Beklenen Kral
Celil Nalçakan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Celil Nalçakan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Haziran 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Akıllı bir delinin bitmeyen oyunları


Düşmanının nasıl biri olduğunu bilmen çok önemlidir. Ona göre kendini koruman, ona göre hareket etmen şarttır. Düşmanına göre hareket etmiyor ve her seferinde bir yenilgiyle karşılaşıyorsan da, suçu onda değil kendinde araman gerekir. Tıpkı Poyraz'ın yapması gerektiği gibi. Evet henüz daha yeni, Neşet'e gerçek yüzünü kabul ettirdi. Ama bu zamana kadar yapmış olduklarını düşünmesi bile, olan biten her şeyi birçok açıdan değerlendirmesi ve ona göre hareket etmesini gerektirirdi.

26 Mayıs 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Baba olmak...


Kazanmak da kaybetmek de insana dair. Mücadele ettiğin sürece ayakta kalabileceğin bir dünya düzeni içerisinde, kazanmaya mı odaklanmalı yoksa sadece yaşamaya mı; orası da muamma işte... Ölümden, öldürmekten kaçan düşmanının dibine dibine girerek mücadele mi etmiş olursun peki? Yoksa bildiğin salak mı?.. Nedir mücadeleyi kabul edilebilir kılan?..

19 Mayıs 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: İşte gerçek Neşet...


Aha şimdi, aha gelecek hafta derken; sonunda Neşet'in maskesinin yüzünden düştüğü bir bölümle ekrana geldi bu hafta Poyraz Karayel. Hiç sıkmayan, gayet keyifli bir bölümdü izlediğimiz. İçerisine serpiştirilen komedi dozuyla da, gerilim yumuşatılmaya çalışılmıştı. Ama tahmin edeceğiniz gibi öyle bir son yazılmıştı ki, çık işin içinden çıkabilirsen şimdi...

12 Mayıs 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Yaşasın!


Bir 'maskelinin' hikâyesine dönen, o maske yüzden çıksın diye debelendiğimiz bir bölümle daha ekrana geldi Poyraz Karayel. Açık yazmak gerekirse, beğendiğim bir bölüm oldu. Ama yine her şey en sona saklanmıştı. Artık o maske tamamen düştü diyebiliriz. Lâkin, beraberinde Ayşegül'ü de yerle yeksan edecek mi; göreceğiz...

5 Mayıs 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Neşet'in maskesi aralanırken...


Başlarında akmayan ve yer yer de sıkmaya başlayan bir bölümle karşı karşıya olduğumuz için ne kadar üzüldüysem, orta ama özellikle de son kısımlarda 'dişe dokunur' gelişmeler ve yaşananlarla keyiflendiğim bir Poyraz Karayel vardı bu hafta karşımızda. En önemlisi de Neşet ilk defa fire verdi. Hem de öyle böyle değil, iki koldan birden. E haliyle, diziye dair uzun zamandır ortalarda görünmeyen o heyecan unsuru da yeniden devreye girdi...

28 Nisan 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Bir umut...


Hayattan umudu çıkar, geri neyi kalır ki?.. Gerçekten öyle değil mi?.. Ben hâlâ, eski Poyraz Karayel'in geri döneceğine inanıyorum. Eskisi gibi, bölüm boyu nefes almadan izleyeceğim zamanları bekliyorum; umuyorum... Dizinin eskisi gibi olması için-bir eksikle...- gerekli her şey varken, neden kullanılmadığınıysa bilemiyorum. Ben eski Poyraz Karayel'i özlüyorum... Şimdi böyle bir giriş yaptım diye, karşımızda vasat bir bölüm vardı sanmayın. Sadece, 'inanılmaz' bir bölüm değildi. Özellikle de Ayşegül-Poyraz cephesi, Neşet'in gerçek yüzü noktalarında...

14 Nisan 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Ölüyoruz...


Durağan, yer yer yoran bir bölümdü izlediğimiz. Poyraz Karayel'i izlerken, eskisi gibi tat alamadığım için oldukça mutsuzum. Yeniden eski formuna döner diye de çaresizce bekliyorum. Eğer Neşet ve yarattığı 'kötülükler' olmasa, izleme keyfinin daha bir düşeceği açık... Şu zamana kadar, dizide en iyi işlenmiş kötü kendisi. İnandırıcılık noktasında zerre sıkıntısı yok ve her geçen bölüm üzerine bir şeyler daha koyulması, karakteri daha bir öne çıkartıyor. Tabi bu yaptığı/yapmaya çalıştığı kötülükleri görmemiz için bir engel teşkil etmiyor...

