Geçtiğimiz hafta yayın hayatına başlayan O Ses Çocuklar, bu hafta da çok konuşulacak performanslar ve anlara tanıklık etmemizi sağladı. Reyting listelerinin de en üst sıralarında yer alan yapım; bir önceki yazımda değindiğim gibi, Acun Ilıcalı'nın yaz ekranında Star TV'ye son armağanı.
Geçen hafta yayınlanan bölümlerde, çocuklar daha çok Murat Boz ve Hadise arasında seçim yapıyor ve Mustafa Ceceli yeni olmanın dezavantajıyla çocuklar tarafından seçilmiyordu. Bu hafta ise tam tersi oldu. Mustafa Ceceli'nin sesini beğenip döndüğü birçok çocuk onu seçmişti. Ceceli'nin özellikle enstrümanlar üzerinden yürümesi buna en büyük etkendi. Birçok enstrüman çalabilen Ceceli'nin, çocukları tavlama noktası buydu. Herhangi bir enstrüman çalan ya da çalmayı isteyen çocukları, tavlayabilecek bu vaatleri oldukça etkili olmuştu. Bunun yanında daha slow şarkıları olan Ceceli, bu yönde daha iyi olduğunu hisseden çocukların da seçim noktası. Mütevaziliği elden bırakmayan ve özellikle, her yarışçının seçiş ya da kaybediş sonrası jüriyle öpüşme seremonisinde, en uçta kalan olarak yerinde beklemeyip; yanlarına kadar gidiyor olması takdire şayan.
Murat Boz yine oldukça formundaydı. Diğer jürilerle atışması, çocukları tavlama noktasındaki taktikleri izleme keyfini oldukça arttırmakta programın. Stüdyoda üstün bir seyirci ağırlığı olan Boz'un, yarışmacıları etkilemek noktasında bunu kullanması ise görülmeye değer. Çocukların gerçekten dilinden anlıyor. Ama pek sulu öpüyor(!). O öpüş sesi resmen evin duvarlarında yankılandı her seferinde. Tabi sosyal medyada o öpüşlere nail olamayan hayranlarının geçirdiği sinir krizlerine de değinmek gerek. Haklı olarak pek kıskandılar bu durumu ve hala elemeleri devam eden yarış için, sırf bu sebeple başvurabilecek hayranları olduğuna inanıyorum...
Hadise ise, izleme keyfi sağlayan şekilde tatlı ve sevimli gözükerek etkilemeye çalışıyor yarışmacıları. Oldukça iyi performanslar sergileyen yarışçıları kaptı tam da bu sebeple. Yabancı tarzda şarkı söylediği için, yine yabancı şarkı söyleyen çocukların en uğrak noktası kendisi. Pazar gecesi özellikle takımına katılan yarışmacılar gerçekten çok iyi seslere sahipti.
Minik yarışçılar
Çocuklar ise gerçekten inanılmazlar. Bu kadar kendinden emin ve buna karşılık saygılı oluşları etkileyici. Tabi bunu büyüyünce de kaybetmemek gerekiyor. Malum günümüz popüler isimlerinin birçoğunda biri olduğunda, diğeri çoktan uzaklara gitmiş oluyor... Birkaç kırılmamak için çıkartılmış olduğunu düşündüğüm minik dışında, diğer çocuklar oldukça iyi seslere sahipti bu hafta...
Cumartesi gününün EN'leri
Cumartesi gecesi dikkat çeken beş isim oldu benim nazarımda; Cüneyt Yıldız, Deniz Güngör, Jiyan Ersönmez, Selenay Türkcephe, Sıla Kuşluer... Cüneyt'in o kendinden emin tavırları süperdi. Jürinin sahneye gelip, onun jüri koltuğuna oturması sonrası yaşanan anlarsa görülmeye değerdi. Sahnede dizilen ve kendini seçsin diye, sırayla jüriden övgü alan Cüneyt'in büyümüşte küçülmüş tavrıyla verdiği cevaplar çok sevimliydi... Deniz oldukça güzel bir sese sahip ve söylemesi zor bir şarkının üstesinden rahatlıkla gelmişti. Jiyan'da yine Cüneyt gibi büyümüşte küçülmüş edasıyla, jüriyi etkilemişti. Sesi de oldukça iyi olan Jiyan'ın performansı oldukça başarılıydı. Bu minik çocuklarda bu ses nasıl var oluyor anlaması gerçekten güç... Selenay, çok ama çok güçlü bir sese sahip. Unutursun'u söylediği performansında, şarkının başındaki peslerde biraz zorlansada, özellikle Sertap Erener'in o güçlü yorumuna alışık olduğumuz nakarat bölümünün üstesinden etkileyici bir şekilde gelmişti. Zaten jüriyi de bu sırada yakalamıştı. Bu güçlü ses karşılığında etkilenen jüri hemen önlerindeki butona bastılar. Ve son olarak Sıla, şarkının başlarında heyecandan sözleri unutur gibi oldu ama o da nakarat bölümünde durumu kotarmıştı. Yine oldukça etkileyici bir sese şahit olan jüri, hemen önlerindeki butona bastılar.
