İçerde: Bu sefer kesin içerde... - Beklenen Kral

15 Kasım 2016 Salı

İçerde: Bu sefer kesin içerde...


Birilerine güvenmek gerçekten çok zor. En yakınındaki kişiden dahi şüphelenecek noktaya gelmekse bildiğin trajedi olmalı. İnsan bu şekilde ne kadar huzurlu kalabilir orası da muamma... Celal için birçok şeyi yeniden gözden geçirme zamanı geldi çattı. Güvendiklerinin listesini de baştan yapmalı. Bir oyun düşünün ki, altında has adam olmak derdi var sanarken; baş adam olma arzusu çıksın. Ancak, rüzgar tersinden esmeye çok erken başladı ve Alyanak için son yakın...

9. Bölüm


Hiç şüphelenmedim dersem yalan olmaz. Şimdiye kadar Sarp'a ait bulduğu her veriyi Celal'e anlatmayıp kendisine saklamasına kandım. Ben adamın merhametli bir tarafı var, o yapmamıştır; yapsa Sarp'ı o pozisyonda bırakmazdı dedim ama yanıldım... Davut'un bu kadar çok göze sokulması elbette şüphe uyandırmaya başlamıştı ama ilk ve tek şüphelim de kendisinden başkası değildi. Haftalardır izlediğimiz has adam olma derdi, bunu yapması için güçlü bir sebepti. Hem Mestan'ı saf dışı bırakacak hem de Sarp'tan kurtulacaktı. Minik ve Alyanak desen zaten pozisyonları öyle çok da tehlike arz eden cinsten görünmüyordu. Yeşim'le olan daha önceki diyalogları, Celal'in evde cinayetin hemen öncesinde Mestan'la konuşması ve Yeşim'in de bu konuşmayı dinleyip Davut'a anlatma ihtimali derken; bekledim ki Davut çıksın bu cinayetin altından. Daha güzel bir kurgu yaratılmıştı, kabul edelim. Alyanak'ın has adam değil, baş adam olma eğilimine girmesi ise haliyle şu saatten sonra sonunu hazırladı...


Bir yere kadar Alyanak'ın bir oyun içerisinde olduğunu yine hissetmedim. Lâkin ne zaman bir gayret Celal'i Sarp'a karşı doldururken görmeye başladık; ondan sonra Davut şüpheli çizgisinden çıkmaya başladı. Üzerine o götürüldükleri izbe yerdeki halleri, iyice belli etti. Daha sonra da flashback marifetiyle o gece Mestan'ı öldürenin kendisi olduğu gösterildi. Tabi, pek uzun boylu olmadığını düşünürsek herhalde adamlarına astırdı Mestan'ı... Yalnız hiçbir flashback, o patlayan arabada kimsenin ceset aramamasını, polis ya da itfaiyenin gelmemesini açıklayamaz söyleyeyim. Bir yerden sonra araba yanmaktan heder olup, kendi kendine söndü bile. Yine herkes ağlıyor, arabaya yaklaşıp da içinde ceset var mı diye bakmıyordu. Saç baş yolmadan bir bölüm izlesek, olmuyordu...


Bu ölümün en büyük şoklarından birini yaşayan da Mert oldu. Celal'in öldüğü haberini aldıktan sonraki sahnesi etkileyiciydi; Aras Bulut İynemli'nin kumaşına sağlık. Ardından Sarp'ın peşine düşüp de Celal'in aslında yaşadığını öğrenmesiyse combo oldu. İki türlü... Birincisi, elbette ölmediğine oldukça sevindi. Sonuçta babası yerine koyuyor. İkincisi, böylesine büyük bir dümen çevirip de kendisine hiçbir şey söylememesinin bir yansıması olacaktır elbette. Boru mu, öldüğünü düşünenlerden birisi de oydu. Ve hazır onun kararlarını sorgulamaya da başlamışken, iyice kopacaktır. Aslında bu iyi olur. En azından kirli işlere karışmış Mert izlemekten kurtuluruz böylece. Tabi, Sarp'a delicesine bilendikten sonra otomatikman kötülüğün safına geçerse bilmem. 


Mert bu yapmaz, yapmaz... Bir şekilde kan çeker. Annesi olduğunu bilmediği Füsun için, babası yerine koyduğu adama sırt çeviren bir insandan bahsediyoruz neticede. Kalbinin güzelliğini karartamamış Coşkun gereksizi...


Bir teori var, uzun zamanlardır dillendirilen. Yusuf müdürün de aslında içerde olduğuna dair. Bu ihtimali kaşıyan da bir şey oldu bölümde. Sarp, Alyanak'ın adamından zorla tüm gerçeği öğrendikten sonra gidip de Yusuf'a anlattığında ve "Aslında bırakalım da ölsün amirim" dedikten sonra Yusuf'un, ölmesine müsaade edemeyişi manidardı. Onu kurtarmak için bir dümen çevrilmesini de o sağlamış oldu bu tepkisiyle. Celal'den kurtulmak için böylesine altın bir fırsat varken kullanmamayı, başka yere çekmek de zor. 'Ensesine ben çökeceğim onun' kafasındaysa, on yıllardır hiçbir şekilde onu alt edemediğini de görüyoruz. Neticede dün başlamadı bu mücadelesi...


Keyifli bir bölüm izledik. Mantık hataları yok muydu, yine vardı. Lâkin sıkılmadan sonuna geldik. Ayrıca nabzı yüksek tutmaya yönelik adımların da başarılı olduğunu düşünüyorum. Sadece şu uzun uzun yürümeler, bakışmalar beni baymakta ama o tüm dizilerin ortak sorunu olduğundan ses çıkartmıyorum. Bir de keşke Yusuf'la Sarp'ın son telefon konuşması olmasaydı. O andan sonra Celal'in ölmediği ve Sarp'ın onunla buluşmaya gittiği bariz şekilde anlaşıldı. Ters köşe yapmak isterken, doğrudan açık vermiş oldular... Bakalım, Alyanak'ın başına şimdi neler neler gelecek. Artık Celal onu kızgın kumlara mı gömer, Minik'e ezme mi yaptırtır; bilmem...

Beklenen Kral

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder