Bu yazın en olmuş yapımı dersem, sanırım kimse çıkıp da tersini iddia etmeyecektir; Kiralık Aşk için... Defne ile Ömer'in aşkı, Sinan'ın tatlılığı, Yasemin'in cadılığı, Neriman'ın atan gözü, Necmi'nin dinmez çapkınlığı derken, onca zamanın nasıl aktığını anlamak imkansız. Bölümlerin ne kadar çabuk bittiğinden yakınmaksa, paha biçilemez. Tabi bunu dediğimiz her seferinde yapım ekibinin, "Bir de bize sor" diye yakındığını duyar gibiyim. Hepsine emekleri için sonsuz teşekkürler...
O kadar karanlık ki bizi içerisine çektiği yol, bazen gerçekten karanlığın tanımını o yapmış gibi hissediyorsun. İçerisine çektiği karanlığın tam ortasında gülen yüzü ama bir o kadar da korku salan bakışlarıyla duruyor ve sadece onu görebiliyorsun. "Gel, gel" diye işaret ediyor, kaçamıyorsun... Haluk'u çözmek bizim için hiç kolay olmayacak o çok bariz anlaşıldı. Ama onun karanlığına hapsolmak, zevkli bile gelmeye başladı. Evet, psikopat. Evet, ruh hastası. Evet, şiddetin her türlüsü de onda. Ama adam her hâlukarda, kendine hayran bıraktırmayı başarıyor...
Bu yaz o kadar çok dizi başladı ki, hangi birini takip edeceğimi haliyle şaşırdım. Ama bazılarına, tanıtımlarını izlediğim andan itibaren şans vermeye çok açıktım. Hele de ilk bölümlerini izledikten sonra beklentilerim karşılandıysa, olduğum tatmin paha biçilemez... İnadına Aşk için de böyle dersem hiç yanlış olmaz. Evet, belki konusu çok dar kalıp ancak, tüm karakterler başrol olacak kadar dinamik rollerdeler...