7 Nisan 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Sıradanlaşmasak iyiydi be...


Hayat bazen hiç tat vermez oluyor. Yaşadıkların, gördüklerin, duydukların ya da bildiklerin her yeni güne umutla bakmayı da bir o kadar zorlaştırabiliyor. Hâl böyle olunca, insanın çaresizliği bir kısır döngünün ürünü oluveriyor. Aynı sorunlar, aynı konular, aynı çabalar, aynı kazanmalar ya da kaybetmeler... En kötüsü de, bazen plânlandığı söylenen şeyler iyi giden işin baltalanmasına sebep olabiliyor. Ve bir sonrası için gücün gittikçe azalıyor... Poyraz Karayel yeni sezonuna şahane bir giriş yapmıştı. Bir hikâyesi vardı ve birçok mantık hataları barındırsa da içerisinde, güzel/keyifli bölümler izliyorduk. Ne zaman ki gerçek Adil Topal ortaya çıktı; iş o raddeden sonra bir bilinmezliğin içerisine daldı. Tekrara bağlayan kaybedişler, birer birer gelen ölümler, bitmek bilmeyen düşmanlıklar ve her gelen kötünün bir öncekini mumla aratması artık sıradanlaştı...

31 Mart 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Poyraz - Sadreddin savaşı


Birbirini kovalayan olayların ve onlarla beraber gelişen fenalıkların rutine bağladığı pek doğru. Doğru yanlış meselesi değil bu elbette ama insan ister istemez olanın bir anlamı, kötülüğün kazanmaması gerektiğini istediği oluyor. Poyraz Karayel'de ise kötülük sürekli, iyilik arada sırada kazanabiliyor. Her bölüm başka bir karakterin cenazesine yol almaya başlamak da yanında eşantiyonu gibi.

24 Mart 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Gelen gideni aratır mı?..


Gelen gideni aratır derler ya hani, bu bölüm resmen öyle bir ruh halinde izledim Poyraz Karayel'i. Nasıl çakma Adil İsmail Karayel geldiğinde Zafer'i, gerçek Adil geldiğinde çakma Adil'i aradıysak, Neşet'in gerçek yüzünü gördüğümüzde de, o haftalarca ölsün diye beklediğimiz Adil'i arar olduk. O en azından öldürmeye programlanmıştı. Neşet, fantezi türünde ele geçirme girişimlerine başladı bile...

17 Mart 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Namlunun ucu


Kediler için dört ayağının üzerine düşer derler, buna çokça kez tanıklık da ederiz. Atlamayı, zıplamayı, bir yerlere tırmanmayı zira pek severler. Sahipli ya da sahipsiz kendilerini dünyanın tek hakimi sanır, her şeye ve herkese kafa tutma potansiyeli taşırlar. Böyle yazıyorum diye sanmayın ki sevmem kedileri. Aksine, bayılırım hepsine. Ama bu argümanlardan yola çıkarak yaratılan bir karakter varsa ve hep kedi gibi dört ayağının üzerine düşüyorsa orada dur demek gerek bana göre...

10 Mart 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Yok olan itibar...


Yaramıza sürekli bir yenisini eklemenin kime ne faydası var bilemiyorum ama Poyraz Karayel'in son iki bölümdür özenle bunu yaptığı bir gerçek. Bir hiç uğruna harcanan Sefer'i bu kadar fazla kullanmak açılan her yaraya oluk oluk tuz basmaktan daha beter ancak derdimizi kimseye anlatamıyoruz. Evet, tüm hayâller suya düştü ve Sefer'in öldüğüne artık ikna olmuş durumdayız. Neye hizmet ettiğini bir türlü anlayamadığımız bu ölümün ardından, bakalım nereye savrulacağız...

3 Mart 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Çizginin öte tarafı


Ne olursa olsun iyi tarafta kalmayı seçebilirsin. Kötülüklerin cezasının belirlenmiş normlar üzerinden kesilmesini ister, buna uyulmasını bekleyebilirsin. Sabredersin. Bir yenisinin olmayacağının umuduyla, yaşadığın her şeyi öteler ve bu sefer kendin beklersin. Şiddet artar, kötülük sonsuz bir döngüye girer ve yokluk arşa çıkarsa; hâlâ aynı kalabilir misin?.. Kalamazsın elbette. Bir yerden sonra cezanın normlar üzerinden değil, bilfiil verilmesi gerektiğini benimsersin. Daha dün buna isyan ederken bugün izlemek için katil olmayı bile göze alır, tıpkı Ayşegül gibi çizginin öte tarafına geçiverirsin...

