Beklenen Kral
Romantik Komedi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Romantik Komedi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ağustos 2017 Çarşamba

Dolunay: Mutlu olma fırsatı nasıl tepilir?


Bazen gerçekten çok da iyi olmamak gerekiyor. Yaptıkların göze hoş göründükçe, arkandan kuyun daha derin kazılıyor. Zarafetin doruğuna ulaştığında, garabetin bataklığına çekildiğini görüyorsun. Emek veriyorsun ama karşılığında sadece eleştiriliyorsun... İyi insan olmak gerçekten zor. Hele de dizi evreninde mevcut gözde bir çift varken, sen çok iyi bir alternatif olarak kenarda duruyorsan; her şey daha da zor. Tıpkı Deniz'in başına gelenler gibi...

26 Ağustos 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Her şey değişir...


İnsan da değişiyor. Hatta bambaşka birine bile dönüşebiliyor... Hayat bir yerde farklı çıkmazlar yaratırken, başka bir yerde o çıkmazları açacak anahtarlar bırakıyor. O andan sonrasındaysa, çıkarımlar yapmak ve kendini bulmak önemli oluyor... İnsan değişiyor, evet. Ama bu bazen sadece o, "ölüm iyiliği" dediğimiz şey de olabiliyor...

23 Ağustos 2017 Çarşamba

Dolunay: İnkâr çözüm mü?..


Aşık olmak, aşkı yaşamak, aşka ait olmak... Aşk, insan için sihirli bir kutu gibi. İçinden ne çıkacağı büyük bir giz. Ulaşması mesele, ulaştıktan sonra mutlu olması ayrı mesele... Ondandır ki, çoğu zaman inkar en doğrusu gelir. Bazen hiç olmamış gibi davranmak da aslında en iyisidir; tıpkı Nazlı'nın başvurduğu gibi. Tabi bir çözümü yok. Eninde sonunda o aşkın yoluna savrulacak. Ondan sonrası, büyük bir bilinmezlik...

19 Ağustos 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Artık sevgililer diyebilir miyiz?..


Güçlüyle güçsüz arasındaki en büyük fark, insanlıklarının ölçütüdür. Ne kadar insansan o kadar güçlü ve dirayetlisindir çünkü. Adımların, hamlelerin, hareketlerin, tehditlerin... Ne yaparsan yap, bir sistematiği vardır. Ve haklı birer gerekçesi... Ama ya bunlardan hiçbiri yoksa? Saf haksızsan ve büyük bir gerçeği örtbas etmeye çalışıyorsan; sadece güçlü olmak her şeye yeter mi dersin?..

16 Ağustos 2017 Çarşamba

Dolunay: İnsan dediğin...


İnsan dediğin sevmeyi bilmeli. Karşısındakine savaş açtığında, masum olanların başına gelebilecekleri düşünmeli. Can yakarken, hatta alırken; başını ellerinin arasına koyup, "Ben ne yapıyorum?" diyebilmeli. İnsan, her şeyden önce insan olabilmeli. Canı sıkıldığında, kafası attığında, gözü karardığında; insan kalabilmeli... Hakan gibi olmamalı yani, kısaca bu şekilde de tanımlayabiliriz. Küçücük bir çocuğu, oyununa kurban etmemeli. Masum bir yavruyu sevdiği insanlardan, sırf intikam ve daha fazla para için ayırmamalı. Yani ne olursa olsun, Hakan gibi olmamalı...

12 Ağustos 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: İnsan aşktan kaçamıyor...


İnsan aşktan kaçamıyor gerçekten. Hele de kalbin alev alev yanıyorsa, ne kadar mücadele etmeye çalışırsan çalış olmuyor. Gönlünün sesini dinlerken buluyorsun kendini. O köşe bucak kaçtığın, bir anda elini tuttuğun kişi oluyor. Korkularınla yüzleşemesen bile, aşkla kucaklaşıveriyorsun. Sonrası ise bir bilinmez... Şimdi sonrası için de romantik şeyler yazmak isterdim ama Kalp Atışı'nda pek öyle olmayacağı ortada. Bin bir zorluğun yine bin bir olayla Eylül ve Ali Asaf aşkına engel olması muhtemel. Hem de köşede bir rakip, üç düşman, üç de aşık olduğunu düşünürsek. Birinden birinin hamlesi, küçük de olsa mutlaka yara açar...

9 Ağustos 2017 Çarşamba

Dolunay: Aşk mı dediniz?..


