Beklenen Kral
İlker Aksum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İlker Aksum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Şubat 2017 Perşembe

Poyraz Karayel: Karanlık bir dehliz...


Güven. Sonu her zaman doğru yola çıkmayan o his. Çoğu zaman kandığın, çoğu zaman yandığın o; güven... İnsanın beklentileri, karşısındakine yaklaşımı net olunca; ondan da bekliyor aynı netliği vede mertliği. Düzgün adam sanıp aldandığın anda da, çıkartıp saplıyor hançerini... Evet, sona bir kaldı. Evet, gidiyor Poyraz Karayel. Evet, iyi bir son beklemiyorum zaten. Ama onca zaman ilkeleriyle ayakta durmuş, kimsenin deviremediği Bahri babayı bir gereksize kurban ettirirlerse gerçekten üzülürüm...

16 Şubat 2017 Perşembe

Poyraz Karayel: Vedalar albayım, vedalar...


Veda etmek zor, veda edeceğini bilmek daha zor. Kim sevdiğinden ayrı düşmek ister ki? Kim kaybetmek ister bir yanını? Kim her an aklında olmasından mutlu olanı unutmayı kabullenir? Kim bile isteye vazgeçer sevdiğinden? Kim, sevdiğinin arkasından göz yaşı dökmez?.. Bir macera düşünün, ilk bölümünden beri sizi içine esir alan. Bir macera düşünün keyif veren, mutluluk saçan. Bir macera düşünün, sizi dellendirse bile sevginizde eksilme olmayan... Poyraz Karayel'in son üç bölümü kaldığını bilerek ekran karşısına geçip oturmak zaten zordu. Bir de sağ üst köşeye marifet gibi yazmışlar "Son üç bölüm" diye, güldükçe gözüm oraya ilişti; keyfim kaçtı durdu. Bunca konu, bunca olay, bunca aşk, kalan iki bölüme sığacak mı çok merak ediyorum doğrusu...

9 Şubat 2017 Perşembe

Poyraz Karayel: Şimdi onlar düşünsün!..


Şüphesiz, en keyifli bölümlerinden birisiyle ekrana geldi bu hafta Poyraz Karayel. Sezonun başında olmasını isteyeceğimiz her şey, şimdilerde yavaş yavaş gerçekleşiyor ve elbette otomatikman seyir keyfi katlanmış oluyor. Reytinglerinin son dönemde oldukça sorunlu olduğunu düşünürsek, umarım toparlamasına yardımcı olur bu manevra. Poyraz ve çetesinin maceralarını izlemenin ne kadar keyifli olacağını tahmin dahi edemiyorum zira...

2 Şubat 2017 Perşembe

Poyraz Karayel: İpin ucu...


İnsanı ayakta umudu tutar. Her konuda ve durumda yanındadır. Güvenmek istediğin yegane şeylerden biridir de ayrıca. Kendini sağlama alabildiğin nadir anları yaşatır sana. Huzuru bir an bile olsa yakıştırır yanına... Ya kaybedersen umudunu? O zaman yaşamın nasıl da çekilmez olduğu gelir hep aklına ve daima mutsuzluğa sarıldığını fark edersin. Kaybettiğin kadar kolay da kazanamazsın tekrar umudu. O yüzden her daim kıymetini bilmen gerekir. Peki bilebilir misin?.. Poyraz Karayel evreninde, her yanı umutsuzluk bulutları sarmış ama umudu elden bırakmayan karakterleri sayesinde izlemek keyifli zaten diziyi. Onların enerjileri, hayata bakış açıları bizi çeken. Şimdiden sonra da umutlu olabilirler mi, işte orasını bilemiyorum. Zira ipin ucunda önemli bir hayat durmakta...

26 Ocak 2017 Perşembe

Poyraz Karayel: Hani öpüşmeyecektiniz!


İnsan sevdiklerine konduramaz elbette istemediği davranışları. Beklenmedik olaylar karşısında yapılan çıkışlar da hep, bir anlık sızıyla meydana gelmekte zaten. Kabullenmek ya da reddetmek ise sadece bir tercih meselesi değil; aynı zamanda bir sonraki beklenmedik olaya tepkini belirlemekte. Ayrıca atacağın adımın şiddetini de...

19 Ocak 2017 Perşembe

Poyraz Karayel: Bir ihtimal daha var...


Tahmin edilen ve bir o kadar da istenmeyen olay örgülerinin içerisine girmeye başlayan bir Poyraz Karayel bölümünün ardından yazıyorum bu satırları. Kötü birkaç gün geçiriyorum, biraz kafam dağılsın diye izleyeyim dedim; daha beter gerildim. Hele bölümün sonu için ne desem bilmem. Sadece her şeyin aslında kurmaca olabileceğine tutunuyorum. Ne bileyim, neden olmasın yani?..