25 Şubat 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Gerçekten mi?..


Ölümün daha kaç baş karakteri yiyip bitireceğini sorguladığımız bir bölümle ekrana geldi bu hafta Poyraz Karayel. Öyle afilli, iç burkan bir girişle başlayacak ruh halinde olmadığımdan direkt konuya gireceğim; Sefer gerçekten öldü mü? Yoksa camları açık arabadan çıkmayı başarabilir mi? Ama elleri de bağlıydı değil mi?.. O zaman soruyu şöyle sorayım; Sefer neden öldü?..

18 Şubat 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Kötüyüm ben kötüyüm kötüyüm kötüyüm


Bir deterjan reklamının klozet mikrobundan, Okan Bayülgen'in sesiyle yıllarca dinlediğimiz; "Kötüyüm ben kötüyüm, herkesi hasta ederim" sözlerinin beynimde dolandığı bir bölümdü izlediğimiz. Bunu neden söyledim? Çünkü o mikrobun bile kötülüğü daha sahici. Daha inandırıcı, daha tatmin edici. En önemlisi de klozeti ağzından salyalar aka aka kirletirken daha tutarlı görünüyor... Her hafta Adil'e giydirerek açmak istemiyorum bölüm yorumlarını ama bu kötülükten artık rahatsız olmaya başladım...

11 Şubat 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Nereden geliyor bu cesaret?


Sanırım her hafta başka bir zaferini izleyeceğiz Adil'in. Zafer de vardı, kötüydü falan ama ne yapsa eline ayağına dolanırdı. Hiçbir plânı tutmaz, sonunda kaybeden olurdu. Pes etmezdi başka. Lâkin bedelini de yana yana ödemişti. Peki Adil? Bu adamdan kurtulabilecek miyiz? Yoksa her bölüm bir başka ana karakterin sonunu mu hazırlayacak? Her bölüm sonunda şimdi kimi ölümle karşı karşıya getirdi diye ekrana mı yapışacağız?.. Bölüm bitti ve ben, bu sorularla oturdum yazının başına. Gerçekten bu Adil ne olacak bilen var mı?..

4 Şubat 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Umut etmek...


Oradan oraya savrulduğumuz bir bölümle ekrana geldi bu hafta Poyraz Karayel. Acıların en büyüğünü sadece düşman olan birinden değil, aynı zamanda babası olan adamdan gördü Poyraz. Sadece onun görmesiyle de neticelenmedi; Ayşegül de büyük bir acıya sevk olundu. Bunun üzerine Adil'in yatacak yeri olmadığından eminiz ama ölmesinin gerektiği de kesin. Zira dur durak bilecek gibi durmuyor...

28 Ocak 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Tutunacak dallar...


Tutunduğun dalların her biri kırılmaya müsaitse, hangisinin daha sağlam olduğunu göz kararı belirlemek zorunda kalırsın. Ama bunu tahmin etmek de, doğru bir sonuca ulaşmak da çok zordur. Eğer neye/kime güveneceğini bilmeyen biriysen, korkusuzca ve hızlı bir şekilde o daldan o dala geçer; marifetin ağırlığını tek dala vermek değil, hızlı olmak olduğunu bilirsin...

21 Ocak 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Evlilik teklifinin böylesi


Sürprizleri sevmeyen insan çok azdır. İyi bir şeye kavuşma arzusunun oluşturduğu dürtüden beslenir bu sevgi. Yarattığı değişikliktir, o sürprizi sevilir yapan. Yeni bir maceraya açılma vaktidir kimi zaman. Kimi zamansa, insanın ödü ağzına gelir... Yani bu biraz da sürprizi kimin yaptığıyla ilgili bir meseledir. Sonunda yine iyi bir şeye kavuşursun ama gidiş yolu korku dolu olunca, oracığa bayıla da bilirsin. Tıpkı Ayşegül'ün başına geldiği gibi...

14 Ocak 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Hoş geldin gerçek Adil Topal


Sürekli bir hesaplaşma halinden, daimi bir şaşırma eksenine doğru kaymakta Poyraz Karayel. Her yeni karakterin getirdiği hikâye, hem acıyı taşımakta beraberinde hem de yeni bir kapı aralamakta. O kapı bazen acı sürprizlere açılırken, bazen uzun zamandır beklediğin karşılaşmanın ta kendisi olabiliyor. Bildiğin gerçeklerin yanlış olduğunu öğrendikten sonra, tüm dengeler de değişiveriyor...