Beklenen Kral
Fatih Dönmez etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fatih Dönmez etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Eylül 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Bu güzel aşk da olmasa...


Sabretmek, sabredebilmek önemli. Yoksa hayatın çivisinin çıktığı her seferinde çıldırman içten bile değil. Nasıl baş edebilir ki insan, her an başka bir sorunla? Nasıl bir çaba, sorunsuz kılar ki sabretmekten başka?.. "Her şey olacağına varır" derler ya, o hesap. Kabullenmek bir yana, sabretmek önemli bir eşik. Belki sabrın sonu selamet olmaz ama dert edip tasalanmakla geçirdiğin vakitten daha huzurlu olursun. En azından denemiş olursun... Böyle bir sabır, Eylül'ün babasında da vardı. O katnem karısının her yaptığına tahammül ediyor, alttan alıyordu. Ama her şeyin olduğu gibi sabrın da bir sonu var. Güzelce patladı. Bundan sonrası, iyi baba olmaya çabalamasında saklı...

23 Eylül 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Eylül'ün cehennemi...


Bazen ne yaparsan yap, olmuyor. Her türlü içini yakacak bir şey seni buluyor. Kalbin sıkışıyor, canın sıkılıyor ama hiçbir şey değişmiyor... Ali Asaf ve Eylül'ün bölüm boyunca başına gelenler de tıpkı böyleydi. "Hep bir çıkmaza sürükleniyorlarken, nasıl bir bütün olacaklar?" sorusu ise hâlâ cevap beklemekte. O soru cevap beklerken, yanda da bu ilişkinin derince kuyusu kazılıyor. Olanların anı kurtarması da çare olmayacak gibi bir yerden sonra...

16 Eylül 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Bahar'ı ne ara takıntın yaptın ki sen?


Bence aşkın en saf hallerinden birisidir, karşılıksız olan. En kıymetlisi vede en kıymet bilinmezidir aynı zamanda. İçerisinde kopan fırtınalardan kimsenin haberi yoktur çünkü. Kalbin kor olmuş yanar da, hiçbir çaba derman olmaz o yangına. Zira aşka kavuşman ya mümkün değil ya da çok zordur... Tam da bundan sebep Fatih'in içerisinde olduğu durumu çok iyi anlıyorum. Sevdiği kadını, daha ona sevdiğini dahi söyleyemeden kaybetti. Başkasına aşık olduğunu bile bile sevdi ve şimdi ölümü bir yerde kırılma noktası oldu. Ama bu demek değil ki, cinnet getirip sağa sola saldırması normal. Saf bir aşk, saf bir hüzün taşır. Takıntılı bir aşıksan, işte o zaman bölümde olanlar anlam kazanır...

9 Eylül 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Hiç iyi olmamak mı lazım acaba?..


İnsan bazen nefesinin kesildiğini hisseder ya hani, ne yapacağını ve diyeceğini bilemez?.. İşte tam da öyle hissettim Kalp Atışı'nın bu bölümünü izlediğimde. Başından sonuna, aynı duygunun esiriydim. Ben ki kolay kolay, "Artık bitse bu bölüm" demem; bu sefer dedim... Neden böyle oldu bilemiyorum. Çok güzel kurgulanmış bir olay örgüsü var aslında ortada. Ama her şey o kadar uzatılmıştı ki, afakanlar bastı. Birkaç olmaması gerekli şey de, cabası...

26 Ağustos 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Her şey değişir...


İnsan da değişiyor. Hatta bambaşka birine bile dönüşebiliyor... Hayat bir yerde farklı çıkmazlar yaratırken, başka bir yerde o çıkmazları açacak anahtarlar bırakıyor. O andan sonrasındaysa, çıkarımlar yapmak ve kendini bulmak önemli oluyor... İnsan değişiyor, evet. Ama bu bazen sadece o, "ölüm iyiliği" dediğimiz şey de olabiliyor...

