Beklenen Kral
Tolga Güleç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tolga Güleç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Haziran 2018 Pazar

Fazilet Hanım ve Kızları: Daha iyisini hak etmiştik...


Esasında beklenti içerisine girmeyi hiç sevmeyen birisiyim. Genelde, hatta çoğunlukla hayâl kırıklığını beraberinde getirdiği için özellikle de. Arzu ettiği şeye ulaşabilmiş insanları da bu yüzden hep şanslı bulmuşumdur. Nadir de olsa, onlardan da var hayatta... Öyle boş beklentiler içerisine de girmem bu arada. Mesele, haklıya hakkının verilmesi yalnızca. Kim, hak edilen gerçekleşsin istedi diye şımarıklık yapmış olur ki? Aklı başında kim buna karşı çıkabilir? Biz sonunda mutlu bir YağHaz izledik ama açıkça soruyorum, elli hafta boyunca gerçekten ne izledik?..

16 Haziran 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Umut hiç bitmez...


Ne yazacağımı, nasıl başlayacağımı bilemiyorum... Sezon finalleri hep sancılı olur, bu alıştığımız bir şey. Ama bunca ölüm, ayrılık, ölüm ihtimali... Gerçekten tıkandım. Poyraz Karayel'i ne kadar sevdiğim, ne kadar değer verdiğimi bloğumu düzenli takip edenler bilirler. Bu zamana kadar, en nefret ettiğim bölümüyle de ekrana gelse bir kez bile hakkında yazmayı bırakmadım. Pişman değilim elbette ama benim de kırıklıklarım oluştu; tam da bu sebeple... Bir televizyon seyircisi olarak, ister istemez izlediğin dizinin karakterlerini benimsiyorsun. Onlara kuş kanadı değse, sen ürküyorsun. Birinci sezon neyse de, ikinci sezon boyunca çok fazla karakter yok yere harcandı. Çok fazla değerli oyuncunun kalbi kırıldı. Çok fazla umutsuzluğa kapıldık... Bitti dediğimiz noktada yeni başlangıçlar yapıldı ancak, öyle bir sezon finali izledik ki ipler kopma noktasına geldi; çattı...

9 Haziran 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Her şeyin bir sınırı var mı?..


Sezon finaline bir kala, sezonu nasıl kapatacaklarına dair birçok mesajla ekrana geldi bu hafta Poyraz Karayel. Dizinin tatile girecek olması, senaryo açısından çokça faydalı olacak. Hakkını yemeyeyim, son birkaç bölümü izlerken sıkılmıyorum ama hissedilen net sıkıntılar da yok değil. Ayrıca, Neşet'i daha fazla bilemek de gelecek sezon kötülüğünün sınırlarını görmemiz açısından önemli...

2 Haziran 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Akıllı bir delinin bitmeyen oyunları


Düşmanının nasıl biri olduğunu bilmen çok önemlidir. Ona göre kendini koruman, ona göre hareket etmen şarttır. Düşmanına göre hareket etmiyor ve her seferinde bir yenilgiyle karşılaşıyorsan da, suçu onda değil kendinde araman gerekir. Tıpkı Poyraz'ın yapması gerektiği gibi. Evet henüz daha yeni, Neşet'e gerçek yüzünü kabul ettirdi. Ama bu zamana kadar yapmış olduklarını düşünmesi bile, olan biten her şeyi birçok açıdan değerlendirmesi ve ona göre hareket etmesini gerektirirdi.

26 Mayıs 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Baba olmak...


Kazanmak da kaybetmek de insana dair. Mücadele ettiğin sürece ayakta kalabileceğin bir dünya düzeni içerisinde, kazanmaya mı odaklanmalı yoksa sadece yaşamaya mı; orası da muamma işte... Ölümden, öldürmekten kaçan düşmanının dibine dibine girerek mücadele mi etmiş olursun peki? Yoksa bildiğin salak mı?.. Nedir mücadeleyi kabul edilebilir kılan?..

19 Mayıs 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: İşte gerçek Neşet...


Aha şimdi, aha gelecek hafta derken; sonunda Neşet'in maskesinin yüzünden düştüğü bir bölümle ekrana geldi bu hafta Poyraz Karayel. Hiç sıkmayan, gayet keyifli bir bölümdü izlediğimiz. İçerisine serpiştirilen komedi dozuyla da, gerilim yumuşatılmaya çalışılmıştı. Ama tahmin edeceğiniz gibi öyle bir son yazılmıştı ki, çık işin içinden çıkabilirsen şimdi...

12 Mayıs 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Yaşasın!


Bir 'maskelinin' hikâyesine dönen, o maske yüzden çıksın diye debelendiğimiz bir bölümle daha ekrana geldi Poyraz Karayel. Açık yazmak gerekirse, beğendiğim bir bölüm oldu. Ama yine her şey en sona saklanmıştı. Artık o maske tamamen düştü diyebiliriz. Lâkin, beraberinde Ayşegül'ü de yerle yeksan edecek mi; göreceğiz...

5 Mayıs 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Neşet'in maskesi aralanırken...


Başlarında akmayan ve yer yer de sıkmaya başlayan bir bölümle karşı karşıya olduğumuz için ne kadar üzüldüysem, orta ama özellikle de son kısımlarda 'dişe dokunur' gelişmeler ve yaşananlarla keyiflendiğim bir Poyraz Karayel vardı bu hafta karşımızda. En önemlisi de Neşet ilk defa fire verdi. Hem de öyle böyle değil, iki koldan birden. E haliyle, diziye dair uzun zamandır ortalarda görünmeyen o heyecan unsuru da yeniden devreye girdi...

