterisi yapacağım diye gün boyu güneşin altında kızarmış tavuğa dönen Bünyamin ise eve geldiğindeki haliyle beni çok güldürdü şimdi, ne yalan söyleyeyim... Vücudunun neredeyse her yeri yanık içinde kalan Bünyamin'in bu görüntüsüne bahanesi; iş yerindeki gaz ocağının patlaması olmuştur. Ama ne hikmetse bu gaz ocağındaki sıcak su, her yerini yakıp kavurmuştur(!).. Tabi, çakallıkta bir dünya markası olan Nurten işkillenmiştir bu durumdan ama beklediğimin aksine çok da üzerine düşmedi. Sahnenin sonunda ise tüm aile elinde yoğurt, Bünyamin'i mumyalamakla meşgullerdi... Bünyamin, dizinin en sevdiğim karakterlerinden ama Nihal'den uzak durmazsa, sevgim bitecek. Bendeki Nihal savunuculuğu da nereden çıktı bilemiyorum. (Platonikim, platonikim, platonikim -utangaç surat-)


Gül'ün Kaan'ı tanıyıp tanımadığı aklına takılan Cemal ise Gül'e buluşma teklif etmiş ve keyifli bir gece geçirdikten sonra; sabahtan beri kafasını kurcalayan soruya gelmiştir sıra... Cemal'in; "Kaan'ı tanıyor musun?" sorusuna, Gül'ün açıkçası doğruyu söylemesini beklerdim ancak, beklediğim olmadı. Kaan'ı tanımadığını ve yalnızca Kamuran'ı gazlamak için öyle dediğini söylemekle yetindi. Bu ilerleyen bölümlerdeki başka başka olaylara tanıklık edeceğimizin göstergesiydi bir yerde... Bakalım, bakalım...


Kamuran'ı deliler gibi(!) kovalarken, yolu samanlığa da düşen Kaan ise orada bulduğu protein tozu ve haplarının hesabını sormak için kahveye gelmiştir. Bir gün önce, kendisiyle yaptığı bilek güreşini kaybeden Cemal'in çalıştığı mekanda bulması; onları bir yerde haklı olarak onun çaldığını düşünmesini sağlamıştı. Tabi bu düşüncesini, tüm kahvenin önünde "hırsız" yaftalamasıyla yapması olmadı. Tam büyükçe bir sorun çıkacakken diğer kahve sakinlerinin araya girmesi durumu yatıştırdı ama bu ikili arasındaki negatif çekimi daha güçlü bir seviyeye taşıdı...

İneklerden daha önce yüzde yirmi beş verim alan ve bu sayede, köyün "klasik müzik işe yaramaz" diye dalga geçmelerine kapak yapan Hüsnü'nün ise başı derttedir. Zira, Yusuf'un planı işe yaramıştır ve tüm inekler sütten kesilmiştir. Bu durumu, köy ahalisinden saklamak istemektedirler ancak, iki gündür ortalarda olmayan Kamuran samanlıkta saklanmaktadır ve samanlıktan çıktıktan sonraki ilk işi, babasının yanına gidip bu haberi vermek olmuştur... E tabi, planı işe yarayan Yusuf ise bunu saklayacak değildir...


Hüsnü, yağmur duası minvalinde; bulduğu en yüksek tepede süt duasına çıkmıştır ancak, ineklerin durumu düzelmemiştir. Neden olduklarını bilmedikleri bu durum karşısında da yapabilecekleri çok bir şey yoktur... Tam bu sırada ise samanlığa, Sultan ana gelmiştir... Pek tabi, Yusuf her şeyi yetiştirmiştir ve kendisinden bu durumu sakladığı için Hüsnü'ye oldukça kızgın gözükmektedir. Gül her şeyin sorumlusunun kendisi olduğunu söylesede, tüm ineklerin birden hastalanmasının normal olmadığını düşünen Sultan ana inekleri kesime göndereceğini büyük bir hışımla dile getirmiştir... Bu durumda işsiz kalacak olan Hüsnü ise büyük bir şoka girmiş ve bölüm tam bu anda sonra ermiştir...