Mustafa Ceceli'yi seçen Cüneyt'in performansı
Hadise'yi seçen Deniz'in performansı
Mustafa Ceceli'yi seçen Jiyan'ın performansı
Mustafa Ceceli'yi seçen Selenay'ın performansı
Murat Boz'u seçen Sıla'nın performansı
Pazar gününün EN'leri
Pazar gecesine gelirsek; neredeyse sahneye çıkan her çocuk mükemmele yakın performans sergiledi. Hatta jürinin dönmediği birkaç isim vardı ki, eminim dün gece tekrar izledilerse; hata yaptıklarına kanaat getirmişlerdir. Bunun dışında jürinin döndükleri arasında, benim not aldıklarım ise yine benim nazarımda en dikkat çekenlerdi. Erol Erikçi, Destina Bilen, Buse Akyıldız, Alvi Moreno, Umutcan Türkeri... Erol, mükemmel bir yorumla dile getirdi şarkısını. Profesyonel bir isim bile ancak bu kadar iyi okurdu. Bunun yanında, tatlılığı ve sevimliliği de görülmeye değerdi... Destina, Maria Callas'dan her dinlediğimde oldukça etkilendiğim; Puccini'nin "O mio babbino caro" aryasını resmen sıfır hata ile söyledi ve bu konuda hiç bir eğitimi olmayan birisi için, eşsizden de öte bir performanstı... Buse, insanın içine işleyen sesiyle söylediği şarkısıyla gerçekten çok iyi iş çıkarttı. Tüm jüri üyelerinin dönmesini beklerdim ama yalnızca, o da son anda Hadise döndü onun için. Bu sese haksızlık edilemeyeceği noktasındaki hareketi güzel bir sesi yarışmaya tutundurmuş oldu. Alvi, bildiğiniz star kendisi. Tavrı, hareketleri, söylemleriyle "ben oldum" diyor resmen. Büyüyünce çok canlar yakacağı şimdiden belli olan Alvin'in, yarışta önünü oldukça açık görüyorum. Ve son olarak Umutcan... O ne güzel bir yorumdu. Kubat'ın eşsiz sesiyle kulağımıza pelesenk olmuş şarkıyı ondan aşağı kalır bir yanı olmadan mükemmel yorumladı...
Mustafa Ceceli'yi seçen Erol'un performansı
Hadise'yi seçen Destina'nın performansı
Hadise'yi seçen Buse'nin performansı
Hadise'yi seçen Alvi'nin performansı
Mustafa Ceceli'yi seçen Umutcan'ın performansı
İki haftada bir sürü birinci biriktirdim gördüğünüz gibi. Hangi birine kıyılır da daha iyi denebilir ki zaten. Hepsi büyüklerinden daha profesyonel ve daha az hatayla sahnede ellerinden geleni yaparak, bir şeyler ortaya koydular. Bu bile onlar için bir şey; hiç yoktan güzel bir anıdır.
Son olarak Jess'e değinmeden olmaz... Malum, Jess programın sunucusu ama o öyle davranmıyor... O sanki sahnede yarışan çocuğu, kendi çocuğu gibi sahiplenip izliyor ve jüri döndüğünde verdiği tepkiler ailelerini aratmıyor.. Bir önceki yazımda değinmiştim ya, böyle bir format için seçilebilecek en doğru isim Jess diye; yanılmışım... O her format için birebir çünkü bu içtenliğiyle!.. Sizinle sizden, ailenizden biri gibi davranabilecek; sizi öyle sahiplenecek kaç sunucu tanıyoruz?.. Senin çocuğun için dönüldüğünde, kendi çocuğu varmış gibi orada; havalara zıplayacak kaç televizyon yüzü var günümüzde?.. Biz olduğu, bizden gibi davrandığı için seviyoruz zaten onu. Eline artık bir zahmet baston alacağı, 120-130 yaşlarında da(!) ekranda onu böyle içten görmeyi diliyorum...
Yine keyifli ve güzel bir hafta sonu geçirdik, O Ses Çocuklar'la. İyi performanslar, akılda kalan sesler ve her daim sevecen olan jürisi ve Jess'iyle; O Ses Çocuklar bir dahaki hafta da kesinlikle kaçmaz!..
Sizde kaçırmayın derim...
Sevgilerimle...
Beklenen Kral
BeklenenKral@gmail.com
O Ses Türkiye'yi izlemezdim ama O SesÇcuklar keyifli gerçekten. Elenince üzülüp ağlamıyorlar hayret ediyorum, ben çocuk olsam ağlardım sanırım :) şımarık bir çocuktum evet :)
YanıtlaSilJüri de çok eğlenceli ama pek eleştirmiyor sanki. Tabi karşılarında çocuk olduğu için kırmak istemiyorlar onları sanırım, dikkatle seçiyorlar kelimeleri yorum yaparken. Ama gördükleri hem olumlu hem de olumsuz noktaları söyleseler izlemesi bizim için daha keyifli olur diye düşünüyorum. Biraz acımasız mıyım ki acaba?
Evet, hazırlanıyorlar bence hafta boyunca elenmeleri ihtimaline. Başka türlü çocuk çünkü bunlar, ağlamaları ve aşırıya kaçan tepkiler vermeleri gerekir. Hepsinin olmasa bile en azından birkaç çocuğun bunu yapması gerekirdi, normal olarak. :)
SilÇocukları da eleştirmek dediğiniz gibi acımasızlık olacaktır zaten. Evet kendilerini daha iyi geliştirmeleri noktasında birkaç şey söyleyebilirler ama zaten içlerinden birileri elenecek ve iyi de hazırlanmışlar bu duruma; olumsuz eleştiriler yapıp psikolojilerini etkilemek istemeyebilirler...
Bu arada bu yaklaşımla acımasız değilsiniz, sadece bu yapılırsa acımasızlık olur. Zira, siz seyir keyfinizi düşünmektesiniz ve müşteri her zaman haklıdır. Öyle değil mi?.. :)
Yorumunuza teşekkürler, sevgiler...