Beklenen Kral

14 Mayıs 2017 Pazar

Adı Efsane: Sabır taşı mısın birader?..


Eden bulur diye ne güzel demişler değil mi? Nasıl da ayağına dolanıyor insanın, yaptığı kötülükleri. Nasıl da, çıkmazlar yaratıyor; o karanlığın kekremsi dibi... Ev meselesinin büyük hüsrana yol açmasının önü bölüm içerisinde toparlandığı için oldukça memnunum durumdan. Seyfi'nin bu sefer de aslında pek bir zarar görmeden yırtmasına içerlesem de, en azından kirli oyunu başladığı gibi sona erdi. E buna da şükür, değil mi?..

12 Mayıs 2017 Cuma

Vatanım Sensin: 'Bari birazcık mağlup olsaydık?'


Hangi amaç olursa olsun ardında, vahşet saçarak hiçbir şey elde edilemeyeceğini yüz yıllardır tarih yazmakta. Tarihle oyun olur mu, tarihten saklanılır mı Vasili; söyle?.. Gaza gelmenin böylesi bir versiyonunu da az gördüm. Gözü dönmüşlüğün, bunu resmedebileceğiyse çok açık. Dizide Yunan işgalinin gerçekçi anlatılmadığından şikayet edenler için de, bu sahneler tatmin edici olmuştur sanıyorum. Ben ediyor muydum, evet. Ama böyle bir sahne gördüğümde, çokça etkileneceğimi bildiğimden ses etmiyordum. Nitekim, izlerken taş kesildim diyebilirim. Çokça sinir bozucuydu. Yunanların gezmeye gelmiş haline de böylece son verilmiş oldu...

11 Mayıs 2017 Perşembe

İçerde: 'Ağzınız yüzünüz dağıldı, yeter!..'


Güvenmek, güven duymak ne kadar da büyük bir lüks değil mi? Gözün kapalı sırtını yaslayabileceğin, başın dara düştüğünde senden çok dertlenecek birilerinin olması... Peki güven öyle kolay kazanılabilecek bir şey mi? İnsanın karşısındakine güvenmek istediği kadar, kendinin de güvenilir olması gerekmez mi? Öyle kolay mı tek taraflı bir güveni yaşamak? Bir yerden sonra elbet fire vermez mi?.. Celal ne bekliyordu bilemem, lâkin güvenilecek biri kesinlikle değil. Sözünde durur falan, fasa fiso. Kendinden başka kimseye değer verdiği yok ve etrafındakilerin de her daim sadece ona değer vermesini istiyor. Bunu elde edemediğindeyse, yakıp yıkmayı maharet sayıyor...

10 Mayıs 2017 Çarşamba

Hayat Şarkısı: Hülya'ya hayrına biri teşekkür edecek mi?..


Bazen bir adım atmadan on kere düşünmek gerekiyor gerçekten. Zira, sonradan pişman olacağın bir bataklığın içerisine dalıveriyorsun ve hiçbir yardım da seni kurtaramaz oluyor. Günlük, geçici zaferlerle ya da insanları olmayan şeylerle karalamakla bir yere varılamayacağını anlamak için de illa ki başına benzer bir felaketin gelmesi gerekmiyor... Kazanmak ya da kaybetmek değil mesele. Mesele, insan kalabilmekte... Cevher ailesi düştükleri karanlıktan sonunda aydınlığa çıkmayı başardılar. Doğru adımlarla, başarılı yaklaşımlarla sonuca ulaştılar. Pes etmeyen, her daim ailesinin arkasında olan Hülya sayesinde sırtlarının kolay kolay yere gelmeyeceği de çok açık...

9 Mayıs 2017 Salı

Söz: 'Beceriksiz misin tatlım sen?..'


Onurlu olmak çok zor olmasa gerek? Onurla yaşamak, yaşamına onur katmak?.. İnsan neden vazgeçer onuruyla yaşamaktan? Neden, saçma sapan yollara sapar da gurur duyar bundan?.. Çünkü doğru yol vaatlerde bulunur ama diğer yol doğrudan kendine çeker. Mücadele etmeye, ilerlemek için güç sarf etmeye gönüllü olan şaşmaz bildiğinden; direnir. Diğeriyse, bırakır kendini. Yol da zaten gerekeni yapar. Sana çok bir şey düşmez. Ve en sonunda pişman olacağı koca bir zaman dilimiyle ömrünü heba eder... Çolak doğru yolu bulur mu, bulsa dahi her şey için çok geç olacağından bir faydası dokunur mu bilinmez. Bilinen bir şey var ki, o da kimsenin ona kolay kolay boyun eğdiremeyeceği...