19 Ağustos 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Artık sevgililer diyebilir miyiz?..


Güçlüyle güçsüz arasındaki en büyük fark, insanlıklarının ölçütüdür. Ne kadar insansan o kadar güçlü ve dirayetlisindir çünkü. Adımların, hamlelerin, hareketlerin, tehditlerin... Ne yaparsan yap, bir sistematiği vardır. Ve haklı birer gerekçesi... Ama ya bunlardan hiçbiri yoksa? Saf haksızsan ve büyük bir gerçeği örtbas etmeye çalışıyorsan; sadece güçlü olmak her şeye yeter mi dersin?..

12 Ağustos 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: İnsan aşktan kaçamıyor...


İnsan aşktan kaçamıyor gerçekten. Hele de kalbin alev alev yanıyorsa, ne kadar mücadele etmeye çalışırsan çalış olmuyor. Gönlünün sesini dinlerken buluyorsun kendini. O köşe bucak kaçtığın, bir anda elini tuttuğun kişi oluyor. Korkularınla yüzleşemesen bile, aşkla kucaklaşıveriyorsun. Sonrası ise bir bilinmez... Şimdi sonrası için de romantik şeyler yazmak isterdim ama Kalp Atışı'nda pek öyle olmayacağı ortada. Bin bir zorluğun yine bin bir olayla Eylül ve Ali Asaf aşkına engel olması muhtemel. Hem de köşede bir rakip, üç düşman, üç de aşık olduğunu düşünürsek. Birinden birinin hamlesi, küçük de olsa mutlaka yara açar...

5 Ağustos 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Boş bir merhem kutusu meselesi...


İnsan acılarıyla daha çok sınanır. Geçmişi, geçmişin hüznü ve o hüznün geride bıraktıklarıyla daha da yıpranır. Unutmak ister, unutamaz. Yok saymak istese de yapamaz. Zira acılar hatırlanmaya hep müsait olmuştur. Bir olay, bir bakış, bir an... Her şeyi seriverir önüne yeniden. Ve kaldığı yerden acımaya devam eder. Acının unutulan değil, akla geldikçe tekrar tekrar can yakan olduğunu daha iyi anlarsın... Eylül'ün anne acısı gibi. Hiçbir acının yeriyle yarışamadığı, o yokluk gibi. Delicesine sevdiği adama yüz çevirecek kadar hem de...

29 Temmuz 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Artık inat etmesen diyorum...


İnsan kendi zihninde yarattığı düşmana muhtaç olursa ne olur? Bir şeyler değişmeye başlar mı? Farklı düşünür mü mesela hakkında? "Yerinde olsam aynını ben yapar mıydım acaba?" diye sorgular mı kendini? Peki gerçekten yapar mı? Yoksa, aslında kendine en büyük düşmanın yine kendisi olduğunu anlar mı?.. Bahar'la karşılaşsam bu soruları sormak isterdim ona. Acaba aynı durumda olsa Eylül'e yardım eder miydi? Etse bile elinden gelenin en iyisini mi yapardı, yoksa baştan savma mı davranırdı? Ölmesi, öldüğünün ilanı için didinir miydi tıpkı babasının Ali Asaf'ın babasının başına gelenlerden sonra yaptığı gibi?.. Peki tüm bu olanlar bir şeyleri değiştirir mi? -Elbette asla...-

22 Temmuz 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Sırılsıklam aşk...


Aşık olmak ayrı, kavuşması ayrı, bir ömür için için kavrulması ayrı... Aşk dediğin de, sevda dediğin de aslında bir yerde sadece acı. Zira benim için bitmeye yakın her güzel şey yaşandığı anda dahi acı vericidir. Aşka da sevgiye de çok önem veririm ama bu sebeple ait olmam. Bence en güzeli, herkese de öneririm... Böyle bir aşk izledik bu bölüm Kalp Atışı'nda. Kavuşmuş ama zoraki ayrılmış iki aşık. Delicesine iki 'savdalu'... Sevdiğinin hastalığı tutmuş sanki ayakta da, iyileşmeye başladığı anda dünyadaki görevi bitmiş Fadime ananın. Onu yine bir başına bıraktı, gitti. Kavga mezarda bitmesin diye hazır bulundurdukları ve uzunca zaman işe de yarayan o tabut, ilk kez bu sefer dolmuş oldu...