Aşk çok özel bir duygu. Aşk, içerisine düştüğünde bir daha iflah olmadığın dipsiz bir kuyu... Ve yine aşk, hiç bitmesini istemediğin bir sihir gibi. Her şeyin sonunda kabağa dönüşme olasılığı oldukça baskın çünkü... İnsanın aşık olması o kadar büyük değişikliklerin kapısını aralar ki, kendisi bile inanamaz bu değişime. Hiç olmadığı gibi düşünmeye, hareket etmeye başlar. Hiç beklenmedik tepkiler verdiğini fark eder. Hiç yapmayacağını sandığı şeyler gündelik rutinine döner. En önemlisi de, her an gözlerinin içi güler... Ferit de öyle değil mi sizce? Tüm tavrı, hareketleri ve hatta söylemleri değişmeye başlamadı mı? Aşk gerçekten bu kadar güçlü bir panzehir mi? Tüm karamsarlığı silip süpürmesi mümkün olabilir mi?..

5 Ağustos 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Boş bir merhem kutusu meselesi...


İnsan acılarıyla daha çok sınanır. Geçmişi, geçmişin hüznü ve o hüznün geride bıraktıklarıyla daha da yıpranır. Unutmak ister, unutamaz. Yok saymak istese de yapamaz. Zira acılar hatırlanmaya hep müsait olmuştur. Bir olay, bir bakış, bir an... Her şeyi seriverir önüne yeniden. Ve kaldığı yerden acımaya devam eder. Acının unutulan değil, akla geldikçe tekrar tekrar can yakan olduğunu daha iyi anlarsın... Eylül'ün anne acısı gibi. Hiçbir acının yeriyle yarışamadığı, o yokluk gibi. Delicesine sevdiği adama yüz çevirecek kadar hem de...

2 Ağustos 2017 Çarşamba

Dolunay: Bu kadar kolay mı?..


Bir insanı genellemek için, yaşadığın acı deneyim yeterli midir? Düşüncelerini bir kalıbın içerisine hapsedip, o kalıbın dışına çıkmamak için çaba sarf edince her şey daha mı güzel oluyor acaba? Yoksa şans vermek, yanılabileceğini düşünmek, en azından daha ılımlı olmak mı gerekir? Birine güvenmek için, illa geçmişte kimseden kazık yememiş olmak şart mı yani?.. Zor sorular değil aslında. Cevap vermesi oldukça kolay. Hayata adapte etmek peki? İşte orası, muamma... Ferit'le ilgili düşüncelerim her bölüm istisnasız değişiyor. Evet, yine değişti. Yaşadığı bir şeyler olabilir. Bunlar canını çok da yakmış olabilir. Ama herkesi bir görmek asla çözüm değil...

29 Temmuz 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Artık inat etmesen diyorum...


İnsan kendi zihninde yarattığı düşmana muhtaç olursa ne olur? Bir şeyler değişmeye başlar mı? Farklı düşünür mü mesela hakkında? "Yerinde olsam aynını ben yapar mıydım acaba?" diye sorgular mı kendini? Peki gerçekten yapar mı? Yoksa, aslında kendine en büyük düşmanın yine kendisi olduğunu anlar mı?.. Bahar'la karşılaşsam bu soruları sormak isterdim ona. Acaba aynı durumda olsa Eylül'e yardım eder miydi? Etse bile elinden gelenin en iyisini mi yapardı, yoksa baştan savma mı davranırdı? Ölmesi, öldüğünün ilanı için didinir miydi tıpkı babasının Ali Asaf'ın babasının başına gelenlerden sonra yaptığı gibi?.. Peki tüm bu olanlar bir şeyleri değiştirir mi? -Elbette asla...-

26 Temmuz 2017 Çarşamba

Dolunay: Aşk, geliyor musun?..


Kötü olmak gerçekten çok kolay. Hele de hamurunda varsa, değme keyfine. Genelde o hamurdadır zaten sorun. İnsanın bir şeylere kinlenip kötü olması bir yere kadardır. Zira gözünde başka bir dünyanın kapısının aralandığını görürsünüz, hareketleri yalnızken başkadır. Tavrı da keza... İnsan her şey için sinirli olamaz, her şey de onun kötülüğüne sebep olamaz. Yani uğraşması gereken şeyler sınırlıdır. Kime kızdıysa sadece ona kötülük yapar mesela. Eğer içinde iyi biri varsa, çevresindekilere zarar vermeyi aklından bile geçirmez. Hele de söz konusu bir çocuksa, kendini her durumda engeller. Hamuru sağlamdır çünkü. Kötüdür ama sebepleri vardır. O zaman mücadelesine ister istemez hak da verirsiniz. Lâkin kötülüğü içine işlemiş birinin yaptıklarını izlemek gerçekten zulüm. Böylesine gözü kara olunmasını anlamak da. Bu kadar kolay mı bir çocuğun hayatını gasp etmek? Para, intikam, hırs, geri gelmeyecek geçmiş ve daha niceleri için değer mi? Bence bir kez daha düşünmeli Hakan ve Demet...