28 Nisan 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Bir umut...


Hayattan umudu çıkar, geri neyi kalır ki?.. Gerçekten öyle değil mi?.. Ben hâlâ, eski Poyraz Karayel'in geri döneceğine inanıyorum. Eskisi gibi, bölüm boyu nefes almadan izleyeceğim zamanları bekliyorum; umuyorum... Dizinin eskisi gibi olması için-bir eksikle...- gerekli her şey varken, neden kullanılmadığınıysa bilemiyorum. Ben eski Poyraz Karayel'i özlüyorum... Şimdi böyle bir giriş yaptım diye, karşımızda vasat bir bölüm vardı sanmayın. Sadece, 'inanılmaz' bir bölüm değildi. Özellikle de Ayşegül-Poyraz cephesi, Neşet'in gerçek yüzü noktalarında...

21 Nisan 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Poyrazlar hesaplaşması...


Kötülük her an ensesindeyken, ne kadar iyi kalabilir ki insan? Kalbinin attığı her yer sana dar edilmişken, eskiye özlemin de daha derin olmaz mı; tıpkı Poyraz gibi?.. Karakterin değişimi ve bugün geldiği nokta, geçmişi mumla aramasına sebep oluyor. Bundandır ki, iki kez geçtiği o eşikte bıraktığı diğer Poyrazların ondan hesap sormaması imkansız. Albay halüsinasyonlarının üzerine bir de bu, pek düzgün işleyen bir akıl sağlığına işaret etmese de, pişmanlıklarının tezahür edilmesi açısından oldukça önemliydi...

14 Nisan 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Ölüyoruz...


Durağan, yer yer yoran bir bölümdü izlediğimiz. Poyraz Karayel'i izlerken, eskisi gibi tat alamadığım için oldukça mutsuzum. Yeniden eski formuna döner diye de çaresizce bekliyorum. Eğer Neşet ve yarattığı 'kötülükler' olmasa, izleme keyfinin daha bir düşeceği açık... Şu zamana kadar, dizide en iyi işlenmiş kötü kendisi. İnandırıcılık noktasında zerre sıkıntısı yok ve her geçen bölüm üzerine bir şeyler daha koyulması, karakteri daha bir öne çıkartıyor. Tabi bu yaptığı/yapmaya çalıştığı kötülükleri görmemiz için bir engel teşkil etmiyor...

7 Nisan 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Sıradanlaşmasak iyiydi be...


Hayat bazen hiç tat vermez oluyor. Yaşadıkların, gördüklerin, duydukların ya da bildiklerin her yeni güne umutla bakmayı da bir o kadar zorlaştırabiliyor. Hâl böyle olunca, insanın çaresizliği bir kısır döngünün ürünü oluveriyor. Aynı sorunlar, aynı konular, aynı çabalar, aynı kazanmalar ya da kaybetmeler... En kötüsü de, bazen plânlandığı söylenen şeyler iyi giden işin baltalanmasına sebep olabiliyor. Ve bir sonrası için gücün gittikçe azalıyor... Poyraz Karayel yeni sezonuna şahane bir giriş yapmıştı. Bir hikâyesi vardı ve birçok mantık hataları barındırsa da içerisinde, güzel/keyifli bölümler izliyorduk. Ne zaman ki gerçek Adil Topal ortaya çıktı; iş o raddeden sonra bir bilinmezliğin içerisine daldı. Tekrara bağlayan kaybedişler, birer birer gelen ölümler, bitmek bilmeyen düşmanlıklar ve her gelen kötünün bir öncekini mumla aratması artık sıradanlaştı...

31 Mart 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Poyraz - Sadreddin savaşı


Birbirini kovalayan olayların ve onlarla beraber gelişen fenalıkların rutine bağladığı pek doğru. Doğru yanlış meselesi değil bu elbette ama insan ister istemez olanın bir anlamı, kötülüğün kazanmaması gerektiğini istediği oluyor. Poyraz Karayel'de ise kötülük sürekli, iyilik arada sırada kazanabiliyor. Her bölüm başka bir karakterin cenazesine yol almaya başlamak da yanında eşantiyonu gibi.

24 Mart 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Gelen gideni aratır mı?..


Gelen gideni aratır derler ya hani, bu bölüm resmen öyle bir ruh halinde izledim Poyraz Karayel'i. Nasıl çakma Adil İsmail Karayel geldiğinde Zafer'i, gerçek Adil geldiğinde çakma Adil'i aradıysak, Neşet'in gerçek yüzünü gördüğümüzde de, o haftalarca ölsün diye beklediğimiz Adil'i arar olduk. O en azından öldürmeye programlanmıştı. Neşet, fantezi türünde ele geçirme girişimlerine başladı bile...

17 Mart 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Namlunun ucu


Kediler için dört ayağının üzerine düşer derler, buna çokça kez tanıklık da ederiz. Atlamayı, zıplamayı, bir yerlere tırmanmayı zira pek severler. Sahipli ya da sahipsiz kendilerini dünyanın tek hakimi sanır, her şeye ve herkese kafa tutma potansiyeli taşırlar. Böyle yazıyorum diye sanmayın ki sevmem kedileri. Aksine, bayılırım hepsine. Ama bu argümanlardan yola çıkarak yaratılan bir karakter varsa ve hep kedi gibi dört ayağının üzerine düşüyorsa orada dur demek gerek bana göre...