15 Temmuz 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Ne kadar inkar, o kadar teslim...


İyi olmak bazen tek başına yetmiyor. İyi olarak kalmak da bu sebeple hiç kolay olmuyor. Çünkü yaptığının karşılığını görmedikçe, ister istemez fikirlerin değişmeye başlıyor. İyiliklerinin amaçsızca sömürüldüğünü gördüğünde, sorgulamaya başlıyorsun her şeyi. Ardından, ördüğün kocaman duvarlar beliriyor etrafında. Değişmeye, herkese mesafeli olmaya başlıyorsun. Aslında en güzeli de bu oluyor. Ne kadar mesafe, o kadar kıymet. İnsanoğluna bu gerekiyor... Eylül için hayat hiç de kolay değildi. Aslında günümüzde dahi geçmişe biraz bağlı olduğundan, hâlâ pek kolay sayılmaz. Ördüğü duvarları, iyiliği hak etmeyenlere sert müdahaleleriyle kalbimizde kocaman bir yer edindi. Her hafta biraz daha sağlamlaştırmakta ayrıca. On kişiye bedel gücü de, başka bir mevzu. Peki onca karakteri pataklarken iki bölüm önce, şimdi tek bir adam ona nasıl böyle direnebildi?..

8 Temmuz 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Bir yangın ki, sorma...


İnsan her durumda güçlü kalabilmeli. Her durumda, arkasını yaslayacak kimse olmasa dahi dik durabilmeli. Her şeyin çözümü ondan sonrasına tekabül eder. İpleri elinden bıraktığın an düşmanlarına güç, çöküşüne fırsat verirsin çünkü. Hele de haklıyken geri çekildiğinde ve pes etmeye meylettiğinde, zaten kaybetmeyi kabullenmişsin demektir... İçerisinde kopan fırtınaları kendine saklamalı yani, insan. Saklamalı ki, azim ve kararlılığıyla başka bir fırtına yaratıp sonunda istediği noktaya savrulsun; zaferini ilan etsin... Eylül gibi mesela. İçerisinde ne fırtınalar kopmuş ama gık demiyor. Canı nasıl yanmış, belki de hâlâ yanıyor ama o sıcak yaz gününde buz gibi bir havuzda ferahlıyor gibi takılıyor. Bu halini gören herkesi de istemsiz etkiliyor. Çekemeyenleri de eksik olmuyor...

1 Temmuz 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: İlk Bakış


İnsanın geleceğini belirlemek için sadece düşlemesi hiçbir zaman yeterli gelmez. Onun için çaba sarf etmesi, yeri geldiğinde de birçok şeyden fedakârlık yapması gerekir. Tüm bunları yaptığı halde düşlediğine yine de ulaşamayabilir. Önemli olan, biraz da nasıl kamçılandığındır aslında. Nasıl bir arzuyla dolduğun ve nasıl bir sevgiyi yol edindiğin. Düşlediğini ne uğruna ve kim için taçlandırdığın biraz da... İnsan, kendisi için değil ama sevdikleri için her şeyi yapabilir. Sevmek, her derde deva olabilir. Tüm dünyan, görüşün ve hayata bakışın anında değişebilir... Eylül'de de öyle oldu. Kendinden de hayattan da vazgeçmişken babaannesi için her şeye yeniden tutundu. Ardından yaşananlarsa hem büyük bir aşkı hem de ciddi bir kariyeri doğurdu. Kalp Atışı da işte tam böyle, hayat buldu...

1 Aralık 2016 Perşembe

Poyraz Karayel: Belki de...