22 Temmuz 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Sırılsıklam aşk...


Aşık olmak ayrı, kavuşması ayrı, bir ömür için için kavrulması ayrı... Aşk dediğin de, sevda dediğin de aslında bir yerde sadece acı. Zira benim için bitmeye yakın her güzel şey yaşandığı anda dahi acı vericidir. Aşka da sevgiye de çok önem veririm ama bu sebeple ait olmam. Bence en güzeli, herkese de öneririm... Böyle bir aşk izledik bu bölüm Kalp Atışı'nda. Kavuşmuş ama zoraki ayrılmış iki aşık. Delicesine iki 'savdalu'... Sevdiğinin hastalığı tutmuş sanki ayakta da, iyileşmeye başladığı anda dünyadaki görevi bitmiş Fadime ananın. Onu yine bir başına bıraktı, gitti. Kavga mezarda bitmesin diye hazır bulundurdukları ve uzunca zaman işe de yarayan o tabut, ilk kez bu sefer dolmuş oldu...

19 Temmuz 2017 Çarşamba

Dolunay: Evliliğin kapısı mı bu aralanan?..


İnsanda utanma duygusu olmalı. Olmalı ki sınırı aşmaya yaklaştığında, "Ben ne yapıyorum?" diyebilsin. İnsanda ar da olmalı. Çünkü yaptığının nelere sebep olabileceğini, başkalarının başına ne işler açabileceğini düşünmeli. Pek tabi gurur da olmalı.  Zira olmazsa nelere sebebiyet verdiğini görüyoruz Asuman'da. Nasıl çirkinleşebileceğini bir karakterin, nasıl saçmalayabileceğini izliyoruz. Neden bu kadar katlanılmaz, hatta kanal değiştirme isteği uyandıran bir hale büründürüldüğüne ise anlam veremiyoru(m)z. Sanırım veremeyeceği(m)z de...

15 Temmuz 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Ne kadar inkar, o kadar teslim...


İyi olmak bazen tek başına yetmiyor. İyi olarak kalmak da bu sebeple hiç kolay olmuyor. Çünkü yaptığının karşılığını görmedikçe, ister istemez fikirlerin değişmeye başlıyor. İyiliklerinin amaçsızca sömürüldüğünü gördüğünde, sorgulamaya başlıyorsun her şeyi. Ardından, ördüğün kocaman duvarlar beliriyor etrafında. Değişmeye, herkese mesafeli olmaya başlıyorsun. Aslında en güzeli de bu oluyor. Ne kadar mesafe, o kadar kıymet. İnsanoğluna bu gerekiyor... Eylül için hayat hiç de kolay değildi. Aslında günümüzde dahi geçmişe biraz bağlı olduğundan, hâlâ pek kolay sayılmaz. Ördüğü duvarları, iyiliği hak etmeyenlere sert müdahaleleriyle kalbimizde kocaman bir yer edindi. Her hafta biraz daha sağlamlaştırmakta ayrıca. On kişiye bedel gücü de, başka bir mevzu. Peki onca karakteri pataklarken iki bölüm önce, şimdi tek bir adam ona nasıl böyle direnebildi?..

12 Temmuz 2017 Çarşamba

Dolunay: Acı ve aşk...


Acı denilen şey görecelidir ama öyle acılar vardır ki, başka hiçbir acı onlarla yarışamaz. Diğer her şey anlamsız olur karşısında. Yaşam sevinci, ümit etme isteği; her şey ama her şey son bulur. Bazı acılar, çok can yakar; tarif edilemez ama hissettiğin anda kalbin yanar... Bulut'un acısı gibi mesela. Onun yanan kalbi, akıl erdiremediği yaşananlar, anlam veremediği kayıpları gibi... Annesi ve babasını kaybettiğinde, kimin canı yanmaz ki? Kimin içi ağlamaz? Hele de daha küçücükse, nasıl baş eder bu acıyla?.. Elbette sevgiyle, ilgiyle ve en çok da sabırla. Peki en azından o, bu konuda şanslı mı?..

8 Temmuz 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: Bir yangın ki, sorma...


İnsan her durumda güçlü kalabilmeli. Her durumda, arkasını yaslayacak kimse olmasa dahi dik durabilmeli. Her şeyin çözümü ondan sonrasına tekabül eder. İpleri elinden bıraktığın an düşmanlarına güç, çöküşüne fırsat verirsin çünkü. Hele de haklıyken geri çekildiğinde ve pes etmeye meylettiğinde, zaten kaybetmeyi kabullenmişsin demektir... İçerisinde kopan fırtınaları kendine saklamalı yani, insan. Saklamalı ki, azim ve kararlılığıyla başka bir fırtına yaratıp sonunda istediği noktaya savrulsun; zaferini ilan etsin... Eylül gibi mesela. İçerisinde ne fırtınalar kopmuş ama gık demiyor. Canı nasıl yanmış, belki de hâlâ yanıyor ama o sıcak yaz gününde buz gibi bir havuzda ferahlıyor gibi takılıyor. Bu halini gören herkesi de istemsiz etkiliyor. Çekemeyenleri de eksik olmuyor...