12 Ocak 2017 Perşembe

Poyraz Karayel: Eskinin doyulmaz tadı...


İnsanın eskiye duyduğu özlem arttıkça, o anların kıymetini de daha çok anlamaya başlıyor. O hisler, o yaşanmışlıklar, o mutluluklar... Tabi bu herkes için geçerli değildir ama en azından Poyraz Karayel evreni için oldukça geçerli bir mesele... İlk sezonun tadı diğer iki sezonda da yoktu. Farklı bir boyut katılmış ve hatta mekanlarından dahi olmuştu. Ama bir şeyler artık değişmeye başladı. Eskisi gibi hissettiğim bir bölüm izledik mesela. Özellikle de Poyraz noktasında...

29 Aralık 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Gerçekten var mı cesaretin?..


Umudunu kaybetmemek güzeldir. Seni diri tutar, kolay kolay yıkılmaz; örselenmezsin. İnandığın uğruna korursun umudunu çünkü. Ama gün gelir de o umudun, bir umudu kalmadığını gördüğünde inkar edersen bunu; işin rengi aniden değişiverir işte. Zira umudun, bir saplantı halini almıştır. Ondan sonrası tam bir kaos ve bilinmezlik serüveni. Saçmalamak üzerine atılmış bir sürü adım. Ardından olacaklar ise, sonunda sadece seni üzecek bir sürü hüsranı tetiklemekten öteye gidemeyecek demek... Yani Çınar'ın durumu oldukça vahim.

24 Kasım 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Ya benimsin ya kara toprağın mı?..


Ölüm, sadece ruhun bedenden ayrılması mıdır gerçekten? Yoksa insan sevdiği birinden ayrıldığında da aynı duyguyu yaşar mı?.. İkisini aynı kefeye koymak ne kadar mümkündür bilemiyorum ama Poyraz'ın Ayşegül'e dediği, "Seni o gelinlikle göreceğime, keşke beyaz kefenin içerisinde görseydim" lafı bana biraz koydu. Evet, Poyraz aşkını doruklarda yaşayan bir karakter lâkin bu onu zihnimde az biraz hastalıklı yaptı. Ne yani? 'Ya benimsin ya kara toprağın' sözü sadece kıro lakırtısı değil mi? Çok sevmek, bunu söylemek için yeterli mi?..

17 Kasım 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Kolay olmayacak...


Ciddi bir karar almanın her zaman için büyük zorlukları vardır. Düşünmeden hareket edersen özellikle de. Bir ihtimale tutunmanın daha mantıklı olduğunu anlaman çok uzun sürmez. Ne olursa olsun, mantıkla hareket etmen gerektiğini de. Ama iş işten geçmiş, çok geç kalmışsındır... Ayşegül'ün evlilik kararının desteklenecek bir yanı zaten yoktu. Poyraz ortaya çıktığı andan itibarense tam bir gereksizlik hadisesine döndü. Elini kolunu hiç olmadığı kadar bağlaması yetmedi, dünyaca ünlü bir kaçakçılık örgütünün olası liderinin eşi oldu. O da yetmedi, vicdan borcuyla etrafı örüldü...

10 Kasım 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Aşk mücadele gerektirir..


Mücadele etmen gerekir bazen, her şey için olduğu gibi aşkın içinde. Attığın her adımın daha güçlü olması gerekir, aşk uğruna çaba sarf ederken izin kalsın diye. Bazen ölüm, bazen kıyım çalar kapını ama asla vazgeçmezsin aşkından. Ölsen bile, sonunda kavuşacağın ihtimaline tutunursun. Hayatta kalırsan da bir şekilde, onu yeniden bulursun. Bulduğunda belki istediğin noktada değildir ama kalbinin hâlâ senin olduğundan eminsindir... Büyük mücadeleler verdi hem Poyraz hem de Ayşegül. Fazlaca direndiler ölüme, fazlaca mücadele ettiler gerçeklerle, fazlaca üzüldüler hallerine. Sevmekten hiç vazgeçmemenin ödülünü de aldılar. Yeniden karşılaştılar. Yeniden sarılabilecek kadar yakınlaştılar. Bir süre daha huzur çok uzakta ama aşk, yeniden dizlerinin dibinde durmakta...