Güzel Köylü gerçekten başarılı bir hikaye... Karakterler oldukça derin ve repliklerin yazılmak için yazılmadığı çok kesin. Köy ahalisi dahi, diğer dizilerdeki rollerinden daha istikrarlı bir başarı sergilemekteler... E, bu da haliyle ortaya izlemesi oldukça keyifli bir iş çıkartıyor bizim için... O zaman bizde, her hafta kaçırmadan Güzel Köylü'yü izlemeyi ihmal etmeyelim...

Sevgilerimle...
Beklenen Kral

twitter.com/BeklenenKral
BeklenenKral@gmail.com

3 yorum :

  1. O klasik sıralamalarımdan birini yapayım yine... :)
    1- Kamuran, tay gibi değil tazı gibiydi adeta. Kaan'ın da peşinden o kadar koşması, saçmaydı bence. Olmuyorsa olmuyor. Bu arada karakteri canlandıran Esin Civangil, gerçekten de o kadar hızlı bir koşucuysa kendisini takdir etmek gerek... :)
    2- Nihal aslında akıllı bir kadın. Ama konu erkekler olduğunda süt dökmüş kediye dönüyor. O kadar saf davranması gerçekten de hoş değil. Bir zahmet de evli olduğunu öğrensin de, şu Bünyamin'den kurtulsun hemen. Bu arada Nurten niye olayın üstüne fazla gitmedi? Konu Kamuran olduğunda o kadar plan yapan Nurten (ya da kendi deyişiyle Nürten), niye nikahlı kocasının bir şeyler çevirdiğini anlamadı, anlayamadı veya anlamamazlıktan geldi? Çok da mantıklı olmadı sanki...
    3- Bu arada sonraki bölümde Nihal bir şeyden korkup Niyazi'nin kucağına atlıyor, sonra bayılıyor. Sanırım bunlar, Nihal'i Muhtar'a yaklaştırmak için yapılan hamleler.
    4- Gül gerçeği söyleseydi olmazdı. Cemal ile araları bozulurdu. Ki, o da ona yakınlaşmaya başladı. Sanırım tehlikeye atmak istemedi kendini ve akla gelebilecek ilk şeyi uydurdu.
    5- Sude'nin yapmaya çalıştığı şey nedir, biri bana anlatsın... Sonraki bölümün fragmanında gidip Celal'i öpüyor. Çocuğun bir ilişkisi olup olmadığını bile bilip irdelemeden öpüverdi. Gerçi başka bir durum da olabilir, ama benim anladığım o.
    6- Sultan Ana'yı çok severdim, ki hala seviyorum. Ama son sahneden kadına öyle bir gıcık oldum ki, anlatamam. Hüsnü'yü kovuşunda gerçekten kadının saçını başını yolmak istedim. Yine yüzüne kondurduğu masum (!) gülüşü bile hoşuma gitmedi bu sefer... :) Büyük ihtimalle esas oğlanın babasını kovduğu için oldu bu nefretim. Yusuf'a yapsa aynı şeyi, büyük ihtimalle kızmazdım. Aynı şekilde Niyazi de o sahnede nefretimi kazandı. Yusuf demişken... Yusuf ile Kamuran da zaten sevimsiz karakterlerdi, sonraki bölümde daha bir nefret ettireceğe benziyorlar. Şaka bir yana, karakterleri inandırıcı kıldıkları için oyuncuları tebrik etmek şart...
    7- Kaan'ın "hırsız" yakıştırması gerçekten de saçmaydı. Tamam, o durumda akla tabii ki de öyle bir şey gelir. Ama ahıra girip çıkanların hesabı yok ki kardeşim. Asıl siniri Gül içindi bence. Üstüne o da gelince köpürdü bence...
    8- Gül ile Cemal'i yaklaştırma işini biraz daha hızlandırmaları lazım sanki. Cemal çok cesaretsiz, Gül de keza. Bu şekilde nasıl ilerleyecek işler? Birisinin tüm cesaretini yerden alıp itiraf etmesi lazım...
    9- Köydeki bütün erkekler de Gül ve kardeşlerine aşık oluyor. Cemal Gül'e, Niyazi ve Bünyamin Nihal'e, Kemal ve Tarkan Sude'ye... Güzelliklerinin cezasını böyle çekiyorlar işte, bir sürü erkekle uğraşarak. Hadi Gül'ün işi daha kolay, ama peki ya diğerleri? :))
    10- Yine gelecek bölümde ahırda söylenen türkü, yarıp geçeceğe benziyor. Klasik müzik olmazsa, Ege ezgileri var işte... :))
    11- Ne yazık ki kaçıracağım gelecek bölümü. Ulan İstanbul ve Ruhumun Aynası'nın ikişer, Güzel Köylü'nün ise sadece tek bölümü gidiyor. Ama tatil lazım bana da. Sene boyunca çalıştık, yorulduk. Şimdi dinlenme vakti. Yine de özleyeceğim ama hepsini. Gelir gelmez bölümleri izledikten sonra buraya girip yorumları sıralayacağımdan şüpheniz olmasın yani... :))
    Şimdilik bu kadar. Sonraki yazılarda görüşmek üzere. Sevgiler... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu arada söylemek istediğim birkaç şey daha var...
      12- Bünyamin karakterinden yeni bir fenomen doğacak galiba. Gerçi dizinin dikkat çeken bir sürü karakteri var. Ama Bünyamin bambaşka. En azından yorumlar öyle... :)
      13- Köylü halkının da hayatlarına tanık olsak biraz. Sürekli kahvede oturup dedikodu yapıyorlar. Bence senaristler bunu biraz düşünsün...
      14- Keşke Ruhumun Aynası da olsaydı her hafta. En azından Kiraz Mevsimi yerine. Ama tabii sizin seçiminiz, takdiriniz. Ben roman uzunluğundaki yazıları okumaya da razıyım, orası başka...
      Tamam, bu seferlik bu kadar. Fazla uzattım yine. Sevgiler... :)