İnsan kime güvenir? Arkadaşına, dostuna, sevdiği insana, varsa kardeşine ama özellikle annesine, babasına değil mi? Sonuçta onlardan olmuşsunuzdur ve ne olursa olsun size kıyamayacakları inancına tutunursunuz. Başınız dara düştüğünde, aklınıza ilk onlardan birini aramak gelir. Çünkü derdinize koşulsuz derman olacak onlardır. İçerisine düştüğünüz her zorluğu aşmanızı sağlayacak da. Bile bile ölüme terk etmesini, onu bırak ağzınıza atkısını bastırıp öldürmesini beklemezsiniz değil mi? Gerçekten bu kadar gözü dönmüş bir anne olabilir mi?..

14 Şubat 2016 Pazar

Güneşin Kızları: Aşk müessesesi


Aşk zorlu bir müessese. Çıkışlarından çok inişleri var neticede. Kazanmaktan çok kaybetmen garanti. Bir de sonunda hep sana bozukluklar, karşındakine bütünü kalır. Yani bozulduğunla kalabilirsin. Ne için aşık olduğunu bilmiyor, nasıl aşık kalacağını sorguluyorsan da dükkanı kapasan yeri. Derdine çare olabilecek hiçbir iktisadi, kalbi çıkış yolu yoktur çünkü. Ha belki biri çıkar gelir de, tam bozukluklarının üzerine bir deste bütünlük koyar ve "ortak oluyorum, batarsak birlikte batalım" derse, ayrı mesele...

15 Aralık 2015 Salı

Güneşin Kızları: Kaybedince ortaya çıkar pişmanlıklar...


İnsan kendinde ne eksilirse, onun değeri içerisinde en büyük yeri kaplar. Hep böyle olmuştur. Özlemin, sevgin, belki de nefretin bile şekil değiştirir. İçerisinden çıkamadığın duygulara esir olursun. Pişmanlıkların artar. Yoksunluklarına hediye edersin onları. Ama açığı kapatamazsın asla. Bir yerin kanamaya devam eder, damla damla olsa da... Haluk'un yaşadığı gibi bir buhranı herkes kolay kolay kaldıramaz. Ama kafası artık öyle bir raddeye geldi ki, bundan sonra yanında birini kesseler herhalde gıkı çıkmaz...

8 Aralık 2015 Salı

Güneşin Kızları: Baba olmak, olabilmek...


İnsan kendisine en çok da çaresizken, konacak bir dal arar. Umutsuzluğunu, mutsuzluğunu gidermek için çaba sarf eder. Kimi zaman da yaşadıklarının ya da düşüncelerinin içerisinde kaybolup, çaresizce her şeyin geride kalmasını bekler... Ali bu yönüyle şanslı. Ailesinin daima başka bir yana savurduğu olarak, Selin sayesinde hayata tutunması daha kolay. Umut edebilmesi de...

17 Kasım 2015 Salı

Güneşin Kızları: Geçmişin derin sancısı...


Haklı ile haksızın yer değiştirdiği, suçlunun cezasını bulduğu ve aşkın hem komedi hem de dramla güçlü kılındığı bir bölümle ekrana geldi bu hafta; Güneşin Kızları. Yine başından sonuna gerilim doluydu. Lâkin aralara serpiştirilen bin bir komiklikle, o gerilimin yok olduğu da çok oldu...

10 Kasım 2015 Salı

Güneşin Kızları: Bir ateş oyunu...


İki büyük sorunun cevap bulduğu bölümüyle ekrana geldi bu hafta, Güneşin Kızları. Biri Ali ve Haluk arasındaki bağ, diğeriyse Savaş'ın annesinin başına gelenlerin sorumlusunun kim olduğu... İkisi de -en azından benim- beklediğim şekilde sonuçlandı. Özellikle Savaş cephesinde artık Haluk'u görmek istemediğimden, Rana'nın olayın baş kahramanı olmasına sevindim. Tabi gel bunu bir de Savaş'a sor derim...