Beklenen Kral
Can Yaman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Can Yaman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ağustos 2017 Çarşamba

Dolunay: Bu kadar kolay mı?..


Bir insanı genellemek için, yaşadığın acı deneyim yeterli midir? Düşüncelerini bir kalıbın içerisine hapsedip, o kalıbın dışına çıkmamak için çaba sarf edince her şey daha mı güzel oluyor acaba? Yoksa şans vermek, yanılabileceğini düşünmek, en azından daha ılımlı olmak mı gerekir? Birine güvenmek için, illa geçmişte kimseden kazık yememiş olmak şart mı yani?.. Zor sorular değil aslında. Cevap vermesi oldukça kolay. Hayata adapte etmek peki? İşte orası, muamma... Ferit'le ilgili düşüncelerim her bölüm istisnasız değişiyor. Evet, yine değişti. Yaşadığı bir şeyler olabilir. Bunlar canını çok da yakmış olabilir. Ama herkesi bir görmek asla çözüm değil...

26 Temmuz 2017 Çarşamba

Dolunay: Aşk, geliyor musun?..


Kötü olmak gerçekten çok kolay. Hele de hamurunda varsa, değme keyfine. Genelde o hamurdadır zaten sorun. İnsanın bir şeylere kinlenip kötü olması bir yere kadardır. Zira gözünde başka bir dünyanın kapısının aralandığını görürsünüz, hareketleri yalnızken başkadır. Tavrı da keza... İnsan her şey için sinirli olamaz, her şey de onun kötülüğüne sebep olamaz. Yani uğraşması gereken şeyler sınırlıdır. Kime kızdıysa sadece ona kötülük yapar mesela. Eğer içinde iyi biri varsa, çevresindekilere zarar vermeyi aklından bile geçirmez. Hele de söz konusu bir çocuksa, kendini her durumda engeller. Hamuru sağlamdır çünkü. Kötüdür ama sebepleri vardır. O zaman mücadelesine ister istemez hak da verirsiniz. Lâkin kötülüğü içine işlemiş birinin yaptıklarını izlemek gerçekten zulüm. Böylesine gözü kara olunmasını anlamak da. Bu kadar kolay mı bir çocuğun hayatını gasp etmek? Para, intikam, hırs, geri gelmeyecek geçmiş ve daha niceleri için değer mi? Bence bir kez daha düşünmeli Hakan ve Demet...

19 Temmuz 2017 Çarşamba

Dolunay: Evliliğin kapısı mı bu aralanan?..


İnsanda utanma duygusu olmalı. Olmalı ki sınırı aşmaya yaklaştığında, "Ben ne yapıyorum?" diyebilsin. İnsanda ar da olmalı. Çünkü yaptığının nelere sebep olabileceğini, başkalarının başına ne işler açabileceğini düşünmeli. Pek tabi gurur da olmalı.  Zira olmazsa nelere sebebiyet verdiğini görüyoruz Asuman'da. Nasıl çirkinleşebileceğini bir karakterin, nasıl saçmalayabileceğini izliyoruz. Neden bu kadar katlanılmaz, hatta kanal değiştirme isteği uyandıran bir hale büründürüldüğüne ise anlam veremiyoru(m)z. Sanırım veremeyeceği(m)z de...

12 Temmuz 2017 Çarşamba

Dolunay: Acı ve aşk...


Acı denilen şey görecelidir ama öyle acılar vardır ki, başka hiçbir acı onlarla yarışamaz. Diğer her şey anlamsız olur karşısında. Yaşam sevinci, ümit etme isteği; her şey ama her şey son bulur. Bazı acılar, çok can yakar; tarif edilemez ama hissettiğin anda kalbin yanar... Bulut'un acısı gibi mesela. Onun yanan kalbi, akıl erdiremediği yaşananlar, anlam veremediği kayıpları gibi... Annesi ve babasını kaybettiğinde, kimin canı yanmaz ki? Kimin içi ağlamaz? Hele de daha küçücükse, nasıl baş eder bu acıyla?.. Elbette sevgiyle, ilgiyle ve en çok da sabırla. Peki en azından o, bu konuda şanslı mı?..

5 Temmuz 2017 Çarşamba

Dolunay: İlk Bakış


Hayâller... İnsanoğlu düşlemeden yapamaz. Hangi adımı atacak olursa olsun, karşısına ne çıkacağını muhakkak geçirir gözlerinin önünden. Nasıl bir zorluğun içerisinde olursa olsun kurtuluşu, hayâl etmekte bulur. Geleceğine hayâlleriyle şekil verir kimi zaman. Kimi zaman çok uzak ihtimal olsa da, insanı o ihtimale hayâlleri ve o hayâl uğruna yaptıkları ulaştırır... İnsanoğlu hayâl etmeyi seviyor. Gerçekleşsin ya da gerçekleşmesin, insana umut gerekiyor... Nazlı'nın hayâli de böyle. Ulaşılamaz değil ama yolu çetrefilliklerle dolu. Dikkatli yürümesi, tökezlememesi için çaba sarf etmesi gerekmekte. Ve daha çok çalışıp, kendini kanıtlaması da. Peki yanında bir de aşk fena mı olur? Bence asla!.. İşte Dolunay da aşkla, hayâlin harmanlandığı böyle bir macera...

18 Eylül 2015 Cuma

İnadına Aşk: İnatla yoğurmak, aşkla şekillendirmek...


İçerisinde barındırdığı ayrı ayrı şekillendirilmeye açık hikâyesi sebebiyle, önünü açık gördüğüm bir dizi olduğunu her zaman söyledim; İnadına Aşk'ın. Dizide dört-Pembe Süreyya potansiyeliyle birlikte beş- çift var ve her hafta birine ağırlık vererek, izleme keyfinin taçlandırıldığı kesin. Aldığı reytingler tatmin edici olan ve yaz sezonundan yeni sezona geçiş yapmayı başaran dizi, Ekim ayıyla birlikte yerleşeceği yeni gününde nasıl bir performans gösterecek onu da hep birlikte göreceğiz tabi...

2 Ağustos 2015 Pazar

İnadına Aşk: Her şeye ve herkese inat...


Bu yaz başlayan romantik komedilerin mâlumunuz haddi hesabı yok. Allahtan birbirine benzer olanı yok da, insan birini izlerken diğerinden esintiler tadında anlar yaşamıyor. Tabi bir çoğunun geçtiğimiz sezon dizilerinden, birisinin de yabancı menşeli bir diziden sahneler ve enstantaneler sunduğunu söylemek pek de yanlış olmaz. Hâl böyle olunca da birbirleriyle değil, daha önceki sezonların işleriyle karşılaştırılıyorlar. Paylarına bazen 'daha iyi olmak', bazen de 'takliittt" diye haykırılmak düşüyor...

7 Temmuz 2015 Salı

İnadına Aşk: İlk bakış


Bu yaz o kadar çok dizi başladı ki, hangi birini takip edeceğimi haliyle şaşırdım. Ama bazılarına, tanıtımlarını izlediğim andan itibaren şans vermeye çok açıktım. Hele de ilk bölümlerini izledikten sonra beklentilerim karşılandıysa, olduğum tatmin paha biçilemez... İnadına Aşk için de böyle dersem hiç yanlış olmaz. Evet, belki konusu çok dar kalıp ancak, tüm karakterler başrol olacak kadar dinamik rollerdeler...