      Sil
    2. Nihal'in saflığını artık dizginlemesi şart yani. O kadar şuh kadın, evde kalmış gibi hareketler yapıyor. Olmuyor!. Hani ben olsam neise.. :) Şaka bir yana, aslında Bünyamin ve Nihal'in sahneleri oldukça komik. Özellikle erkeklik sahneleyen, Bünyamin'in düştüğü hal felaket komikti. Ve dediğiniz gibi kesinlikle fenomen olma yolunda... Nurten'in ise üzerine düşmemesi bu konunun gerçekten yersizdi. Yani beklediğim, düşmesi hatta Bünyamin'e dünyayı dar etmesiydi. Bu kadar üstünkörü bir şekilde geçiştirilmesi olmadı. Ayrıca, Yusuf'un da Bünyamin'i bu kadar fazla sevmesi biraz saçma geliyor bana. Sırf Kamuran'a damat bulacak diye değil yani bu sevgisi. Daha önceki diyaloglarından da anlaşılıyordu. Bünyamin'in bizim görmediğimiz iyi bir tarafını görüyor muhtemelen. :)

      Sultan ananın, bir şey hatırlamıyormuş ya da kızgın davrandıktan sonra ekrana dönüp de bize yaptıklarının gerçek olmadığını göstermesine bayılıyorum. Resmen karakter bizimle interaktif biçimde iletişim halinde. :) Ama Hüsnü'ye yaptığı kötü oldu. Yusuf'a olsa ben de üzülmezdim bu arada. :)

      Köyde farklı ve güzel bir üçlü olunca köyün tüm erkeklerinin peşlerine düşmesi bir yerde normal gibi. Ama Sude'nin Celal'le olan durumu biraz karışık. Ayrıca iki bölümdür pas vermeyen Celal'in kendini öpmesine izin vermesi de ironik olacak. Ya sonunda bu ilgiyi karşılıksız bırakamadı ya da o işin altında başka bir şey var göreceğiz. :)

      Aslında Ruhumun Aynası ve Kocamın Ailesi için de düşündüm haftalık analizi ama böyle olursa, başka konulara yer kalmayacak. Aslında elimin altında çok da alternatif yok yaz dolayısıyla ancak, bir süre kaçamak yapıp her iki diziyi de haftalık analiz edebilirim. Zevkle okuyor olmanıza ise çok sevindim; sağolun!. :)

      Uzunca bir süre olamayacak oluşunuza üzüldüm. İnternete dahi giremeyeceğiniz bir yere gidiyorsunuz sanırım. Ya da her şeyden kendinizi arındıracaksınız. Aslında en güzeli gibi. :)

      Size iyi tatiller, sevgiler...

      Sil