3 Kasım 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Hesaplaşın ama sonsuza dek sürmesin


İnsan kendi gerçeklerinden ne kadar uzaklaşabilir? Nereye kadar inkar edebilir duygularını, hislerini, içindeki yangını, kalbinin hızla atışını, midesinde uçuşan kelebekleri? Nereye kadar aşktan kaçabilir? Nereye kadar, karşı gelebilir onlara? Nereye kadar sabredebilir? Bir yerden sonra aşk yakasına yapışmaz mı, "Sen ne yapıyorsun be!" diye? Ondan sonra da hızlıca hiçliğe yolculuğu başlamaz mı insanın, sırf bu aşktan kaçma mücadelesi yüzünden? E geri de dönemez; yol yakınken fark etmeli ve kendine çeki düzen vermeli değil mi? Bence de... Evet iki yıllık derin bir aşk acısı yaşadık, karşımıza o acının yaratıcısı çıktığında da günlerce haddini bildirdik; şahane. Ama buraya kadardı Ayşegül ve Poyraz, bundan sonra kendinizden uzak kalmaya çalışmanız tam bir delilik!..

27 Ekim 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Aşktan kaçamazsın...


Gerçek bir aşkın karşısında hiçbir şey ve kimsenin duramayacağı açık. Ne olursa olsun, yaşanmamış bir aşk için de bitti denemez. Ne kadar inkar edersen et, bu asla değişmez. Kavuşursun, kavuşamazsın orası ayrı. Ama kalbin aşktan yanarken bitti diyorsan, daha da büyür yangının. Daha da altından kalkamazsın... Ayşegül'ün de Poyraz'ın da aslında bu duruma şerbetli olması gerekirdi. Sadece Poyraz'ın -sözde- öldüğü andan sonrası için değil, öncesi için de durum bundan ibaret çünkü. Sevgiliyken bile aşklarını hep sınırlı yaşayan bir ikiliydi onlar. Asla tam anlamıyla mutlu olmalarına müsaade edilmedi. Asla huzurlu bir an geçirmeleri istenmedi. Ne yani, o zaman dahi aşktan yanıyorken; iki yıllık koskoca hasret, şimdi bir kızgınlığa feda edilebilir mi?..

20 Ekim 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Zamanı geri almak mümkün müdür?..


Korku... Hüznün ve karamsarlığın tablosu, korku... Hangi umutların sonu, hangi yeni umutların başlangıcı bilinmeyen korku. Hangi amaca hizmet edersen et, arkanda bıraktıkların için hissettiğin o keskin duygu... Poyraz'ın geçtiğimiz bölüm sonunda ölmediğini öğrendik. Bu bölümde ise o iki yıl boyunca neler yaptığını, bu ölüm oyununun neden tezgahlandığını, Ayşegül'ü nasıl kandırmak zorunda kaldığını öğrendik. Ve o zamanın ardından gelen mutlulukla karışık kızgınlığın, ciğerimizi pul pul döküşüne şahit olduk...

13 Ekim 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Ölmek ya da ölmemek...


Söze nasıl başlayacağımı bilemediğim anlardan birisi. Bu yazıya nasıl bir giriş cümlesi yaraşır, bir türlü bulamadım. Çünkü ne yazsam duygularımı yansıtmaktan çok uzak olacak. Bir dizi ki, sizi böylesine afallatacak... Geçtiğimiz sezon sonunda Poyraz'ı kefene sarılı vaziyette gördüğümüzde, karakterden bağımsız olarak oyuncunun diziye dair yaşadıklarını düşünüp büyük bir karamsarlığa kapılmıştım. Ancak zamanla bu karamsarlık yerini, onun ölmeyeceğine kendimi inandırmaya çalışmaya bıraktı. Diziye adını veren, izlenmesindeki önemli etkenlerin başında gelen adam ölemezdi ya?.. Sonradan bu bir umut halini aldı ve yeni sezonun ilk bölümüne geldik. Jenerikte isim görmedim, yıkıldım. İlk altmış dakika yine bir umut dedim ama bir yerden sonra artık yıldım. Umut yerini tam hüzne bırakacaktı ki, Poyrazcım Karayel karşımızda beliriverdi. Ölmemişti ve Ayşegül'ün karşısına geçmiş ağlıyordu. İki yıl önce bırakıp gittiği kadının karşısına çıkmış, tam da evlendikten sonra onu büyük bir pişmanlığın içerisine itiyordu...

2 Ekim 2014 Perşembe

Kadim Dostum


Yazın tam da ortasında başlamıştı tanıtımları... Mardin'de program çeken bir kanal, şehrin iki önemli telkari ustası ailesini bir araya getirmişti. Programcıların derdi, telkari sanatı hakkında bilgi almakken; ailelerin derdi, birbirine laf geçirmekti. İlk tanıtımdan ortaya çıkan, iki düşman ailenin birbirleriyle girdikleri mücadeleyi izleyeceğimizi resmediyordu ve nitekim dizi başladıktan sonra, hikayenin üzerine oturduğu nokta da tam olarak buydu. Kadim Dostum, anlayacağınız geçmişi uzun yıllar öncesine dayanan bir didişme halini ekrana getirmekte...