5 Temmuz 2017 Çarşamba

Dolunay: İlk Bakış


Hayâller... İnsanoğlu düşlemeden yapamaz. Hangi adımı atacak olursa olsun, karşısına ne çıkacağını muhakkak geçirir gözlerinin önünden. Nasıl bir zorluğun içerisinde olursa olsun kurtuluşu, hayâl etmekte bulur. Geleceğine hayâlleriyle şekil verir kimi zaman. Kimi zaman çok uzak ihtimal olsa da, insanı o ihtimale hayâlleri ve o hayâl uğruna yaptıkları ulaştırır... İnsanoğlu hayâl etmeyi seviyor. Gerçekleşsin ya da gerçekleşmesin, insana umut gerekiyor... Nazlı'nın hayâli de böyle. Ulaşılamaz değil ama yolu çetrefilliklerle dolu. Dikkatli yürümesi, tökezlememesi için çaba sarf etmesi gerekmekte. Ve daha çok çalışıp, kendini kanıtlaması da. Peki yanında bir de aşk fena mı olur? Bence asla!.. İşte Dolunay da aşkla, hayâlin harmanlandığı böyle bir macera...

1 Temmuz 2017 Cumartesi

Kalp Atışı: İlk Bakış


İnsanın geleceğini belirlemek için sadece düşlemesi hiçbir zaman yeterli gelmez. Onun için çaba sarf etmesi, yeri geldiğinde de birçok şeyden fedakârlık yapması gerekir. Tüm bunları yaptığı halde düşlediğine yine de ulaşamayabilir. Önemli olan, biraz da nasıl kamçılandığındır aslında. Nasıl bir arzuyla dolduğun ve nasıl bir sevgiyi yol edindiğin. Düşlediğini ne uğruna ve kim için taçlandırdığın biraz da... İnsan, kendisi için değil ama sevdikleri için her şeyi yapabilir. Sevmek, her derde deva olabilir. Tüm dünyan, görüşün ve hayata bakışın anında değişebilir... Eylül'de de öyle oldu. Kendinden de hayattan da vazgeçmişken babaannesi için her şeye yeniden tutundu. Ardından yaşananlarsa hem büyük bir aşkı hem de ciddi bir kariyeri doğurdu. Kalp Atışı da işte tam böyle, hayat buldu...

28 Ocak 2017 Cumartesi

Yıldızlar Şahidim: İlk bakış


Görünenden farklı olabilen yaşananlar, herkesin mâlumu. Uzaktan davulun sesi hoş gelir misali, içerisinde ne yangınlar olduğunu bilmediğimiz birçok hayata özeniyoruz. En iyisinin o olduğunu sanıyoruz ama çoğu zaman da yanılıyoruz. Mutlu olduğunu düşündüklerimizin, sadece bir maske takmış olabileceği aklımıza nadir geliyor. Güçlü görünenlerin içerisinde ne depremler olduğundan habersiziz. Sadece kendi hayatımızı yargılıyor ve çoğunlukla şükretmiyoruz... Yıldızlar Şahidim de tıpkı böyle bir pencere sunuyor izleyenlerine. Dışı seni, içi beni yakar misali şatafatlı bir dünyanın loş karanlıktaki yüzünü gösteriyor. Dışarıda gülen yüzlere, kapalı kapılar ardında asılan suratlar eşlik ediyor...

1 Eylül 2016 Perşembe

Aşk Laftan Anlamaz: Olan kime oluyor gerçekten?..


İnsanın bir şeyler için mücadele edebilmesi bazen çok zor olabilir. Gözüne kestirdiği her hedef, yeni bir hüsranı beraberinde getirebilir. Adım attığı her seferinde, yeni bir yanlışa basabilir. Hiç olmadı, daha büyük acıların içerisine gömülebilir... Neyi, nasıl yaptığının önemi olmuyor bazen. Ne kadar çaba sarf edersen et, boşa kürek çekiyorsundur daima. Zira öyle bir çıkmazın içerisindedir ki, kurtulamazsın kolayca. Yok saysan da çare değil, canının bir parçasını bir kenarda bırakamazsın. Her türlü üzülür, daima yıpranırsın... Murat'ın çaresizliği de biraz böyle. Büyük bir aşka ait olan kalbi, hiç olmayacak birinin esiri konumuna düştü son dört bölümde. Klişelere bezenen birbirinden trajik sahnelerin gölgesinde, olan Hayat ve o'na oldu sadece...